Ev idaresi, ev ekonomisi konuları uzun yıllardır üniversitelerde özel bölümlerde talebeler yetiştirmekte, bilimsel veriler ışığında incelenmekte.
Böyleyken, evin gelir ve giderini dengede tutabilecek bir mâlî politikayı uygulayabilmek günümüzde kadın için de, erkek için de hayli zor. Atalarımız, “Ayağını yorganına göre uzat!” demiş, ama tüketim çağının insanı ayağının da, yorganının da ölçüsünü düşünecek halde değil. Evin idaresi anneden babadan öğrenildiği gibi bile değil, artık çoğunlukla TV, modanın son gelişmeleri ışığında yapılmakta.
Sabahın karanlığından akşam karanlığına sonu gelmez ihtiyaçlar peşinde koşturup duran, tüketim ve bencillik kıskacında kıvranan çağımız insanı, “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölsün bana ne?” düşüncesiyle her geçen gün insanlığından da uzaklaşmakta, aç gözlülüğünün tutsağı haline gelmekte.
Dolayısıyla hakikati gören insanların “İlâhî ikaz” olarak değerlendirdiği ekonomik krizin yaşandığı şu günler tam da “kanaat, iktisat, şükür, bereket” kavramlarının tefekkür edilip, yaşantıya aktarılacağı önemli günler.
Yaşadığımız âlemde her şey bir hikmet üzerine hareket eder. Hedefi, maksadı bellidir. Bunu tefekkürle fark eden insanın da yaşadığı âlemle ahenk içinde hareket etmesi gerekir. Hiçbir şeyin israf edilmediği, zerrelerin bile plan ve program üzerine nizamla hareket ettiği sisteme insan da uyum sağlamalı, iktisat, kanaat, şükür vazifelerini yerine getirerek “Hakîm” ism-i İlâhisine âyinedarlık yapmalıdır.
Elmalı kurabiye yapabilmek için…
Bir elmanın çekirdeğinde bile bunu görebilmek mümkündür.
Elmayı yapan Usta Sanatkâr, elmanın geçmişten getirdiği ve geleceğe taşıyacağı bütün bilgileri çekirdek programında yerleştirmiştir. Hangi cins olduğu, kokusu, tadı, rengi…
Gezegenler, mevsimler dönüp de ortam planlanan konuma geldiğinde, elmanın çiçeğinin yapımının ardından meyvesinin yapımına başlanır. Usta San'atkâr incecik bir iple san'atlı elmayı uzun çubuklara takıp güneş ışığında pişirir. Ağacın kökleriyle toprağın derinliklerinden taşıdığı besinleri gövdesi ve dallarıyla elmaya ilâve eder.
“Elmanın çekirdeğini de, Kâinatı da yapan aynı Usta San'atkârdır” diyen kişinin elmaya bakışı elbette San'atkârı hesabına olacak; “zikir, fikir, şükür” fiyatları ile elmanın bedelini ödeyecektir. Besmele ile San'atkârı zikir, san'atı ile nimeti tefekkür, şükür ile Nimeti Veren Zata teşekkür ederek kâinatın en şerefli varlığı olduğunu gösterecektir.
İnsana düşen tembellik, lâkaytlık, israf tuzaklarına düşmeksizin tabiattaki “âdetullah” denilen kuralları nazara alarak elma ağacının bakımını yapmak, gübrelemek, ilâçlarını vermektir.
Sözgelimi çiftçi çiftçiliğini bilimsel kurallara uygun yerine getirmelidir.
Ev hanımı iktisata dikkat ederek alış verişini yapmalı, malzemelerini israf etmeden kullanıp, dengeli bir ev ve mutfak düzeni oluşturmalıdır.
Evet, bir hanımın mutfağa girip elmalı kurabiye yapabilmesi için güneş, gezegenler, bütün varlık âlemi yardımlaşmalıdır. Elmalı kurabiyenin malzemelerinin bir araya gelebilmesi ve hazırlanabilmesi için, aslında kâinatın bütün zerrelerinin Usta San'atkârın “Kün!” emriyle seferberliği gerekir! (Not: Hakîm ismi eşyanın yaratılışında aşamaları, basamakları gerektirirken; Hay ve Kayyum isimleri gereğince aslında her an yaratılış söz konusudur.)
Aslında bu tablo bir mü’minin varlık âlemine bakış açısını da özetler. Hayata bu şekilde bakan bir insanın, evini idare ederken nimeti hürmetsizlikle israf etmesi, beğenmemesi, bencillik içinde paylaşmaması, ihtiyacı olanlara vermemesi, evinde gelir ve gider dengesini gözeten bir plan yapmaması mümkün müdür?
Evet, “Yuvayı dişi kuş yapar” derler ya, dinimizin getirdiği ölçülere göre evin iç işlerinin idaresinden sorumlu olan biz hanımlara büyük iş düşüyor. İsraf etmeden, nimeti gönderen Zâtı unutmadan, iktisat, kanaat ve şükür duyguları içinde Rabbimizin ikram ve ihsanlarının ne derece bilincindeyiz? Elimizdekini paylaşma, yardıma ihtiyacı olanlara ulaştırma noktasında neler yapıyoruz?
Evin idaresini dengelemeye çalışırken, varlık âlemini hikmetle çeviren Zatı tefekküre ne kadar zaman ayırıyoruz?
Huzurun anahtarı bu sorularda gizli değil mi sizce de?
08.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|