"Gerçekten" haber verir 06 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Basından Seçmeler

Jandarma istihbaratla kimler görüşür?

Dün iç ve dış gündem gene aşırı yüklüydü... Üstelik her biri okkalı cinsinden yazı konusu... Ama ben dün, altının sürekli ve kalın kalın çizilmesi gereken iki Ergenekon haberine demir attım...

Çünkü... Her iki haberde Türkiye’nin dehşet verici bir yüzünü bir kez daha gördüm...

Zaten her iki habere demir atmamın da...

Bu yazıyı yazmamın da sebebi bu...

Eğer şimdiye kadar bu yüzü görmeyen varsa, duruma bu iki haber üzerinden, yeniden bir kez daha baksın...

Ve devlet içindeki o umacı yüzü görsün...

* * *

İlk haber dün star’ın da ilk sayfadan gördüğü ‘Herkesi kaydettim’ başlıklı haber...

Ne olmuş? Önce yurt dışına kaçan...

Ardından sahte kimliklerle eski GATA doktorlarının kalabalık olarak bulunduğu bir hastaneye başvuran Levent Ersöz...

İlk ifadelerinde kendisine gelenleri videoya kaydettiğini söylemiş...

* * *

Mahkemedeki ifadesinde İstihbarat Daire Başkanlığı döneminde kendisini ziyarete gelen kişilerin bazılarının ses ve görüntülerini üstlerinin emriyle çektirdiğini söyleyen Levent Ersöz, herkese böyle bir muamelede bulunmadığını, zarar gelebilecek ve şüphelendikleri kişilerin kayıtlarını aldıklarını söylüyor...

Ersöz, kendisini ziyaret eden Bedrettin Dalan, Cem Uzan, Kıvanç Değirmenci (SESAR Araştırma Şirketi’nin sahibi olan İsmail Yıldız’ın takma adı) ve Turgut Altınok ile görüşmesinde ses kaydı yaptığını, bu kişilerden bazılarının kendilerine iletmek istedikleri şeyler olduğunu belirtiyor...

Ersöz, ziyarete gelenlerin bir kısmının önceden Jandarma Genel Komutanını ziyaret ettiğini, daha sonra onun yönlendirmesiyle kendisine geldiğini vurguluyor...

Görüşmelerde ismi geçenlerden Nuray Başaran’ı gazeteci olarak tanıdığını birkaç kez ziyaretine geldiğini...

Mehmet Emin Karamehmet isimli kişinin ise iş adamı olduğunu ve Genel Komutan tarafından kendisine yönlendirildiğini açıklıyor...

Türkiye’de Jandarma İstihbarat Daire Başkanı’nı kimler niye ziyarete gider diye hiç düşündünüz mü?

* * *

Bu arada Mehmet Emin Karamehmet’in aynı zamanda basın patronu olduğunu...

Ekranda imkán verdiği ve eline kalem tutuşturduğu yeni yetme genç oğlanların neredeyse her gün... Ergenekon Terör Örgütü zihniyetine paralel bir şekilde... Aynı demokrat isim ve kurumlara yönelik bir hezeyan kusmuğuyla geveleyip durduğunu da anımsatayım...

Ersöz, Emin Şirin’in de kendisinden önce İstihbarat Daire Başkanlığı’na gelip gittiğini, görevli olduğu dönemde de birkaç kez de kendisine geldiğini söylemekte...

Şunlar da onun ifadesinden:

‘Sinan Aygün’ü tanırım. Ankara’da görev yaptığım sırada tanımıştım. Bir kez ziyaretime geldi. Nezaket ziyaretiydi. Zaten benden önce de Şener Eruygur’u ziyaret etmişti. Mustafa Balbay’ı gazeteci olması sebebiyle tanırım. Cumhuriyet gazetesinde ‘Genç subaylar rahatsız’ diye bir haber çıkmıştı. Genel komutanın takdirleri üzerine kendisini çağırdım. Haber ile ilgili görüştük.’

* * *

Şunu da okuyun:

‘Ordu içinde darbe girişimi olduğuna yönelik bir bilgim yok. Gazeteci Nuray Başaran’ın tanıştırdığı Faruk Demir isimli kişi bana 4 sayfalık bir darbe sunumu getirdi. Sunumda kutucuklar içine yazılmış bazı kod isimler vardı. Bu belgeyi komutanım Şener Eruygur’a götürdüm, o da ‘gereğini yaparım’ diye teslim aldı.’

Faruk Demir’in kim olduğunu merak ediyorsanız, onu da dünkü haberlerden okuyabilirsiniz... Bu adamların Jandarma İstihbarat Daire Başkanı ile ne işleri olabilir?

Neden görüşürler? Niçin görüşürler?

Ne görüşürler? Sağlıklı normal bir ülkede böyle ilişki trafiğine rastlanabilir mi?

* * *

Demokratik ülkelerde jandarma istihbarat - iş adamı, basın patronu, gazeteci, darbe girişimcisi ilişkisi yok da, neden bizde var?

Onu da ikinci haber söylüyordu:

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kişisel hak ve özgürlüklerin korunması hususu göz önünde bulundurularak, ‘Ergenekon Şeması’ olarak bilinen şemada yer alan üzerleri kapatılmış isimlerin açıklanmamasına karar vermişti... Yani MİT tarafından düzenlenen çizelge açıklanmayacaktı... Ergenekon içindeki isimleri öğrenemeyecektik... Neden? Şimdi sıkı durun...

Mahkeme heyeti ‘bu çizelgedeki kimi kişilerin sosyoekonomik ve siyasi konumlarına’ istinaden Ergenekon şemasının açıklanmasını yasaklıyordu...

Sosyoekonomik... Ve siyasi kişinin Ergenekon’da işi ne... Üstelik de bunlar hakkında soruşturma açılmamış...

