"Gerçekten" haber verir 31 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

M. Latif SALİHOĞLU

Tenkitçilerin mantığı



Yazılarımızın hemen tamamı, muhtelif internet sitelerinde de iktibasen yayınlanıyor. Arama motorlarını kullanarak, sizlerin de bunu açıkça görmesi mümkün.

Bazıları "Olabilir. Normal bir durum. Ne var ki bunda?", vesâire diyebilir.

Bu tarz işlerle meşgul olanlar gayet iyi bilir ki, değişik web siteleri tarafından yapılan bu iktibas meselesinin devamı ve dahası vardır.

Buna birkaç nokta ile açıklık getirmeye çalışalım...

1) Yazılarımızı aynen olduğu gibi iktibas edenler olduğu gibi, kısmen, ya da yazının sadece işine geldiği kısmını iktibas edenler de var.

2) Yazılarımızı, ayrıca yazarının imzasını ve gazetenin ismini hiç zikretmeden de iktibas edenler var. (Bu hususu bir web sitesi moderatörüne hatırlattığımızda, bize aynen şu karşılığı verdi: "Ben sırf hizmet olsun diye yazınızı iktibas etmiştim. Dolayısıyla, sizin imzanızı ve Yeni Asya'nın ismini ayrıca zikretme gereğini duymadım. Madem ki bu usûlü doğru bulmuyorsunuz, o halde ben de sizin yazınızı çıkarıp atıyorum.")

Doğrusu, bu tarz bir anlayışla, dürüst, âdil, hak ve hukuka dayalı bir hizmetin yapılabileceğine bir türlü kanaat getiremiyorum.

3) Web sitelerince iktibas edilen yazılarımızın önemli bir kısmı, ayrıca takdire, tenkide ve yoruma açık tutuluyor. Herkesin bilmesini isteriz ki, biz bundan müşteki değiliz ve yapılan tenkitlerden de asla gocunmuyoruz.

Yeter ki, tenkitler garazla değil, hak namına yapılsın. Yeter ki, tenkit ve yorum adı altında akıl ve mantık ölçüleri berhava edilmesin. Yeter ki, eleştiri ayağına salya–sümük küfür ve hakaretler edilmesin...

Maalesef, bilhassa son günlerde bu tarz seviyesizliklerin adedi çoğalmaya başladı. Bunlardan bir–iki tanesini misâl olarak zikretmekte fayda var.

Muhakeme melekesi nerede?

Şeflik devrinin yalancı ve yaranmacı gazetelerini okumadığı ve diktanın borazanlığını yapan tek kanallı radyosunu dinlemediği için, "Said Nursî, M. Kemal hakkında yanıldı" yavesini yumurtlayan zerzevata verdiğimiz bir cevabî yazıda, ayrıca şu hususu hatırlatmışız: "...Üstad Bediüzzaman, Kur'ân'ın feyziyle ve Resûl–i Ekrem'in (asm) tâlimiyle, (şeflik devrinde) gizli–açık yaşanan gelişmelerden aslında haberdardır."

Yazımızı gûyâ tenkit etmeye çalışan "beyazay" grubundan bir kişi, son olarak gelip yukarıdaki ifadeye takılıyor ve sıraladığı tenkit maddelerinin başına şu münasebetsiz sözleri yerleştiriyor: "Said Nursî vahiy mi almıştır? Yoksa, özel bir casusluk şebekesinin başında mıdır?"

Beyeh, muhakeme melekesesini yitirmiş kişi! Sen "Kur'ân'ın feyzinin, Resûlullah'ın (asm) tâlim ve terbiyesinin" ne mânâya geldiğini bilmiyorsan, bunları vahiy ile karıştırma garabetini sergilemekle de kalmayıp, ayrıca casusluk gibi şeylerle zihnini bulandırıyorsan, bunda bizim suçumuz ne? Esasında, tam da şeflik devrinin zihniyetini yansıtmışsın. Zira, o dönemde açılan mahkemelerde de benzer komiklikler sergilenmiş, benzer şüpheler ortaya atılmış, ancak ellerindeki bütün imkânlara rağmen, dünyalık bir tek delil bulamamışlardır. 1948'deki Afyon Ağır Ceza Mahkemesinin kayıtlarına bakabilirsiniz.

