Mahallî idare seçimleri yaklaştıkça, ‘oy için yardım’ tartışmaları da yoğunlaştı. Hemen her seçim öncesinde benzer hâdiseler yaşanır ve haliyle tartışmalar da tekrarlanır. Bu konudaki en hararetli tartışmaların biri de, ANAP’ın iktidar olduğu 1990 öncesi dönemlerde yaşanmıştı.
Belki ‘bire bin katılması’ sebebiyle, dönemin iktidar partisinin bazı seçim bölgelerinde millete ‘tencere’ dağıttığı, ama ‘kapağını’ teslim etmeyi seçim sonrasına bıraktığı yazılmış ve söylenmişti.
Son dönemde de yine ‘oy için eşya dağıtma’ tartışması yapılıyor. Hatta bu konuda Yüksek Seçim Kurulu’nun çeşitli kararlar aldığı ve ilgililer hakkında soruşturma açılması isteneceği de ifade ediliyor. Tartışmanın odağında Tunceli’de dağıtılan yardımlar var. Seçimler öncesi ‘yardım dağıtımı’nın siyasî, hukukî ve ahlâkî yönüyle ilgili tartışmayı bir yana bırakıp, dağıtıldığı ifade edilen ‘bulaşık makinaları’ hakkında iki kelâm etmek gerekecek.
Eğer doğru ise,—ki dağıtımla ilgili fotoğraflara bakılırsa doğru olduğu anlaşılıyor—bazı ‘fakir’lere ‘bulaşık makinası’ hediye ediliyormuş. Diğer ‘hediye’leri anladık da, bu bulaşık makinesi hediyesine anlam veremedik. Yanlış anlaşılmasın, “Fakir, bulaşık makinesini ne yapacak, eliyle yıkasın!” demiyoruz. Ama asıl önemli olan ‘bulaşık makinesi’nin kaçıncı sıradaki ihtiyaç olduğudur! Madem yardım dağıtılan kişiler fakir ve muhtaç insanlar, onların daha öncelikli olan ihtiyaçlarının karşılanması gerekmez mi? Bugün bunca ‘zengin’liğimize rağmen şehirlerde yaşayan çoğu kişinin evinde de bulaşık makinesi yoktur. Bulaşık makinesi; buzdolabı, çamaşır makinesi ve fırından sonra gelen bir ihtiyaç olarak görülüyor. Öyle ise, evinde ‘su’yu akmayan ve başka pek çok eşyaya muhtaç olan ‘fakir’lere bulaşık makinesi hediye edilmesi ne anlama gelir?
Böyle vakitlerde ‘yardım’ dağıtılması, kanunen kabahat olarak görülmese bile ahlâken problemlidir. ‘Sosyal devlet’ anlayışı, bu ve benzeri yardımları seçim öncesinde değil, gerçek ihtiyaç duyulduğu zaman yapar ve yapmalıdır.
Şu da var ki, böyle yardımlarla kişilerin ‘oy’larının alınabileceği garanti değildir. Geçmiş dönemlerde de benzer yardımlar yapılmış, vatandaş ‘eşya’yı, ‘hediye’yi aldığı halde, oyunu ‘hediye dağıtan’a değil, gönlünden geçene vermiştir.
Yardım dağıtma esnasında yapılan böyle ‘teknik’ hatalar, insanlar arasındaki yardımlaşma duygusunu da köreltiyor. Her istismar, bir yardımseverin şevkini kırıyor, yapacağı yardımları yapmaz hâle getiriyor. O halde, bir ‘el’in yaptığı yardımı diğer ‘el’in haberi olmadan yapmaya gayret etmek lâzım. Gerçekten de ‘yardım listesi’ndeki buzdolabı, çamaşır makinası, çekyat ve tencere gibi eşyaları anladık, ama ‘bulaşık makinesi’nin ‘yardım listesi’nde yer almasını garipsedik. Türkiye; “ekmeği ve suyu” götüremediği köylere ‘bulaşık makinesi’ götürebilecek kadar ‘zengin’ midir?
Şimdiye kadar “Tencere yuvarlanır, kapağını bulur” denilirdi. Bundan sonra “Bulaşık makinası yuvarlanır, tenceresini bulur” denilse yeridir!
10.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|