Dünya küçülüp ‘köy’ hâline geldiği için, Türkiye’de yaşanan hadiseleri dünya siyasetinden tamamen ayrı ve bağımsız düşünmek mümkün olmuyor. Mesela, gündemi meşgul eden Ergenekon soruşturması sadece ülkemize has bir durum değil. Benzer yapılar başka ülkelerde de var ve o ülkeler, demokrasiyle içli-dışlı olma süreciyle birlikte bu yapıları devre dışı bırakmayı başarmışlar.
Bu yapılardan en meşhur olanı İtalya’da faaiyet gösteren “Gladyo” olmuş. Uzun yıllar süren mücadeleden sonra İtalya bu problemi devre dışı bırakmış ve huzura kavuşmuş. Fakat bu devre dışı bırakma hiç de kolay olmamış. Gladyo’yu devre dışı bırakmakla haklı bir üne kavuşan dönemin İtalyan savcısı Felice Casson, bir şekilde Türkiye’nin de gündeminde. Çeşitli vesilelerle Türkiye’ye davet edilen Casson, İtalya’dan örnekler vererek ‘mafya’ ile mücadelenin kolay olmadığını, ama imkânsız da olmadığını ifade ediyor. Aylar önce “Genç Siviller”in daveti üzerine Türkiye’ye gelen İtalyan savcı Casson, “Demokratik bir ülkede en önemli konulardan biri şeffaflıktır. Siyasîlerin bulunduğu yerler cam saraylar gibi olmalıdır. Vatandaşların olanları bilmeye hakkı vardır” demişti. (AA, 26 Nisan 2008)
Türkiye’de Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıya her yönden ‘baskı’lar geldiği iddia ediliyor. Bu iddiaları yabana atmak da kolay değil. Çünkü dâvâya yeni ‘ortak’lar da tayin edilmiş. Her ne ise, bu dâvânın geriye dönülmez bir şekilde ilerleyeceği de ifade ediliyor ki bunun için duâ etmek lâzım.
İtalyan savcı Casson, kendisine de çok baskı yapıldığını şu sözlerle anlatmış: “Soruşturmanın başında sorgu yargıcıydım, daha sonra cumhuriyet savcısı oldum. Büyük bir baskı hissettim. Başlangıçta, yüksek yargı mensuplarıyla sorun yaşadım. Bana, soruşturmayı bırakmamı, yapılacak bir şey olmadığını söylüyorlardı. Bu durum, görevimin ilk iki yılında büyük sıkıntı verdi. Başlarda, soruşturmanın önündeki en büyük engel, yüksek yargı mensuplarından kaynaklanan problemlerdi. Sorun, yargının içindendi. Fakat, devam ettim. Sonunda, beni göndermeyi denediler. Bir ara, Venedik’ten alınıp başka bir yere tayinim istendi. Çünkü, bazı konularla ilgili soruşturma yapılması istenmiyordu. Ama İtalya’da Hakimler ve Savcılar Yüksek Konseyi var. Konsey, müdahale etti ve soruşturmaların çok mükemmel gittiğini açıkladı. Problem kalktı ve gizli servisler, generaller ve aşırı sağ terörizmi üzerinde araştırma yapmaya devam edebildim. Hakim ve Savcılar Yüksek Konseyi, beni destekledi. Bu sayede soruşturmaya devam edebildim ve beni başka bir mahkemeye tayin ettirmek isteyenler kaybetti.” (Zaman, 26 Ocak 2009)
Gladyo’yu çökerten savcı Casson’dan sonra İtalya’da son 20 yılını ülkedeki gizli yapılanmalara, gizli servisler ile mafya arasındaki işbirliklerine ve faili meçhul cinayetleri araştırmaya veren gazeteci Philip Willan da şöyle demiş: “Şu ana kadar Türkiye’de Ergenekon ile ilgili ortaya çıkan deliller ile İtalya’daki Gladyo arasında büyük benzerlikler olduğu görülüyor. (...) İtalya’da bu olayı yürüten savcı ve hakimlere de büyük baskı yapılıyordu. Soğuk Savaş yılları sona erdikten sonra ancak o zaman savcılar bu olayın üzerine rahatça gidebildiler. İtalyan anayasası mahkemelere büyük özgürlük vermiştir. Ama onların bu yetkisi daima hakimlerin cesaretine bağlıdır.
İtalya’da da hâlâ geçmişe ilişkin ortaya çıkarılması gereken çok şey gizli kalmaya devam ediyor. Örneğin Aldo Moro’nun ölümü. Türkiye’de de buna benzer gizli yapılanmaların olduğuna inanıyorum.” (Cihan Bülteni, 28 Ocak 2009)
Tecrübeli gazeteci Willan, bu yapılanmanın ortaya çıkarılmasında özgür medya ve seçilmiş bir parlamentonun insiyatif alması gerektiğini de söylemiş.
Bunca tecrübeden sonra hâlâ Ergenekon için ‘fasa-fiso’ diyenler olacak mı?
29.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|