* * *

Yakın tarihe dair yazılarımıza gelen bir başka tenkit yağmuruna ise, "korlervadisi" isimli grubun sitesinde yakalandık.

Aslında, bu grubun üyelerinin çoğu bizi tenkit falan etmiyor; düpedüz küfür ve hakaret yağdırıyor. Biz ise, o küfür ve hakaret dolu sözlerini burada zikretmeyerek kendilerine aynen iade ettiğimizi ifade etmekle yetiniyoruz.

Şuna emin olunuz ki: Bu kimseler "Yakın tarih mahkemesi" serisinde dile getirdiğimiz tek parti devrine dair "Dine müdahale, dindara baskı" ile "Kahramanlar niçin dışlandı?" başlıklı yazılarımıza ilmî, fikrî ve mantıkî mânâda herhangi bir eleştiri getirmiyorlar. Ekseriyetle tekrarladıkları ve hemen bütün söylediklerinin ortak bileşkesini yansıtan yegâne şey, şu bayat ve bayağı sözlerdir: "Seni gidi Atatürk düşmanı. Seni gidi vatan haini..."

Doğrusu, bu gibi kimseleri muhatap alarak onlara ilmî–mantıkî cevaplar vermeyi değil, hiç tevil dahi götürmeyen bu tür zırvalarını tutup doğrudan çöp kutusuna atmayı daha münasip görmekteyiz.

Tarihin yorumu 31 Ocak 1914

Recaizade Mahmud Ekrem

Tanzimat döneminin güçlü yazar, şair ve romancılarından olan Recaizade Mahmud Ekrem, 31 Ocak 1914'te vefat etti.

Ercüment Ekrem Talu'nun babası ve günümüz gazeteci–yazarlarından Umur Talu'nun büyük dedesi olan Recaizade, vefat ettiği esnada Osmanlı Ayan Meclisi üyesiydi.

Recaizade Ekrem, fikir ve edebiyat sahasında meşhûr Namık Kemal ile aynı paralelde hareket ediyordu. Aralarında fevkalâde samimî bir irtibat ve yakınlık vardı. Bu sebepten olacak ki, Namık Kemal, oğlu Ali Ekrem'e (Bolayır) onun ismini vermişti.

Recaizade, Namık Kemal'le tanıştıktan sonra edebiyat dünyasına adım attığı gibi, onun Fransa'ya gitmesi üzerine ise, birlikte neşrettikleri Tasvir–i Efkâr gazetesinin idaresine geçti. Bilâhare, kendisi de birçok şair ve yazara öncülük etme gayretini gösterdi.

"Çok Bilen Çok Yanılır" isimli tiyatro oyunu, "Araba Sevdası" isimli roman kitabı, "Zemzeme" ve "Tefekkür" gibi manzum eserlere imza atan Recaizade, II. Meşrûtiyetin ilânından sonra siyasete girdi ve 1908'de kurulan Kâmil Paşa kabinesinde Maarif Nazırı oldu. Vefat ettiğinde ise, Ayan Meclisi'nde—bugünkü tâbirle—senatör konumunda idi.

31.01.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.01.2009) - Latife Hanım ve gizli Lozan görüşmesi

  (28.01.2009) - Üniversiteli gençlerle...

  (26.01.2009) - İstiklâl kahramanı, istiskal edildi

  (24.01.2009) - Buzdağı (aysberg)

  (22.01.2009) - Toptancılık tarafgirliktir

  (21.01.2009) - Merkezde bilek güreşi

  (20.01.2009) - Dünyada yeni dönem

  (19.01.2009) - İsrail'in zulmü, insanlığı uyandırdı

  (17.01.2009) - Şirretlik ve sağduyu

  (15.01.2009) - Karanlığı aydınlatma süreci

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır