Bir grup aydının başlattığı “özür diliyorum kampanyası” Türkiye’nin gündemine oturdu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kampanyayı “düşünce özgürlüğü” çerçevesinde değerlendirirken, Başbakandan, Genelkurmay’a, Dışişleri’nden emekli büyükelçilere kadar birçok kurum ve kişinin de tepkisini çekti. Bu kampanyanın karşılığında “özür dilemiyorum”, “özür bekliyorum” diyen birçok karşı kampanya da başlatıldı.
Kampanya başlatıldığında en sert tepkilerden birisi MHP Lideri Devlet Bahçeli’den gelirken kampanyayı başlatanlardan “utandığını” söylemişti. Başbakan Tayyip Erdoğan, “Her halde onlar böyle bir soykırımı işlemiş olacaklar ki, özür diliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sorunu yok” diyerek Bahçeli’ye yakın bir tavır sergilemişti.
Aslında pek çok kimse bu konuda çok net değil. Hükümet içinde bile Başbakan’ın sözlerine katılmayanlar oluyor. Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı KanalA’da “Görüş Farkı” programında “İmza kampanyasını ifade özgürlüğü olarak gördüğünü, ama içeriğine katılmadığını” söyleyerek genel başkanından farklı bir tavır sergiledi.
Bu kampanya ile birlikte “özür” konusu da moda haline geldi. Herkes özür dileme yarışına girdi. Meselâ Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “Devletin bir görevlisi olarak özür dilerim” diyerek Alevîlerden özür diledi. CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, Canan Arıtman’ın iddialarıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesinden “özür” diledi.
Bir de Genç Siviller pek çok şehre örnek olabilecek bir kampanya başlattı. “İzmirli seçmenler” ismiyle internette bir grup oluşturularak “Genel seçimler de, (Eğer Ermeniler Rumlar devam etseydi, Türkiye Cumhuriyeti olabilir miydi) diyen Vecdi Gönül ve Canan Arıtman’ın Milletvekili olmasını sağlayacak oyu vererek büyük felâkete yol açmış olmayı vicdanım kabul etmiyor. Bu yanlışı kabulleniyor, kendi payıma vatandaşlarımın duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” diyerek imza toplamaya başladılar.
* * *
Ancak asıl özür dilemesi gerekenler susuyor. Özür dileyecek o kadar çok kimse var ki… Aklımıza bir çırpıda gelenleri sıralayalım.
• Anayasayı hazırlamayı vaat edip rafa kaldıranlar,
• Vatandaşı açlığa mahkûm edenler,
• “500 milyon liraya bir ay geçinin” diyenler,
• YÖK’ü bu ülkenin başına belâ edenler,
• AB’de ayak sürüyenler,
• Başörtülüleri yıllardır mağdur edenler,
• Başörtülüleri okullarına, kamusal alana sokmayanlar, ikna odaları kuranlar,
• Kur’ân kurslarına yaş sınırlaması getirenler,
• İnançlar üzerinden yıllarca siyaset yapanlar,
• Geçmişte başörtüsüne karşı olup da şimdi takiyye yapanlar,
• İhtilâl yapıp ülkeyi yıllarca geri götürenler,
• İhtilâl yaparak başbakan ve bakanları asanlar, Meclis’i kapatanlar,
• Milletin değil, azınlığın sözlerine kulak verenler,
• Milletin seçtiği vekillerinin oylarını hiçe sayanlar,
• Bu ülkenin üstüne sülük gibi yapışanlar,
• Yıllarca milleti “saf “ yerine koyarak onun sırtından zengin olanlar,
• Terör örgütü kurup, milleti dizayn çabası içine girenler,
• Ülkeyi kutuplaşmalara götürenler,
• Yıllarca laiklik bahanesiyle dindarları incitenler,
• Yazdığı yazı ve kitaptan dolayı insanları hapishanelere atanlar,
• Düşüncesini açıkladığı için dâvâ açıp, hapis cezası verenler,
• Ara dönemlerde insanları fişleyenler…
Millete özür borcunuz var. Hiç değilse (!) “ÖZÜR” dileyerek millete olan bu borcunuzu ödeyin… Çünkü, özür dilemek erdemliliktir. Erdemli olmak isteyenler de milletten özür diler.
NOT: Bu tartışma bir süre daha gündemimizde kalacağı için okuyucularımızdan bu özür dilemesi gerekenler listesine ilâveleri olursa mail, telefon, faks yoluyla göndermesini bekliyorum.
27.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|