Her ne kadar Kilise ve İncilleriyle meşhur edilmeye ve kabul ettirilmeye çalışılsa da, İznik gerçekten ve köklü olarak bir Osmanlı şehridir… Çünkü bu şehir Osmanlı’nın ilim ve irfan mürşidlerinin adeta başşehridir. Manevî yönü ve ruhaniyatlı tarafı her ne kadar kapatılmaya çalışılsa da, İznik Müslüman Türk evlâtlarının gelecekteki büyük Osmanlı başşehirlerinin Bursa, Edirne ve İstanbul’un da şahsiyetli, kültürlü ve oturaklı hem anası, hem babası, hem de hocaları olması hasebiyle kıymettar ve önemlidir…
Eşrefoğlu Rumi, Abdülvahap Hazretleri, Abdurrahman Gazi (Sarı Saltuk) Kutbuddin-i İznik’i, Yakup Çelebi, Mahmut Çelebi gibi manevî şahsiyetlerin önderliği, Davud-i Kayseri gibi şer-i şerif ve İslâm fıkhında otorite mübarek zatın hükümleri, Çandarlı Halil Paşa gibi bir ordu komutanının ve vezirin kabri… Yeşil Camii’nin kendine has zerafetiyle Osmanlı mimarisine çekirdek teşkil etmesi, Osmanlının garanti belgelerini teşkil eden medreselerin ilkinin Süleyman Şah Medresesinin varlığı, Osmanlı’da ilk imaretleriyle yoksulu ve aç insanı olmayan şehri, 'El nezafeti minel iman' sırrını en iyi bir şekilde yaşamak ve yaymak için yaptırılan hamamlarını, darüşşifalarını gezdik zamandan küçük fakat önemli bir anı yaşayarak…
Çeşitli el zenaatlarının ve esnaflığın her çeşidine zaman şeridinde şimdi bile şahitliğini yaparken, eski çini atölyelerini ve bunlara aid fırınları gezdik. Şehri çevreleyen akıl almaz emeklerle ve gayretlerle çevrilmiş kale surlarını gezdik, meşhur tarihe mal olmuş kapılarından geçtik, kale burçlarına çıktık. Tarihteki bir kısım rivayetlere bakılırsa dört bin. Bir kısım rivayetlere kulak verilirse üç bin. Veya dört yüz tane kaleme alınmış İncil’den (Tabiîdir ki kesinlikle esas olarak Hazreti İsa'ya (as) indirilen İncil’den çok ayrı ve muhtelif beşeri fikir, düşünce, görüş ve hedeflerle yazılmış olan İnciller söz konusudur.) nihaî olarak dört tane İncil’in seçildiği konseyin toplandığı (Dünya’nın en meşhur papazları tarafından) meşhur Küçük Ayasofya‘yı gördük yalnız doğru ve yeni bir gelişme ile. Şimdi yıkık olan minaresin de yeniden tamir edilerek gün yüzüne çıkarılmış olması. Elbette ki bu durum Osmanlının torunları için sevindiriciydi…
Bir gecelik sohbete de iştirak etmemize ve bize yukarıda saydığımız İznik’le ilgili güzellikleri görmek ve gezmek imkânını ve rehberliğini sağlayan başta sayın Mustafa Öztürkçü, Mehmet Emin Bey, Yüksel Bey, Necat Bey, Metin Bey, Alaaddin Bey, Hayri Bey gibi İznik’te misafirperverlik yarışına giren hakikat kahramanlarına minnettarlığımızı ve gönülden teşekkürlerimizi söylemeden geçemeyeceğiz. Allah onları ve bizleri hizmeti Kur’ân-iye ve İmaniyede daim muvaffak ve muzaffer eylesin. Binlerce Amin…
13.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|