Hepimiz gönülden isteriz ki hayat güzel günlerin ve güzel hayatların hayatı olsun. Kimse güzel olmayan günlere ve hayatlara talip olmaz. Peki, bu şekilde olmazsa ne olur? Hiç kimse evvela düşünmeden, hakkı hukuku hatırlamadan, işin hikmetini, evveliyatını ve akıbetini hesap etmeden, bu durumu kabul etmeden, hemencecik itirazı basacaklardır. Tez canlılık ve düşünmeden red etmek, beşeriyetin, insanlığın dem ve damarlarında var zaten.
Elbette ki güzel olmayan günler olacak. Herkesin gülmediği, birbirine somurttuğu, birbirine surat astığı, yan ve yamuk baktığı günler… Önemli olan, kıymetli ve gerçekten faideli olan işte böyle zamanlarda samimî olmak, yekdiğerine karşı merhamet ve şefkatle davranmaktır.
Elele, gönül gönüle, kalp kalbe olmak zamanı işte yukarda geçen iki halde de sabırlı olmak, kucaklayıcı olmak, zamanın dairesel birimleri içinde her şeyin vukuu bulabileceğini kabullenerek metin olmak gerekir.
Çok önemli bir şey daha var. Hizmeti, hizmete dair yapılması gereken bir işi, faaliyeti tarif ve tavsif etmek kesinlikle ve asla hizmet değildir ve hizmet olamaz. Herkes unutulmamalıdır ki, önce kendisinin, sonra da başkalarının akıl hocası olabilir v e bu hal daima yapılagelmiştir ve yapılacaktır da… İhlâs Risâlesini anlayarak okumak bunun tarifinin yapılması anlamında değil de tatbikinin yapılmasını gerektiriyor. Ayinemizden başka ayinelerde görüntüler arama yerine; yapılan, tatbik edilen, fiil halini almış anlayışların, tavırların ve görünüşlerin sahipleri olmalıyız veya bunun olması için büyük bir gayretin içinde çalışmalıyız...
Büyük bir iman ve irfan hazinesi ve düsturları olan Risâle-i Nurları yazıldığı şekil ve tertipte okuyup anlamaya çalışmak lâzım… Yoksa bunun yerine hergün biz bunları şöyle mi okuyalım, böyle mi okuyalım… Şekiller, tarzlar ve neşirler ve bu minval üzere çalışmalar... Galiba hemen hemen bütün düsturları yazan ve yayınlayan Bediüzzaman’ı biraz olsun anlamaya çalışmamızı gerektiriyor… İlla ki yenilik, gerçek ihtiyacın samimî ve fıtrî ortamında ve eğer şartlar müsaade ediyorsa düşünülebilir…
Genel bir kaide olarak algılayıp bunu yaymak, yani: Risâle-i Nurdan bazı bahisleri harflerle ve rakamlarla satır satır, alt alta belirli başlıklarla veya başka şekil ve şemalarda yayınlamak ve buna çeşitli adlar vermek yanlış olur. Ama kendimiz kendimize akıla gelen veya gelmeyen tarz ve şekillerde bunları yapabiliriz. Kimsenin buna müdahaleye bir hakkı da olamaz…
Bediüzzaman ve talebelerinin kendileri hayatta iken Risâle-i Nur okumaları anlayışları, en ince bir teferruata kadar va’z edilmiş ve tatbik edilmiştir. Yeni bir akıl ve şekle ihtiyaç yoktur. Çünkü önceki ağaç, Bediüzzaman’ın diktiği ve meyve aldığı tarz, yol, şekil ve akıl meyve vermeye devam ediyor Elhamdülillah…
06.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|