"Gerçekten" haber verir 13 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Cevher İLHAN

Bediüzzaman’ın siyasete tavsiyeleri (1)



Siyasetin söylem bazında da olsa halkı kucaklaması, halkın dertlerini, sorunlarını sahiplenmesi hayra alâmet. Ancak siyasetin dine ve manevî değerlere saygısı da ilkeli olmalı, sadece sözde kalmamalı; mutlaka sosyal, ekonomik ve kültürel açılımlarla desteklenmelidir.

Dinin siyasete âlet edilmesine karşı, dinin umumî ortak kutsal değer olduğu şuuruyla siyasetin dine hizmete çalışmasına teşvik edilmelidir. CHP yönetiminin, hâlen “irtica” uydurmasına saplanmış içten gelen itirazlara, “Ne olur biraz anlayışlı davranalım, siz bu tavrı takınınca onu (çarşafı) giyen insanlar alınıyor, kırılıyorlar ‘Bu anlayış bizi dışlıyor, toplumun dışına atıyor’ diyorlar. Atmayalım. Biraz biz sevecen olalım saygı gösterelim, bunda korkulacak bir şey yok” diye cevaplaması ve “Cami cemaati de bizimdir” demesi, yıllardır beklenen önemli bir merhale…

Bu bakımdan Başbakan Erdoğan’ın “iğneli” konuşmalarla, mahalle evlerinde isteyenlere Kur’ân da öğretilmesi projesine, “Diyanetin yeteri kadar Kur’ân kursu var, sizin kurslarınıza ihtiyaç yok” demesi, sakil kaçıyor. Hele yıllarca dinî bir vecîbe olan başörtüsü için “toplumsal mutabakat” perdesinde CHP’nin “olurunu” aradıktan, en son gündeme gelen “yeni anayasa” taslağında “din dersleri” için CHP’nin tasvibini “uzlaşma” için gerekli gördükten sonra, mahallî seçimler öncesinde sergilenen son politik manevra, doğrusu siyasî kıskançlık damarının ne denli yanlışlara müheyya kör gözlü olduğunu gösteriyor.

TAVSİYELER, TOPYEKÛN

SİYASETE VE DEVLETE…

Oysa önemli olan, dinin bütün partilerin sahip çıktığı toplumun ortak değeri olmalısıdır. Bütün Batılı demokratik ülkelerde olduğu gibi sosyal demokrasiye yaraşır bir biçimde siyasî partilerin yanlışlarıyla yüzleşip milletin değerlerine dönmelerinin takdire görmesidir.

Toplumdaki kaygıları azaltan ve öteden beri beklenen uzlaşmayı temine zemin hazırlayan bu tür “açılımlara” sebebi ne olursa olsun, sahip çıkılmalıdır. Zira halkın kutsal değerlerini siyaset ve devletin sahiplenmesi, cemiyeti rahatlatır, tahrikleri azaltır; siyasetin milletin gerçek gündemine eğilmesine ve devletin vatandaşın hizmetine imkân tanır…

Unutulmamalıdır ki bu ülkede, Bediüzzaman’ın daha Cumhuriyetin başında Meclis’te neşrettiği beyannâmede ikazına kulak verilmeyerek, “İslâmiyetten tecerrüd eden (ayrılan, kopan), bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu fren mukallidlerini Müslüman halka tercihle” ülke büyük badirelere sürüklendi.

Meclisin milletin mânevî şahsiyetiyle uyumlu olmadığı takdirde vatanın ve milletin birlik ve bütünlüğünün tehlikeye girdiği ve Cumhuriyetin “mânâsız isim ve resim”den ibâret kaldığı, yakın siyasî tarihte bir dizi olayla ortada.

Bu hususta Bediüzzaman’ın, “Şu inkılâb-ı azimin (büyük inkılâbın) temel taşları sağlam gerek” tesbitiyle, millet irâdesinin temsilcisi olan Meclisin ve devletin mânevî şahsiyetinin milletin değerleriyle barışık olması, manevî ve ruhî ihtiyaçlarını karşılaması gerektiği, aksi halde devlet-millet diyaloğunun kopmasından, milletin tefrika ile kamplara ve kutuplara bölünmesinin yaşanacağı uyarısı, hatırdan çıkarılmamalıdır.

Bunun içindir ki Bediüzzaman’ın bu husustaki etraflı tavsiyeleri yalnız Halk Partisi’ne değil, bütün siyasî partilere, siyasetçilere, devlet adamlarına ve devletedir.

