Körü körüne taraftarlık son derece tehlikeli bir damar. Hele siyasî tarafgirlik, bütün bütün felâket. Tarafgir, “Hüküm ve muamelâtında tarafgirini tercih eder, adalet edemez.”1
Karadenizlilerin cami yapma yarışı meşhur. Bir mahalleli yeni cami yapınca, diğer mahalleliler “Biz yapamayız mı!” diyerek bir cami daha yaparlar. Ezan okunurken babası oğluna seslenmiş:
“Oğlum, git bak bakalım ezan bizim camiden mi okunuyor?”
Çocuk gider ve gelir: “Evet, baba, bizim minâreden okunuyor!”
“Aziz Allah, Celle-Celâlühû!”
Dinle alâkalı bir meseledeki tarafgirlik böyle olursa, acaba siyasî tarafgirlik nasıl olur!
Âlemlerin Rabbi, bizi, imtihan etmek üzere dünyaya gönderdi. İmtihan için de hür irade verdi. Yani “İmtihan dünyası ‘hürriyet’ üzerine kuruldu!” demek yanlış olmaz. İşte, imtihanın gereği ve imanın özelliği olan hürriyetin siyasete yansıması, ahrarları (hürriyetçileri, demokratları) desteklemek şeklinde olacaktır. Peki, hürriyetçi / demokrat kimdir? Her “Demokratım” diyen, “hürriyetçi” olabilir mi? Gerçek demokratın kıstasları nelerdir?
* Demokrat, hak ve hürriyetler için çabalar. Bu uğurda hayatını fedâ eder. Kaldı ki, gerçek mü’min, hem kendi hakkını, hem de hemcinslerinin de hakkını aramaya mükelleftir.2 Hak ve hürriyetler için mücadele etmeyen demokrat olabilir mi?
* Demokrat, mücadelesini verdiği değerler için bedel öder! Koltuk, iktidar bir bedel ister. Demokrat, gerektiğinde hayatını ortaya koyabilmelidir. Meselâ, DP genel başkanlarından Adnan Menderes hükûmeti, ezan-Kur’ân ve din derslerini ihyâ etti. Kendisi ve bakanlarından Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan bunun bedelini hayatlarıyla ödedi.
* Yapılan çok sayıda ilmî araştırma ve anketlere göre bugün, Türkiye kadınlarının % 64,2’si başını örtüyor.3 (A ve G Araştırma Şirketinin, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde, 38 il, 128 ilçede başörtüsü konusundaki araştırma sonuçları) Yüzde 80’i de örtünme taraftarıdır. Herkesin hür bırakılmasını, isteyenin istediği gibi giyinmesini istemektedir. Bu gerçekler ortada iken “Başörtüsü, toplumun yüzde 1.5’inin problemidir!” anlayışı demokrasi ile bağdaşır mı? Yüzde 0.5’in problemi bile olsa, bu uğurda çalışmayıp, böyle yaklaşanların demokratlıkla ne alâkası var?
* TÜBİTAK’ın Ulusal Bilim Olimpiyatları ödül töreninde başörtülü öğrencinin kürsüye çıkmasına tepki gösterip öğretmenlere ve okul idarecilerine “jet soruşturma” açtıran iktidar demokrat olabilir mi? “Okuldayken başı açık biri nasıl buraya başı kapalı gelir. Bu iyi niyetli bir davranış değil” diyen bir zihniyet demokrat mıdır?
* Namaz kılan öğrencilere göz yumdu diyerek okul idarecilerini açığa alıp haklarında soruşturma açan bir anlayış, müstebit mi, hürriyetçi mi?
* Vatandaşlarının eğitimde fırsat eşitliği, katsayısı meselesi konusunda kılını kıpırdatmayan demokrat olabilir mi?
* Kur’ân kursuna gitme yaşı 15 olarak kanun haline getirilen bir ülkede, mücadele vermeyen bir zihniyet hürriyetçi mi?
Elimizi vicdanımıza koyup, bu sorulara dürüstçe cevap verirsek; kimin demokrat olup, kimin olmadığını anlayamaz mıyız? Ehl-i dikkat şu hususa da dikkat kesilir zaten: Hamuru demokratlıkla yoğrulmak başka, sonradan demokrat olmak başkadır!
“Ne yapalım, gerçek demokratlar alternatif değil, çoğunluğa oy vermemiz lâzım!” anlayışıdır problem zaten! Gerçek ve muktedir demokratların işbaşına gelememesinin ve hak ile hürriyetlerde mesafe kat edemememizin sebebi budur!
Hürriyete, demokrasiye taraftar olan; bunun mücadelesini vermek zorunda değil mi?
Dipnotlar: 1- Mektûbât, s. 163.; 2- Münâzarât, s. 330.; 3- Tarhan Erdem, Milliyet, Mayıs 2003.
13.02.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|