Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nabil Marûf, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından 9 Ocak tarihinde Ankara’da düzenlenen “Gazze Saldırısı ve Filistin’in Geleceği” adlı panelde yaptığı konuşmada, İsrail’in “Daha fazla Filistinli öldüren daha fazla oy alır” zihniyetiyle yola çıkarak Gazze saldırısını gerçekleştirdiğini söylemiş. Nebil Marûf çok doğru bir tesbitte bulunmuş. Seçimler öncesinde böyle bir katliâma girişilmesini daha farklı olarak açıklamamız mümkün değil.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert, 23 gün süren “Cast Lead,” “Kurşun Dökme” adlı Gazze Operasyonunun amacını şu şekilde açıklamıştı.
1. 2006 yılı Haziran ayında Hamas tarafından kaçırılan İsrail askeri Gilad Shalit’i kurtarmak.
2. Hamas’ı askerî olarak mağlûp edip direniş gücünü ortadan kaldırmak. Ve böylelikle İsrail’i tanımasını sağlamak.
3. İsrail yerleşim birimlerine roket atışını durdurmak.
4. Filistin-Mısır sınırını bombalayarak, ana hedefi silâh sızdırma olan tünelleri imha etmek.
Bize göre operasyonun ardında bir hedef daha vardı.
O da Gazze halkını Hamas’a karşı isyana teşvik etmek!
Saldırının daha çok sivil yerleşim bölgeleri ve okullara yapılması ve neticede büyük can kaybı olması bu tezi doğruluyor.
Ama İsrail’in yapmış olduğu bu hesapların hepsi tersine döndü.
Araplar ters dönen hesaplar için “İnkalabe essihru alessahir!” derler.
Yani “Sihirbazın sihri kendine döndü!”
Gerçekten de öyle oldu...
1. İki yıldır esir olan Gilad Shalit’i kurtaramadılar.
2. Gökten ve yerden ateş yağdırmalarına rağmen, bir Hamas direnişçisi dahi beyaz bayrak sallayarak teslim olmadı. Dolayısıyla direnişe devam edip, İsrail’i işgal kuvveti olarak tanımlamaya devam ettiler.
3. İsrail’in tek taraflı olarak ateşkes ilân ettiği güne kadar, Hamas ve diğer direniş grupları roket atmaya devam ettiler.
4. Tünellerin hepsi imha edilemedi. Gazze Operasyonuna katılan General Zvi Fogel’e göre tünellerin sadece % 50'si imha edilebilmiş. Ve yine Fogel’e göre, İsrail Ordusunun 10 Ocak ile, Obama’nın Amerika Başkanlığını devir aldığı 20 Ocak tarihi arasındaki on günlük sürede Gazze içine kadar girmemesi büyük hata olmuş ve Hamas’ı mağlûp etmede İsrail’e tarihî bir fırsat kaçırtmış. “İsrael has lost a historical oppurtunity to defeat Hamas”(Haaretz, 28.1.2009)
İsrail’in yanlış hesap yaptığını vurgulayan sadece General Zvi Fogel değil.
İsrail Hava Kuvvetlerinde görev yapan Tümgeneral İdo Nehushtan da yanlışlıklar yapıldığını söylüyor. Tünel bombalamakla silâh sızdırılmasının önüne geçilemeyeceğini belirten Nehushtan “İf we hit them today, they’ll open again tomorrow and they’ll be dug in the future / Tünelleri bugün bombalasak yarın yine kazacaklar ve gelecekte de kazmaya devam edecekler” diyor. (Haaretz, 29.1.2009)
İsrail her fırsatta Nazilerin kendilerine reva gördükleri katliâmdan (holocaust) bahsedip, Filistinliler eliyle yapılabilecek olan ikinci bir Yahudi katliâmına izin vermeyeceğini tekrarlayıp durmuştur. Bu durum, yıllar boyunca, uluslar arası camiada İsrail’e sempati kazandırmıştır. Şimdi ise, işler tersine dönmeye başladı.
Başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerinde İsrail karşıtı protestolar oldu.
İnsanlar, geçmişte ‘Yahudi katliâmı’ oldu diye sızlanıp duran İsrail’in Gazze’de katliâm yapmasına sessiz kalamayacaklarını ilân ettiler. Bugün birçok sivil kuruluş, Gazze katliâmını yapan İsrail liderleri ve askerleri hakkında dâvâ açmış bulunuyor.
İsrail’in can dostu Amerika’da dahi İsrail’i boykot etme yönünde hareketler başladı.
Bunlardan biri de Güney California Üniversitesi. Üniversitede görev yapan 15 öğretim görevlisinin başlattığı “İsrail’i akademik ve kültürel olarak boykot etme” kampanyası ses getirmeye başladı. Bu kampanyaya destek veren öğretim üyesi sayısı bir iki hafta içinde 80 öğretim üyesine vardı. Rakamın daha da artacağı tahmin edilmekteymiş. (Haaretz, 29.1.2009)
İngiltere’de ise 13 yardım vakfı ve kuruluşu, oluşturdukları “Felâketlere Âcil Müdahale” ortak komitesi vasıtasıyla Gazze halkı için yardım toplamaya başladı. Komitenin hazırlamış olduğu klip ITV, Kanal 4 ve Kanal 5’te yayınlanıyor. Toplanan bağış miktarı 1 milyon sterline vardı. (Milliyet, 29.1.2009)
Görünen o ki, Batı’nın İsrail’e gösterdiği sempati erimeye başladı. Siyasî ve askerî desteğin erimesine de çok zaman kalmadı biiznillah. Bu durumda diyebileceğimiz tek söz var. O da: İsrail, Filistinlileri kötü duruma düşürmek için açmış olduğu tuzağa kendi düştü!
“Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da onlara tuzak kuruyordu...”(Enfal Sûresi, 30. âyet)
GAZZELİLER
DESTAN YAZDILAR
Savaş neticesinde çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 1300’den fazla insan öldü.
Beş bin kişi yaralandı. Binlerce bina derin hasar gördü. Yüzlerce ev tamamen yıkıldı.
Tahminlere göre 50 bin kişi evsiz kaldı. Buna rağmen Gazze halkının hür iradesi kırılmadı.
Yüzde 44 gibi bir oyla seçmiş oldukları Hamas’a isyan edip “Başımıza gelen bu felâketler senin yanlış hesapların yüzündendir” diye haykırıp sokaklara dökülmediler. Aksine, birbirlerine daha da kenetlendiler. Bir taraftan kaybettiklerine yanık yanık ağlarken, diğer taraftan da “Etimizi kemiğimizden sıyırsanız, biz siyonist işgale karşı geleceğiz; bunu bilin” dediler. Ve işgale karşı göstermiş oldukları bu harikulâde sebatla, bir direniş destanı yazıp uluslar arası câmiayı kendilerine hayran bıraktılar.
“And olsun ki, sizi biraz korku ve açlık; mallardan ve canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber) Sabredenleri müjdele!
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman ‘Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz’ derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.”
(Bakara Sûresi, 155-6-7. âyetler)
Not: Hz. Yunus ve Gazze yazımda, Hz. Yunus’un duâsı olan “Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî küntü minezzalimîn” âyetindeki ‘minezzalimîn’ kelimesi teknik bir hata sonucu ‘minezzalimûn’ olarak çıkmış. Düzeltir, özür dileriz.
01.02.2009
E-Posta:
[email protected]@hotmail.com
|