Kamuoyunda öne çıkan bazı kişiler Nur hareketi içinde gibi gösterilerek; şahsî, siyasî görüş ile faaliyetleri haksız ve insafsızca Nurculuğa mâl ediliyor. Halbuki, Risâle-i Nur’un siyaset sahasına verdiği rehber ölçüler başka; onun dairesinde bulunmayanların onu kavramaları, kabul etmeleri, uygulamaları veya uygulayamamaları başka bir şeydir. Kimi zaman, Risâle-i Nur dairesi içinde olanlar bile, onun prensip ve stratejilerini tam olarak yansıtamayabilir. Bu, onların şahıslarından kaynaklanan bir durumdur.
Nur Talebelerinin siyasetle ilgilerine gelince... Kur’ân ve Sünnet’ten ilham alarak ictimaî, siyasî sahada da ölçüler verip stratejiler çizen Risâle-i Nur’u anlamak, yaşamak ve anlatmak tarzındadır. Yoksa, fiilen siyasete girerek, iktidarı ele geçirmek, makam, mevkî ve güç elde etmek, yönetime talip olmak değildir.
Zira, Nur mesleğinin esası ihlâs sırrına dayandığından hedef dünya değil, ahireti kazanmaktır.1 Bu dünya fanidir. En büyük dâvâ, bakî olan âlemi kazanmaktır. İnsanın itikadı sağlam olmazsa, dâvâyı kaybeder. Hakikî dâvâ budur. Bunun haricindeki dâvâlara karışmak zarar getirebilir. Siyasetle meşgul olan, ehemmiyetli hizmetlerinden geri kalır. Hem de siyaset boğuşmalarına kapılanlar, selâmet-i kalbini kaybeder.2 Dolayısıyla Nur talebeleri ve dindarlar, iktidar ve güç peşinde olamazlar, olmamalıdırlar. Risâle-i Nur’a göre gerçek güç, zenginlikte, para-pulda, iktidarda ve sayı çokluğunda değil ihlâstadır. Takip edelim:
Bu dünyada, özellikle ahirete yönelik hizmetlerde en mühim bir esas, ihlâstır. En büyük bir kuvvet, ihlâstır. En makbul bir şefaatçi, ihlâstır. En metin/sağlam bir istinat noktası, ihlâstır. En kısa hakikat yolu, ihlâstır. En makbul manevî bir duâ, ihlâstır. Maksatlara ulaşmada en kerâmetli (harika) vesile, ihlâstır. En yüksek bir haslet, ihlâstır. En safi kulluk, ihlâstır.3
Bediüzzaman, “Kur’ân bizi siyasetten şiddetle menetmiş; îman ve Kur’ân hizmeti, maddî ve mânevî hiçbir makama basamak yapılamaz”4 der ve şöyle devam eder:
“Risâle-i Nur’un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı îmânî olan hakîkatlerle, gayet kat’î en mütemerrid zındık feylesofları dahi îmâna getiren kuvvetli bürhanlarla Kur’ân’a hizmet etmektir.”5
Kaldı ki, siyasetle meşguliyet, enerjinin, gücün, imkânların heba edilmesi demektir. Zira, Müslümanlar, iman esaslarını bilmiyor, İslâmın şartlarının gereklerini bilmiyor ve ibadetleri yerine getirmiyor. Kur’ân’ı yüzünden bile okuyamıyor. Nerede kaldı ki, Kur’ân siyasetini bilip uygulasınlar!
Öte yandan, şeriatın yüzde doksan dokuzu, ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete bakar; onu da ulü’l-emirler, yani idârecilikle ilgilenenler düşünmeli.6
Elbette her insan ülkesinde cereyan eden hâdiselere bîgâne kalamaz, kalmamalıdır da. Ancak, her şeyde olduğu gibi, “memleket meseleleri”nde de dengeli ve ölçülü olmalıdır:
Vazifemiz siyaseti dine âlet ve dost yapmaktır.7 Demokratlara mânen ve maddeten yardımcı,8 müttefik,9 ve bir dayanak noktası olmaktır.10 Hürriyetçilere, demokratlara sahip çıkmak, yardımcı ve destekçi olmak. Çünkü, biliyoruz ki, dine ve insanlığa hizmet, ancak hürriyet zemininde mümkündür.11
Nur Talebeleri ve dindarlar siyasette de müsbet hareket etmek mecburiyetinde. “Şiddete, kuvvete ve siyasal” anlayışa dayanan hiçbir hareketin başarılı olamayacağının, olamadığının şuurundadır. Hakikat-i İslâmiye bütün siyâsâtın üstündedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet etsin.
Bu stratejiye aykırı hareket eden, ya Risâle-i Nur’larla ilgisi yok, ya istifade etmekle sınırlı veya meselenin bu cihetini özümseyip benimseyememiş.
NOT: Yönetim Kurulu eski üyemiz Mehmet Aybak’ın kardeşi Abdullah Aybak’a ve Bursa temsilcimiz Hüseyin Hiçdurmaz’ın babası Abdullah Hiçdurmaz’a Cenâb-ı Hak’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına ve dostlarına sabr-ı cemil niyaz ederim. Sâniyen; başarılı bir ameliyat geçiren hocamız Abdülhamid Oruç ve kardeşimiz Süleyman Alıç’a geçmiş olsun der, Cenâb-ı Hak’tan acil şifalar dilerim.
Dipnotlar:
1- Divân-ı Harb-i Örfî, s. 28.
2- Emirdağ Lâhikası, s. 15.
3- Lem’alar, s. 163.
4- Lem’âlar, s. 165-166. der ve şöyle devam eder:
5- Tarihçe-i Hayat, s. 481.
6- Tarihçe-i Hayat, s. 131.
7- Beyanat ve Tenvirler, s. 198.
8- Age, s. 200.
9- Age, s. 201.
10- Age, s. 202.
11- Emirdağ Lâhikası, s. 271.
01.02.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|