Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Davos’taki bir ‘panel’de İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le tartışarak oturumu terk etmesi sonrasında çok değişik değerlendirmeler yapılıyor.
Değerlendirmelerde dikkat çeken ortak nokta ise şu oldu: “Başbakan, hem panelin yöneticisine hem de dünyayı yalanlarla kandırmaya çalışan Peres’e tepki göstererek salonu terk etmekle haklı. Ancak bu tepki sadece paneli terk etmekle sınırlı kalmamalı. Mutlak surette, İsrail ile devam eden askerî ve ticarî antlaşmalar da masaya yatırılmayı, bu antlaşmalar iptal edilmeli. Erdoğan, ilâve olarak İsrail destekçilerinden aldığı ‘ödül’leri de iade etkmeli.”
İzleyebildiğimiz kadarıyla, hadisenin yaşandığı günün akşamında başta ‘kartel medyası’ olmak üzere bazı kesimler büyük bir telâş örneği sergilediler. Görüş beyan eden kartel gazetecileri, “Eyvah! Türkiye bitti, mahvoldu. Artık dünya nezdinde itibarımız sıfır oldu” dediler. Bu ‘uzman’lar en çok da İsrail ile olan ilişkilerin ‘bozulma ihtimali’nden endişeliydiler. Ancak devam eden saatlerde İsrail Cumhurbaşkanının Erdoğan’ı arayıp ‘üzüntülerini’ bildirmesi ve “İlişkilerimiz zarar görmesin” demesi bu camiayı biraz sakinleştirdi.
Şu nokta çok önemli: İsrail’in son gazze katliâmı, maalesef katliâmlardan sadece biridir. Bundan önce de her fırsatta böyle ve belki de daha kanlı katliâmlara imza atmıştır. Bu defa dünyanın tepkisini çekmesi, belki de biraz daha fazla ‘sivil ve bebek’lerin ölmesidir. Yoksa İsrail açısından bu, sırada bir katliâmdır.
Türkiye elbette bölgede söz sahibi olan ve olması da gereken bir ülkedir. Ancak bugünkü durum, nihayetinde bir neticedir. Türkiye’yi idare denler bunca yıl, “Aman, İsrail’le ilişkilerde dikkatli olun. Onların ‘tuzağı’na düşmeyin” diyenleri dinlememiştir. Maalesef, ‘askerî ve ticarî menfaat’ bahanesilye İsrail’in tuzağına düşülmüştür.
Dünya alem biliyor ki hali hazırda bile İsrail uçakları Konya’da ‘uçuş talimleri’ yapıyor. Bunun yanında yapılan anlaşmalarla ‘tank’larımız İsrail firmaları tarafından modernize ediliyor. İlâve olarak İsrail’den başka askerî malzemeler de alınıyor. Ve bütün bunlara ta başından beri yüksek sesle itiraz edildiği halde bu yanlışlar inadla sürdürülüyor. Niçin? Dünyada başka tank modernize edecek ülke ve şirket mi yok? Var ise bu İsrail şirketleri sevgisi neden? Üstelik bu anlaşmalarla, maddî anlamda da hep Türkiye’nin zarar ettiği ‘uzman’larca ileri sürülmüştür. Buna rağmen yanlıştaki ısrar inadla sürdürülüyor.
Başbakan’ın Davos’taki paneli terk etmesi, beraberinde bu yanlışlardan da geri adım atılmasını getirmeyecekse fazla bir anlamı olmaz. En başta inandırıcılık problemi ortaya çıkar. Gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada “Bu ne panel, bu ne antlaşma” diye sorulur.
Türkiye’yi idare edenler ya çıkıp, “Bu konularda İsrail’e mecbur ve mahkûmuz” desin ya da bu antlaşmaları iptal etsin. Tabiî ki böyle bir ‘itiraf’ “tam bağımsız”lık iddiasıyla nasıl telif edilebilir o da ayrı bir mesele...
İşin garip olan yönü, bu konu tartışılmıyor bile...
01.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|