* * *

Ergenekon’un kolunun bacağının nerelerden nereler uzandığını görüyor musunuz?

Böyle bir ejderha devlet içinde nefes alıp verdikçe demokratik oksijen uçup gidiyor...

Kimi jandarma istihbaratla halvet oluyor, kimi Ergenekon avukatlığına soyunuyor, kimi de gazete ve televizyonlardan Ergenekonmanya yayın yapıyor... Olayları izleyip, içinde yaşadığımız dehşet verici kanlı bulamacı daha iyi tanıdıkça, Ergenekon sürecinde işini tavizsiz yapan herkese insan müteşekkir oluyor...

Star, 5.2.2009

Mehmet Altan

06.02.2009


Yahudi Lobisi bastırdıkça geri adım atılıyor

İlk anda ortaya çıkan Davos Ruhu giderek hayattan elini çekiyor. Yani Davos Ruhu ölüyor.. Çünkü, Başbakanın canlı yayında toplantıyı terk etmesinin ardından daha yarım saat geçmeden, yapılan açıklama ile o ruhun anlık bir hareket olarak ortaya çıktığı intibaını uyandırmıştı ama buna rağmen milletin yüreği serinlemişti. Çünkü, milletimizin duygularına tercüman olunmuştu.. Ne var ki, aradan geçen her gün yapılan açıklamalarda işin cılkı çıkarılmaya başlandı.

İlk açıklamalarda Başbakan Yahudileri ve İsrail’i hedef almadığını, hedefinin ve öfkesinin sebebinin Moderatör olduğunu söyledi.. İyi de Gazze’de çocukları ve kadınları öldüren Moderatör değil İsrail devletiydi.. Bir bakıma İsrail devlet terörü sergilemiş, bunun sonucu ortaya bir soykırım çıkmıştı. Özellikle insanımızın öfkesinin sebebi ve milyonların meydanları doldurmasının sebebi işte bu katliam ve soykırımdı.

Bu arada Amerkikan Yahudi Lobisi daha ilk günden yaptığı açıklamalarla yöneticilerimizi sıkıştırmaya başladı.. Onların taktiği başkaydı.. ABDYahudi Lobisine göreTürkiye’de düzenlenen mitingler ve son olarak Başbakan’ın çıkışı özellikle Türkiye’deki Yahudilere karşı tepkilerin artmasına zemin hazırlıyormuş, hatta hayatları tehlikedeymiş. Halbuki böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil. Türkiye’de bugüne kadar bir tek Yahudi’ye karşı bile herhangi bir saldırı söz konusu olmamışken, ta Amerika’dan böyle bir tehlikenin dillendirilmesi öyle anlaşılıyor ki Türk yöneticileri köşeye sıkıştırmaya, geri adım atmaya zorlamaya yönelikti.. Bu açıklamalar etkili de oldu ve Başbakan Erdoğan başta olmak üzere Hükumet adına açıklama yapan bakanlar birbirini takip eden açıklamalarında “Bu ülke asla Yahudi düşmanı olmadı” “Yahudi vatandaşlarımın tekminatı benim” demeye başladılar.. Halbuki bunu tekrarlamaya gerek yoktu. Bırakın bu ülkede Yahudi düşmanlığını İspanya’dan kovulan Yahudilere kucak açmış bir ülke ve milletiz. Eğer bunu ABD’deki Yahudi Lobisi ve dünya Yahudileri bilmiyorlarsa bizim kendimizi parçalayıp durmamızın anlamı olabilir mi?

İşin garip tarafı Cumhurbaşkanı Gül bile Suudi Arabistan’a hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında benzer sözleri söylemeye kendisini mecbur hissetmiş olmasıdır. Demek istediğim o ki, Davos Ruhuna yönelik alkış kamuoyunda sürerken öbür yandan ülkeyi yönetenlerin birbirini takiben yaptıkları açıklamalarda sürekli geri adım atıyorlar.. Onlar geri adım attıkça da muhalefet haklı olarak üzerlerine gidiyor. Bu bakımdan bazı AKP’liler muhalefete kızmak, hatta bazı yazılarımız üzerine bize gönderdikleri mesajlarla hakaret etmek yerine gelişmeleri takip edecek olurlarsa başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, “O Davos’taki kükreme neydi, şimdiki açıklamalarınız ne anlama geliyor?” diye sorma ihtiyacı duyarlardı.

Doğrusunu söylemek gerekirse son açıklamalar sıkmaya başladı.. Eğer bu işin sonu İsrail ve dünya Yahudilerinden özür dilemeye kadar varacaksa önce Türk milletinden özür dilenmesi gerekiyor. Çünkü, son gelişmeler insanda kandırılmış olduğu duygusunu uyandırıyor. Çünkü, Davos’ta yaşananlar İsrail’in katliamlarına duyulan bir tepkinin ürünüydü. Bunun ne Türkiye’deki ne de dünyanını çeşitli köşelerindeki Yahudilerle bir alakası vardı. Ancak, Amerika’daki Yahudi Lobisinin başını çektiği kampanya gösteriyor ki, öfkenin sadece İsrail ile sınırlı kalması haksızlıkmış. Çünkü, bir kez olsun İsrail katliamına karşı bir tepki sergilemediler, bir kınamaları dahi olmadı. Bu sessiz halleri ile İsrail katiamına zımnen destek olanların bugün ortaya çıkıp Türkiye’deki Yahudilerin tehlikede olduğu gibi bir takım zırvaları dile getirmeleri ve bu zırvalar karşısında Davos fatihlerinin de hergün bir adım geri atmaları insanı üzüyor.

Millî Gazete, 5.2.2009

Abdülkadir Özkan

06.02.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır