Uzun süredir Türkiye’nin gündemini meşgul eden ‘yeni anayasa’ hazırlanması konusunda yeni bir taahhütte bulunuldu. Başbakan, “Bizi bu darbe anayasasından ne zaman kurtaracaksınız?” şeklindeki bir soruya “Nisan...” karşığını vermiş.
Bu cevap sonrasında “Bunca yıl bekledik, iki ay daha bekleriz” demek mümkün. Fakat netice olarak beklediğimize değecek mi? “Nisan”da demek, “29 Mart’taki mahallî seçimlerden sonra” anlamına geliyor. Böyle bir çalışma başlasa bile kısa sürede neticeye varması mümkün görünmüyor. Çünkü hatırlanacağı üzere daha önce de benzer çalışmalar yapıldı, ‘yeni ve sivil bir anayasa taslağı’ da hazırlandı. Ancak bu çalışmalar neticeye ulaşamadı.
Bu çalışmaların neticeye ulaşamamasında elbette ana muhalefet partisi CHP’nin öncülük ettiği ‘her şeye karşı’ cephesinin büyük payı vardır. Sivil anayasanın gecikmesini, sadece CHP’nin sırtına yüklemek de doğru değildir. CHP’nin varlık sebebinin zaten ‘iyi’liklere karşı çıkmak olduğu bellidir. Türkiye’de iş yapmak isteyen CHP ya da onun temsil ettiği cenaha değil, milletin taleplerine kulak vermelidir.
Unutmamak lâzım ki ‘tek başına iş başına’ gelen hükumet ilk günden itibaren ‘acil eylem planı’ açıklamış ve yeni anayasa hazırlamayı o günlerde vaad etmişti. Aradan yıllar geçti, seçimler geçti ve hâlâ bu konuda bir arpa boyu yol alınabilmiş değil. Son aylarda ‘acil eylem planı’ da unutulmuş gibi görünüyor. Vaad edilen konuların yüzde kaçının geçrekleştirildiğine dair bir istatistik de yayınlanmıyor. Tam bir unutma ve unutturma sözkonusu.
Yeni anayasa hazırlanması konusundaki geçmiş ihmalleri bir yana bıraksak bile, Nisan 2009’da yapılması düşünülen çalışmaları CHP’nin ‘uzlaşma’sına bağlamak başlı başına bir hatadır. Çünkü CHP’nin Türkiye ve dünya şartlarına uygun, sivil ve demokrat yeni bir anayasaya ‘evet’ demesi kolay değil. Bu partinin son aylarda ortaya koyduğu tavır, muhtemel bir ‘uzlaşma’nın daha sıkıntılı bir anayasayla ancak mümkün olabileceğini düşündürüyor.
Hükümet gerçekten de sivil ve Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayabilecek demokrat bir anayasa hazırlamak istiyorsa milletle uzlaşmayı esas almalıdır. Aynı zamanda AB üyeliği yolundaki kararlılığını da muhafaza etmelidir. Nihayetinde dünya da bir ‘köy’ hükmüne geçtiğine göre, ‘AB/Kopenhag Kriterleri’yle bu yolda yürümek daha kolaydır.
Çok geç kalmış olmakla birlikte yeni anayasa hazırlanmasıyla ilgili ‘vaad’i müjdeli bir haber olarak değerlendiriyoruz. Tek endişemiz, ‘daha sivil bir anayasa yapacağız’ diye yola çıkanların, 12 Eylül 1980 ‘ihtilâl anayasasını aratır bir anayasa’ yapma ihtimalidir. Uzak bir ihtimal olmakla beraber, böyle bir hataya düşülmesi de mümkündür. Eğer, “CHP ve temsil ettiği anlayışla uzlaşalım, şunları-bunları küstürmeyelim” denilecekse böyle bir ihtimal gerçekleşebilir.
Nisan 2009’daki maddî baharla birlikte, demokrasi ve hürriyet çiçeklerinin açmasına ne kadar da arzu ederiz. Yasaksız ve yasakçısız bir ülkede yaşamak hepimizin hakkı...
17.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|