Yaşanan ekonomik kriz, var olan işsizler ordusuna yenilerini katıyor. İşsizler ordusuyla ilgili olarak açıklanan yeni rakamlar piyasaları da sarstı. Resmî rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 12’yi aşmış durumda. Bu rakamların ne ölçüde gerçeği yansıttığı bir yana, bu hâliyle bile ürkütücü.
Gençler arasındaki işsizlik oranı da hayli yüksek. Her dört gençten birinin işsiz olduğu ifade ediliyor ki, bu rakam da başlı başına tahlil edilmesi gereken bir durum. İş hayatına atılması gereken gençler bu imkânı bulamazken, herhangi bir işte çalışan ‘işçi’ler de işlerini kaybediyor. Kriz yayıldıkça işini kaybedenlerin sayısı da artıyor. Artan işsizliği gösteren bir ölçü de ‘işsizlik fonu’ndan istifade etmek isteyenlerin sayısıyla ortaya çıkıyor. Ocak ayında, bir önceki aya göre ‘işsizlik fonu’ndan istifade etmek için müracaat edenlerin sayısı yüzde 90’dan daha fazla artmış. Evet, bir önceki aya göre ‘fon’dan istifade etmek isteyenlerin sayısındaki artış, işsizliğin hangi ölçülere geldiğini göstermesi bakımından dikkat çekici.
NTV’ye (16 Şubat 2009) görüşlerini açıklayan bir uzman, ‘işsizlik ligi’nde dünya üçüncüsü olduğumuzu hatırlatıp, çok acil tedbirler alınmazsa önümüzdeki aylarda bu konuda Türkiye tarihinin rekorunun kırılabileceğini söyledi. Lütfen dikkat, Türkiye ‘savaş’lar geride bırakan bir ülke. Savaş şartlarından daha kötü bir işsizlik oranı ihtimali hepimizi cidden düşündürmeli. Kim ile konuşulsa bu konuda haklı şikâyetlerde bulunuyor. “6 aydır işsizim, ne iş olsa yaparım” diyenlerin haddi hesabı yok.
Bir yandan çalışanlar işlerini kaybederken, öte yandan da okulunu bitirip diplomasını alanlar da yeni iş bekliyor. Bir arkadaş, “8 ay önce kısa dönem olarak askere gittim. Şimdi döndüm ve iş arıyorum. Durum, 8 ay öncesine göre daha feci. Her gün 3-5 iş müracaatım oluyor ve şimdiye kadar hiç müsbet cevap alamadım” diyor. Bir başka ahbabımız, “Çalışırken bu kadar yorulmuyordum. Her gün sabah çıkıp, kiralık ev arayanlar gibi iş arıyorum. Öyle hâle geldik ki, ‘iş var mı?’ diye sormaya korkuyoruz. ‘Bu zamanda iş aranır mı?’ diye ters ters bakıyorlar” şeklinde dert yanıyor.
İşsizlerin durumunu anlayabilmek için bir gün işe gitmeyelim ve ‘işimiz yok’ gibi davranalım. Belki işsizlerin hâlini kısmen anlayabiliriz. Bir eli yağda, bir eli balda olanların (kim olursa olsun) işsizlerin hâlinden anlaması mümkün değildir. İşsizlerin hâlini bilmediği için “Ekmek yoksa pasta yesinler” anlayışına uygun bir şekilde; “İşsiz kalanlar kendileri işyeri açsınlar, ticarete atılsınlar, fabrika kursunlar” diyen ‘idareci’lerimiz bile vardır!
Türkiye’yi idare edenler seçim ‘kavga’sına tutuşup işsizlerin durumunu unutmamalı. Evine ekmek götüremeyen insanların varlığından habersiz, birbirlerine lâf yetiştiren siyasetçilere sesleniyoruz: Durumun ciddiyetini kavrayın ve şikâyetleri dikkate alın. Her şeyi bir yana bırakıp, işsizliğe karşı acil çare bulmaya çalışın!
Aylar önce “Kriz bize ulaşmaz/bulaşmaz” diyenler acaba şimdi ne düşünüyor? Vakt-i zamanında ciddî çareler alınsaydı acaba ateş bu kadar yakıcı olur muydu?
18.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|