Kul olmak bana yeter!
“İnsan acz ve fakrını anlamakla
tam bir Müslüman ve abd olur.”
Bediüzzaman Said Nursî
[Rahmet Peygamberi Efendimiz (asm) gibi kulluğu tercih edenlerden olmak ve onun gittiği kulluk yolu olan ‘târîk-ı ubûdiyette’ gidip ‘mahbubiyet’ makamının küçük bile olsa bir tecellîsine mazhar olmak duâsıyla… Kulluğunu en büyük şeref bilenlere…]
Ayakları yerde, elleri duâlar ufkunda, kalbi göklerde bir kul olmak bana yeter.
Alâyişten uzak, şu küçük tepede çiçeklerle, böceklerle hemhâl, bin bir tecellî içinde bir tecelli olmak ve kalbi daimî huzurda bir kul olmak bana yeter.
Âcizlik sermayesi, Rabbine karşı fakirliğini hissetmek en büyük ni’meti olan biri olmak, “insanlar içerisinde bir insan” gibi yaşamak bana yeter.
Şu kocaman dünyada, şu kutlu kâinat şehrinde, dünya sarayında bir misafir gibi yaşamak ve fânîye aldanmamak en büyük şeref bana. Kalbinin bütün duygularıyla bâkî olana yönelmiş ve ebedî tecellileri seyre dalmış bir kul olmak bana yeter.
Gelenlerle gidenler arasında, gideceğinin, bir yolcu olduğunun, fânî olduğunun, burada kal(a)mayacağının farkında, acz- fakr tezkeresine müştak bir kul olmak bana yeter.
Kendi küçük dünyasında mutlu, yanı başındakileri unutmayan, meselâ her gün kendisini tevâzuyla karşılayan ağaçlara imanî bir nazar eden, kuşlarla türkü söyleyen, çiçeklerle sevinen, yanı başından akan pınarların bir rahmet olduğunu bilen, onlara çöp atmayı bile kabullenemeyen, ara sıra arkadaşı Ahmed’den öğrendiği üzere ağaçları kucaklayıp öpen, bir ağaç dostu, bir çevre dostu, bir kâinat yolcusu olmak, bir kul olmak bana yeter.
Elleri duâda, kalbiyle Dâî olana yönelmiş, kendisinden geçmiş, kendini var edene yönelmiş bir kul olmak bana yeter.
Yeter bana seccadem
Bana yeter tesbihim
Bana yeter şükür ile yediğim o tatlı ekmeğim.
Ve yeter bana hakikat yazan kalemim…
İçtiğim su, rahmet rahmet sunulan hava, şuâ şuâ gönlüme, ruhuma akan iman, huzur ile bin bir ni’metin içinde ve Elhamdülillah farkında olarak yaşayan bir kul olmak, O’nun (cc) rızasına mazhar olmak, O’ndan (cc) râzı olmak şeref olarak, makam olarak bana yeter...
***
Kulluğum!
Ne azîz, ne yüksek bir şeref, bir rütbesin.
İçimde gönlümde sultan, âlemimde padişah sensin.
***
Ömür geçiyor, insan aldanıyor, düşüyor. Rabbi ayağa kaldırıyor.
Yıkılıyor insan, onu yine Rabbi terbiye ediyor.
Sıkılıyor insan, kalp sıkılıyor, ruh sıkılıyor. Huzuru Allah (cc) oluyor.
Ve nihâyet elde bir tek kulluk kalıyor.
Bütün rütbelerin dışarıda toprak parçasına dönüştüğü yerde, ölüm günü kabrimize bir tek kulluk giriyor.
***
Gelin bu sefer kulluğumuzu ayağa kaldıralım.
Ni’metler içerisinde, ni’met vereni görmeyen gönül gözümüzü bir açalım.
Mevcudâtın tesbihine, zikrine, kâinatın tevhid sofrasına bir kulak kesilelim. Onları dinleyelim.
O güzel zikir seslerini ruhumuza, içimize taşıyalım.
***
Ayaklarımızı şerden alıp iyiliğe yürüyelim.
İyiliğe gitmek isteyen biri mi var, elinden tutalım.
Ve kulluğumuzu ayağa kaldıralım.
Kullukla ebedî şeref bulalım.
***
Allahım! Suya, ekmeğe muhtaç olduğumuz gibi, Sana, duâya, şükre, zikre olan ihtiyacımızı unutturma. Ve yağmurla rahmetini gönderdiğin gibi toprağımıza, kalbimizi de yağmursuz rahmetsiz bırakma. Gönül toprağımızı çiçeksiz, meyvesiz bırakma. Bizi o en selâmetli ve umumî ve risksiz kulluk yolundan, târîk-ı ubûdiyetten ayırma.
***
Rabbimiz (cc)! Sen neyi görmemizi istediysen işte gözlerimiz onu görsün.
Neye kulak kesilmeli idi isek, kulaklarımız onu dinlesin duysun.
Kalbimiz hangi muhabbet için takılmışsa göğsümüze, gönlümüz onunla huzur bulsun.
Elimiz ayağımız neye, nereye yürümeli idiyse, işte oraya yürüsün.
Ve kulluk kalbimizin ilâcı, ruhumuzun aşı, başımızın tâcı olsun!
***
Efendim kulluk yolunda saf ve temiz bir kul olmamız ve kulluk yolunda dâim olmamız duâsıyla.
Kulluğunuzla saf ve temiz kalın!
|