Son günlerdeki tartışmalardan biri de, ‘kavga’ların diplomatça yapılması gerektiği yönündeki tartışmadır. Uluslar arası ilişkilerde ‘söz’ler apaçık bir şekilde söylenince rahatsızlıklara sebep oluyor. Elbette belli ölçülerde ‘diplomasi’ye dikkat etmek lâzım, ama diplomasi kavramı gerçekleri perdeliyorsa, haksıza destek anlamı çıkıyorsa o noktada ‘hakkın hatırını ali’ tutmakta fayda var.
Küba’nın Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez de, Amerika özelinde dünyanın Ortadoğu’ya bakışını yorumlarken hakkın hatırını yüksekte tutan değerlendirmelerde bulunmuş. Muhtemelen bu değerlendirmeler bazı ‘monşer’lerce uygun görülmeyecek. Fakat Küba Büyükelçisi Gomez’e de hiç kimsenin ‘tecrübesiz’ demeye dili varmaz. Gomez, Türkiye’den önce Şam, Amman ve Bağdat’da da görev yapmış. Anlayacağınız hem bölgeyi biliyor, hem de dünyayı tanıyor. “Filistin: Adaletin Çarmıha Gerilişi” adlı bir kitap yazdığını da ifade eden Küba’nın Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez’in dikkat çekici tesbitlerinden biri demek gerekecek. Cumhuriyet’in (8 Şubat 2009) sorularını cevaplandıran Gomez’in tesbitleri şöyle:
*İran zaten nükleer programında nükleer silâh üretmeyeceğini açıkladı. Ben İran’a ABD’den daha çok güveniyorum. Aynı bölgede İsrail’in 200’ü aşkın nükleer silâha sahip olduğu biliniyor.
*İran komşularının topraklarını işgal de etmiyor. Oysa İsrail Suriye’nin, Lübnan’ın topraklarını uzun yıllardır işgal altında tutuyor. BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhinde alınan kararların listesini yaparsak epeyce uzun bir metinle karşılaşırız.
*ABD’de politikaları belirleyen başkan değil. Bunda birçok unsur var. ABD’deki Siyonist lobi çok güçlü. Burada Yahudi lobisinden değil, Siyonist lobiden söz ediyorum. Bunlar ırkçı köktencidir. ABD’nin, Irak’ı işgal etmesinin en büyük sebeplerinden birisi de bu lobinin çalışmalarıdır. (...) Dilerim Obama yönetimiyle birlikte onlar güçlerinden epeyce kaybederler.
*ABD kendi çıkarlarını korumak adına zekice davranırsa Ortadoğu için barışçı bir çözüm bulması gerekir. Ama barışın içinde adaletin de olması zorunludur. İslâma karşı başlatılan savaşta barışa varılamaz.
*Ortadoğu’da sorunların çözümü için BM Güvenlik Konseyi’nde bugüne kadar kabul edilmiş pek çok karar var. İşe oradan başlamak lâzım. Eğer ABD sorunları barışçı yollardan çözmemekte ısrar ederse dünyada kendisine karşı çok büyük nefret duyguları oluşacaktır. Nefreti doğuran adaletsizliktir. Nefret beraberinde şiddeti getirecektir. O sebeple adaletin oluşturulması gerekiyor ki, barışa varılsın. Başkalarını sömürerek, egemen ülkelerin topraklarını işgal ederek yaşayan insanlara duyulan nefret, iyice körüklenecektir.
Şimdi bu tesbitlere kim, hangi gerekçelerle karşı çıkacak? İsrail’in hem işgalci, hem de dünyaya rağmen nükleer silâhlara sahip olduğu doğru değil mi? ABD’nin ‘tarihî yanlış’ı olan Irak işgalini siyonist lobiler desteklemedi mi? İslâma karşı başlatılan savaşla barışa varılabilir mi? Başkalarını sömürerek dünya barışı temin edilebilir mi?
Boşuna ‘Adalet mülkün temelidir’ denilmemiş!
11.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|