Daha önceki gün dört ilde çok sayıda el bombası ve mermi bulundu. Ankara Batıkent’te çöplerin yanında 20 adet el bombası, Ergazi’de 451 kalaşnikof mermisi, İstanbul’da bin, İzmir’de 200 adet makineli tüfek mermisi, Antalya’da 25 mermi bulundu. Artık bulunan mühimmatlar normal bir olaymış (!) gibi görülmeye başlandı. Diğer yandan eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ve Yarbay Mustafa Dönmez’in evlerinde ele geçirilen krokilerden yola çıkılarak yapılan kazılarda bulunan çok sayıda bomba, patlayıcı, silâh ve mermiler üzerinde yapılan kriminal incelemede parmak izine rastlanmaması da “silâhları gömenlerin profesyonel olduğunu gösteriyor” yorumlarına sebep oldu.
Ergenekon soruşturmasının Ümraniye’de bir gecekondu da 27 adet el bombası bulunmasından sonra başladığı dikkat alınırsa yol kenarlarında, çöp bidonlarında, ağaç diplerinde bu kadar mühimmatın bulunmasının yabana atılır bir tarafı yok. Ergenekon soruşturmasının son dalgasından bu yana ele geçirilen el bombalarının 150’yi geçtiği, mermilerinin 25 binleri bulduğu, lav silâhı, roketatarlar, suikast silâhları, roketatarlar ortalığa saçıldığı göz önüne alınırsa olayın vahametini ortaya çıkarır.
* * *
Ergenekon soruşturması gündemimizden hiç düşmüyor. Bir yandan Ergenekon’un ilk dalgalarında tutuklananların dâvâları devam ederken, diğer dalgalarda gözaltına alınanların veya serbest bırakılanlar için ek iddianameler hazırlık aşamasında. Her dalgadan sonra gelişen olaylar birçok gizli kapaklı işi gün yüzüne çıkartıyor. Özellikle 10 ve 11 dalgadan sonra Ergenekon’a “ıvır zıvır” diyenlerin fikirlerini 180 derece değiştirdiği de görülüyor. Yapılan bir ankette halkın bu soruşturmaya bakışını gösterdi. Milliyet gazetesinde yayınlanan A&G şirketi tarafından 33 ilde yapılan araştırmada, halkın yüzde 61.7’sinin Ergenekon örgütünün varlığına inandığını ortaya koyarken, “Ergenekon nedir?” sorusuna, “Suç işlemiş çetecilerin-darbecilerin yargılandığı bir dâvâ” cevabı verildi. “Ergenekon örgütünün var olduğuna inanmıyorum” diyenlerin ise yüzde 20.3’te kalması dikkat çekici.
Şimdiye kadar soruşturmaya “mesafeli bakan” bazı basın kuruluşlarının idarî kadrolarda anket yapıp yayınlamaları da şimdiki pozisyonlarını göstermesi açısından önemli.
* * *
Ergenekon’la ilgili bir diğer gelişme de Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun son dalgada evinin aranmasından sonra çıktığı televizyon programlarında “savcı sayısının 40’a çıkarılması gerektiği” yönündeki açıklamaları, YARSAV ve Barolar Birliği’nin bu teklifi desteklemesinden sonra özel yetkili üç yeni savcının Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanması kafalarda şüphe uyandırdı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in hâkim ve savcılara güvenilmesi gerektiğini vurgularken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının özel yetkili mahkeme için 3 savcı görevlendirilmesi talebinin Adalet Bakanlığınca da uygun görüldüğünü söylemesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, “Şu anda Ergenekon soruşturmasına atanmadılar. Bir savcının neyle görevlendirileceğine ben karar veririm. Gerek görülürse atanabilir” açıklaması kafa karışıklığını arttıran başka bir sebep oldu.
Öncelikle, 1.5-2 yıldır süren bir soruşturmaya yeni savcıların atanmasını, şu anda 6 savcıyla yürütülen ve “yüzyılın dâvası” olarak görülen bu soruşturmada savcıların yükünü hafifletileceği düşünmek iyimserlik olur. Bazı hukukçular bu atamaların normal olmadığını vurgularken, bazıları da bu aşamadan sonra soruşturmanın seyrinin değiştirilmesinin zor olduğunu söylüyorlar.
Bu arada, yeni atanan savcıların ister bu dâvâda, isterse başka dâvâ da görevlendirilmesi karşısında peşin hükümlü olmak öncellikle onlara haksızlık olur. Fakat “her şeyi bilen” bir hukukçunun sözünün ardından bu atamaların yapılması kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına sebep oldu. Bu sorularının cevaplarını da önümüzdeki günlerde bulacağız.
* * *
Ergenekon soruşturmasının sulandırılmaması ve hukukun içinde kalarak soruşturmanın sürdürülmesine artık herkes azamî dikkati göstermeli. Bu safhaya gelen soruşturma sırasında, yargıyı töhmet altında bırakacak, ya da sağlıklı karar vermesini engellemek için sözle ya da eylemlerle baskılar oluşturmak en başta demokrasimize büyük yara aldıracaktır.
Bırakın da demokrasiye kastedildiyse, darbe planları yapıldıysa, devlet adına cinayet işlendiyse, gizli oluşumlar içine girildiyse bir bir ortaya çıksın ki demokrasi ve hukuk kazansın…
30.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|