Türkiye 2009 yılına farklı gündemlerle girdi. Özellikle Gazze’de yaşanan İsrail katliâmı ve Ergenekon dâvâsında yaşanan “son dalga” gündemi oluşturuyor. Ergenekon dâvâsıyla ilgili olarak yaşanan gelişmelere bakılırsa bu sene Türkiye’nin gündemini epey meşgul edecek.
Bütün bunlar olurken Türkiye’de başka şeylerin arka sıralara itildiği görülüyor. Bunlardan birisi yeni anayasa, diğeri de başörtüsü yasağı konusu… Bu iki konunun yeni yılla birlikte gündeme gelmesi özgürlüğü, temel insan haklarını, demokrasiyi savunan herkesin beklentisi. Zira, üniversite kapılarında oluşturan “başörtüsü açma kabinleri” mağdurları olduğu kadar aileleri ve toplumun büyük bir kesimini üzüyor ve rahatsız ediyor.
* * *
2007 Temmuz ayında yapılan seçimden sonra Türkiye’nin gündemine oturan yeni ve sivil anayasa, 2008 yılı içinde tamamen rafa kaldırıldı. Bu konuda koskoca bir yıl heba edildi. Bu yıl da heba edilmemeli. İhtilâl ürünü olan bir anayasa artık Türkiye’yi kaldıramıyor, mutlaka değiştirilmesi gerekiyor. Üçte biri değiştirilmiş olsa da anayasanın üzerinde ihtilâlin gölgesi durduğu sürece de bir türlü yama tutmuyor.
Hükümetin sivil anayasa hazırlığı ile ilgili olarak başkanlığını Prof. Dr. Ergun Özbudun’un yaptığı bilim kurulunun hazırladığı tasarı üzerinde AKP’de çalışmalar son noktasına kadar gelmiş, tam açıklanacağı duyulurken ne tür bir gelişme olduysa bu hazırlanan metinler rafa kaldırılmıştı.
Özbudun, yeni anayasa çalışmalarının askıya alınmasını değerlendirirken bu gelişmelerin ipuçlarını katıldığı bir panelde şöyle açıkladı: “Anayasa projesinin ortaya atılması, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Anayasanın 10 ve 40. maddelerindeki değişikliklerin yapılmasıyla birlikte laikçi elitlerde bir panik havası oluştu. Böyle bir hava içerisinde kapatma dâvâsı açıldı. Dolayısıyla AKP bir bakıma ‘var olma mücadelesi’ içerisine girdi. Neticede kapatılmadı ama öyle bir karar verildi ki, kapatılmaya eş değer diyebileceğimiz bir karar alındı. Bu süreçte, AKP’yi saran kuşatma zihniyeti ülkeye zaman kaybettirirken, bu kuşatmanın içinde olmanın verdiği tereddüt, AKP’yi bu projeyi kendi projesi olarak kamuoyuna sunmaktan alıkoydu…”
Yeni anayasanın hazırlanmasının gerekliliğini devleti yönetenlerde görüyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Türkiye’nin 2009’da kapsamlı bir anayasa gerçekleştirebilmesini arzu ediyorum. Bütün anayasa taslaklarında o kadar çok ortak konu var ki. Anayasanın daha katılımcı şekilde ele alınmasını tavsiye ederim” derken, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, “Mevcut anayasamızla ilgili önemli düzenlemeler yapmak Türkiye’nin ihtiyacıdır. Mevcut anayasa ile Türkiye’nin ilelebet devam etmesi mümkün değil. Devam edilmeye çalışılması halinde Türkiye’de sık sık yol kazaları olacaktır” diyor. Meclis Başkanı Köksal Toptan ise, anayasa değişikliği konusunda iktidar ve muhalefet arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu her ortamda dile getiriyor.
Ancak burada ortaya atılan bir görüşe katılmak mümkün değil. “Yeni anayasa hazırlamalı” diyen pek çok kişi, 29 Mart’ta yapılacak mahallî seçimlerin ardından değişikliklere gidilebileceğini söylüyor. Niçin hemen değil de, üç ay sonra başlanılsın? Mahallî seçimlerle anayasa değişikliğinin ne alâkası var? Sonuçta anayasanın değişmesi gerektiği konusunda neredeyse herkes hemfikirse niye bekleniliyor? Neticede Anayasa’yı değiştirecek olan Meclis, yani milletvekilleri… Bunu anlamak mümkün değil.
Türkiye’nin AB’ye uyum konusunda kısa, orta ve uzun vadede yapacaklarını sıraladığı Ulusal Program (UP) 2008 yılının son günü Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylandı. Ulusal Programın uygulanabilmesi içinde anayasa değişikliğinin mutlaka yapılması gerekiyor. Türkiye’nin AB İlerleme Raporu’nda, sivil anayasa çalışmalarının sonuç vermemesi eleştirilmiş ve demokrasi ve insan haklarını güçlendirecek reformların yapılması çağrısında bulunulmuştu.
* * *
Yeni bir anayasa hazırlanmasının gerekli olduğunu artık herkes kabul eder noktaya geldi. Muhalefet olumsuz yaklaşsa da, iktidar ayak sürüse de Meclis Başkanı Toptan’a burada görev düşüyor. Bütün partileri bir noktada uzlaşmaya razı edebilmelidir.
Sivil toplum kuruluşlarına da büyük görev düşüyor. Türkiye’nin ihtilâl anayasasından bir an önce kurtulması için miting yapanlar bu mitinglerine devam etmelidir. Çünkü, siyasette uzlaşma aranırken, toplumda da mutabakat sağlayacak olan sivil toplum kuruluşlarıdır.
Özetle, bu yıl sivil, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa Türkiye’nin en öncelikli meselesi olmalı. Yeni yapılacak anayasanın da temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir anayasa olması gerekli. Türkiye’nin acil meselelerinden birisi olan yeni anayasa hazırlanması süreci hızlandırılmalı, anayasa değişikliği konusunda 2008 yılı heba edildi, 2009 edilmemeli…enen sergide yera alan 100 kitap arasında Bediüzzaman Said Nursî’nin Sözler ve Mektubat eserler.
10.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|