“Eski dahiliye vekili, şimdiki parti kâtib-i umumisi Hilmi Bey!” hitabıyla başlayan dönemin devlet ve iktidar partisinin “ikinci adamı” Halk Partisi Genel Sekreteri Hilmi Uran’a yazdığı mektupta ve diğer lâhika mektuplarında, devlete ve devleti yönetmeye tâlip bütün siyasî partilere milletin değerleriyle barışmayı önerir. Ülke menfaatlerinin yanı sıra bunu en azından kendi menfaatleri ve siyasetleri için tavsiye eder. (Emirdağ Lâhikası, 191)

Cumhuriyetin mânâsız isim ve resimden çıkarılarak demokrasi ve hürriyetlerle taçlanması gerektiğini bildirir. “Kanunlar perdesinde” bazı devlet görevlilerinin istismar ve despotluklarına yol açan “acîb ve zevkli rüşvet-i umumîye”den sakındırır…

BAŞARI, DEVLETLE

MİLLETİN BARIŞMASIDIR…

Bediüzzaman en başta, milletin değerleriyle uyumlu olarak millete hizmetle yükümlü kamu hizmetlisi olan ve “memuriyet” dediği bürokrasinin “emirlik ve reislik” olmadığını, millete hizmetkârlık olduğunu, “hürriyet-i vicdan” düsturunu esas olan “Bir kavmin reisi onun hizmetkârıdır” hadis-i şerifi ışığında izâh eder. Halk Partisi’nin İttihat ve Terakki’nin “mason kısmı”nın “seyiyâtları”na âlet olmaması hususunda ikaz eder. (a.g.e., 386)

Devletin ve bütün partilerin evvelemirde milletin inanç ve değerlerine sahip çıkması gerektiğini, “particilik taraftarlığı” ve siyasî mülâhazalarla değerleri ayrıştırıp çatıştırmanın ve değerler üzerindeki siyasetin adalet ve kardeşliği zedelediğini haber verir.

Bu dayatmanın vatandaşların bir kısmını “ikinci sınıf” konumuna ittiği için dışlayacağı; dışa karşı temel meselelerde ihilâfla millet irâdesinde çatallaşmaya sebebiyet verdireceği, millette ve devlette “ittifaksızlıktan gelen zafiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle ecnebînin politikasına” kapı açacağını haber verir. Ecnebilerin “ehemmiyetsiz, muvakkat (geçici) yardımlarına karşı acîb siyasî rüşvetler”e mecbur ettiğini bildirir. (Tarihçe-i Hayat, 320)

Siyaset, Bediüzzaman’ın daha tek parti döneminde “Medeniyet hesabına mukaddesatı çiğneyen usûlleri muhafaza ve üç-dört şahsın inkılâp namında yaptıkları icraatı esas tutma” tavrından vazgeçtiği ve bu inkılâpların zoruyla bilhassa “an’ane-i diniye” denilen dinî esaslar ve şeâirler hakkında yapılan tahribatları tâmire çalıştığı oranında başarılı olmuştur. Millete, milletin inanç ve değerlerine rağmen dayatılan “inkılâp kusurları”nı tâdil edip tâmir etmesiyle devlet milletle bütünleşmiş, maddî ve mânevî kalkınmada başarı sağlanmıştır.

Merhum Menderes’in, Halk Partililere açık açık, “Sizin çeyrek asırdır tek parti diktasıyla millete kabul ettiremediğiniz inkılâpları millete rağmen dayatılmasını kimse bizden beklemesin” beyânının anlamı budur…

Ezân-ı aslına çeviren, okullara din derslerini koyan, yüzlerce imam hatip okulunu, Yüksek İslâm Enstitüsünü, binlerce Kur’ân kursunu hizmete açan, Diyanet’e seksen bin kadro tahsis edip din eğitimi ve öğretiminin önünü açan, vatandaşlarının dinlerinin gereğini yaşamasına imkân hazırlayan Demokrat Parti ve devamı partilerin başarısı budur.

Siyaset, milletin değerlerine hizmet ettiği, devletle milleti barıştırıp buluşturduğu oranda başarılıdır. Ülkenin başarısı da buradan gelir…

* * *

Not: 11 Şubat 2009 tarihli yazımızda, “… Bediüzzaman, ilim adamlarıyla bir araya geldiği Müderrisler Cemiyetinde ve kurulan Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Cemiyetinde yer alıp, maddî mücadeleyle birlikte irşad ve neşriyatla tebliği de yapar” cümlesindeki “Hilâl-i Ahmer (Kızılay)” sehven yanlış yazılmıştır. Doğrusu “Hilâl-i Ahder (Yeşilay)” olacaktır. C.İ.

13.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.02.2009) - Siyasetin “dinî açılımları” (3)

  (11.02.2009) - Siyasetin “dinî açılımları” (2)

  (10.02.2009) - Siyasetin “dinî açılımları” (1)

  (07.02.2009) - AKP’nin İsrail ric’ati…

  (06.02.2009) - Ankara, neden tepki göstermiyor?

  (05.02.2009) - Ankara’nın İsrail’le işbirliği hevesi

  (03.02.2009) - Davos’tan kalma Ankara – İsrail soruları…

  (02.02.2009) - Ankara’nın İsrail kırılganlığı

  (01.02.2009) - “Sözlü tepki”yle kalınmamalı

  (30.01.2009) - Ergenekon’un iç ve dış bağlantıları…

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır