Bugün yapılacak olan İsrail seçimlerinden çıkması beklenen sonuç, saldırı ve katliâm politikalarını hız kesmeden devam ettirme sözü veren partilerin ağırlıkta olduğu bir siyasî yapı. İddialı liderler içinde “Hamas’ı tamamen yok edeceğiz” tehdidi savuranlar var.
Tabiî, işbaşı yaptığı günden bu yana Arap ve İslâm dünyasıyla ilişkileri düzeltme mesajları vermeyi sürdüren Obama yönetimi, seçimden çıkacak yeni İsrail hükümetine yeni katliâmlar için yeşil ışık yakar mı, orası şimdilik belli değil.
Obama’nın, evvelce Filistin sorununa kalıcı bir çözüm bulmak için, aralarında Demirel’in de bulunduğu uluslararası şahsiyetlerden oluşan bir heyetle hayli ciddî ve etraflı çalışmalar yapmış olan Mitchell’ı Ortadoğu temsilciliiğine getirmesi, yeni dönemde İsrail’i kendi başına bırakmaya niyetli olmadığının işareti olabilir mi?
Gerçi kimse ABD’nin İsrail’e desteğinin sona ermesini beklemiyor. Ama hiç değilse, İsrail’in Filistin’e hayat hakkı bile tanımayan insanlık dışı politikalarına ve kanlı emrivakilerine artık izin verilmemesi isteniyor. Ve bunları yapan bir İsrail’e dahi kayıtsız şartsız desteğini sürdürmesi, ABD’yi İslâm âlemi başta olmak üzere dünya ile ilişkilerinde ciddî şekilde sıkıntıya sokuyor.
Nitekim geçtiğimiz haftalardaki Gazze saldırılarının durdurulması için BM Güvenlik Konseyinde yapılan son oylamada ABD’nin dahi kabul oyu verme noktasına gelmesi, Obama döneminde izlenecek politikanın ilk işareti gibiydi.
O oylamada ABD’nin kabul oyunun çekimsere dönmesi ise, son dakikada kendisini arayan Olmert’in “fırça”sı üzerine Bush’un Rice’a telefon ederek verdiği talimatla gerçekleşmişti.
Netice olarak işaretler, İsrail’in Bush zamanındaki rahatlığı bulamayacağı farklı bir döneme girildiğini gösteriyor. Dökme kurşun katliâmının Obama işbaşı yapmadan evvel apar topar kotarılmasının asıl sebebi de her halde bu olmalı.
Hal böyle olunca, Filistin tarafının da yeni bir durum değerlendirmesi yaparak, sorunun çözümü için kendi üzerine düşenleri bihakkın yerine getirme gayreti içerisine girmesi gerekiyor.
Bu bağlamda, son günlerde en çok üzerinde durulan hususlardan biri olarak, Filistinlilerin kendi aralarındaki ihtilâfların sona erdirilmesi en önemli ve âcil ihtiyaçların başında gelmekte.
Hamas-El Fetih ikiliğinden hareketle, iki ayrı Filistin devletinden söz edilir hale gelinmesi, bölünmüşlüğün hangi boyutlara ulaştığını gösteren irkiltici bir işaret. Onyıllardır süren acılı ve sancılı bir mücadeleye rağmen daha bir Filistin devleti kurulamamışken, şimdi iki ayrı Filistin devletinden bahis açılması hiç olacak şey mi?
Filistinliler İsrail karşısında varlık gösterebilmek için evvelâ kendi içlerinde kuvvetli bir ittifak ve tesanüdü tesis etmek mecburiyetindeler.
Görev süresi sona eren ve Hamas tarafından “işbirlikçi” olmakla itham edilen Abbas bu birliği sağlayamayacak durumda ise—ki öyle görünüyor—o zaman tarafların uzlaşabilecekleri daha toparlayıcı bir isim bulunmalı. El Fetih ve Hamas, güçlerini onun arkasında birleştirmeli.
Daha doğrusu, Filistin mücadelesi, topyekûn Filistin halkının şahs-ı manevîsine dayanan yeni bir yapılanma ile sürdürülmeli ve bu dâvâya Arap ülkeleri başta olmak üzere, İslâm âleminin ve Batı dünyasının da desteği sağlanarak, 60 yıllık İsrail mezalimine hep birlikte son verilmeli.
Kronik Filistin sorununun çözümü için Mısır ve Suudî Arabistan’ın başını çektiği diğer Arap ülkeleri tarafından geliştirilen ve Batının desteğini de alabilecek barış planı, çoktandır masada.
Filistinliler, uzun yıllara dayanan zorlu, sancılı, ara ara sonuca varır gibi olduğu noktalarda suikast ve provokasyonlarla sabote edilen barış arayışında, geçmişin yanlışlarından doğru dersler çıkararak, birlik beraberlik içinde ortak stratejilerle yola devam ederlerse çözüm zor değil.
Dağınık ve kendi içinde kavgalı bir bünye ile İsrail’in hakkından gelmek ise kesinlikle imkânsız.
10.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|