"Gerçekten" haber verir 03 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Davos'un ardından



Erdoğan’ın Davos resti bütün dünyada büyük yankılar uyandırdı. Filistin başta olmak üzere Arap, hattâ İran sokaklarında Erdoğan’a teşekkür gösterileri yapılıyor.

Batıdaki yorumlarda ise bir ayrışma var.

Bir kesim, bu çıkışı İsrail mezalimine karşı ortaya konulan insanî bir tepkinin ifadesi olarak görürken, siyonist mihraklar konuyu “antisemitizm” gibi, öteden beri kullanıla kullanıla artık kendileri açısından da “işe yarar” olmaktan çıkmış bir söylem ekseninde karalamaya çalışıyorlar.

Ama bir taraftan da bu restin dünya kamuoyunda bulduğu güçlü destekten ürkerek, hadisenin üstünü örtmeye, alttan alır gibi yapan tavırlarla geçiştirmeye ve “Türkiye-İsrail ilişkileri bundan etkilenmez” havası basarak, olayın kalıcı etki oluşturmasını engellemeye çalışıyorlar.

Aslında bu anlık ve insiyakî tepkiyi, İsrail’le ilişkileri kökten değiştirip, meselâ askerî anlaşmalarla ortak tatbikatların iptalini netice verecek bir stratejinin takibi zaten beklenmiyordu.

Nitekim Davos’taki kriz gecesinin hemen ertesi gün Genelkurmay, İsrail’le ilişkilerde millî menfaatlerin esas olduğunu ifade ederek anlaşmaların aynen devam edeceği mesajını vermek suretiyle, rest coşkusuna ilk freni koymuş oldu.

İsraillilerin “Evvelce de buna benzer dalgalanmalar oldu. 2006’daki Gazze ve Lübnan operasyonlarımızda da benzer tepkiler verildi. Ama ilişkilerimiz daha da güçlenerek devam etti” derken sergiledikleri rahatlığın en önemli dayanaklarından biri, bu tür kurumsal tavırlar olmalı.

Onun için, bu durum değiştirilemediği müddetçe, anlık çıkışlar kitlelerde ne kadar mâkes ve destek bulursa bulsun, sonucu değiştirmiyor.

Dolayısıyla, iş dönüp dolaşıyor, burada da yine aynı noktaya geliyor: AB sürecinin gerekleri bir an önce yapılıp, özellikle asker-sivil ilişkileri demokratik kriterlere uydurulmalı ki, yaşanan derin çelişkilere son verilsin ve zulme karşı çekilen restler, arkası getirilerek tamamlanabilsin.

Haddizatında Erdoğan’ın Davos resti, Bediüzzaman’ın “Öyle şerait tahtında olur ki, küçük bir hareket insanı âlâ-yı illiyyîne çıkarır” (Mektubat, s. 801; Hakikat Çekirdekleri: 48) sözüyle dile getirdiği gerçeğin yeni bir örneği olabilirdi.

O çıkışın Türkiye başta olmak üzere bütün İslâm ülkelerinde, asırlardır devam eden ezilmişliğin, çaresizliğin ve boyun eğmişliğin son bulduğunu simgeleyen bir meydan okuma ve başkaldırı olarak algılanması bunu düşündürdü.

Küstah İsrail’e ve ona kayıtsız şartsız arka çıkan Batıya kafa tutma ve rest çekme görüntüsü, mazlûm ve mağdur kitleleri heyecana getirdi.

Bu kitle desteği ve coşku iyi değerlendirilebilse, reel siyasetin soğuk, katı, sevimsiz, hattâ vicdansız ve adaletsiz gerçeklerini değiştirmeyi amaçlayan bir gayretin güçlü dayanağı olabilirdi.

Ama bunun için iyi bir stratejiye ihtiyaç var.

Böyle bir strateji oluşturup başarıyla uygulamak için ise, AB kriterlerinde ifadesini bulan defosuz ve güçlü bir demokrasi en önemli şart.

Ve maalesef Türkiye’nin zayıf noktası da bu.

Özellikle savunma ve dış politika bürokrasisine tam olarak söz geçiremeyip yargı tarafından da sık sık tökezlenen bir başbakanın kalıcı stratejiler oluşturabilmesi için, bugün itibarıyla coşturduğu kitlelerin sevgi gösterileri yeterli olmaz.

Dahası, ertesi gün coşkulu kalabalıklara seslenirken ilgisiz Atatürk referansları yapması ve hele M. Kemal'in—gerçek niyet ve anlamını evvelce birkaç defa yazdığımız—Çanakkale söylemlerine atıfta bulunması, havayı bulandırdı.

AKP’lilerin, Davos çıkışını hiç vakit kaybetmeden abartılı propagandalarla iç siyaset malzemesi yapmaya koyulmaları ve Meclis Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in 29 Mart seçimini “Davos’taki onurlu duruşa onay verme seçimi” olarak nitelemesi de, zihinlerde oluşan “istismar kuşkusu”nu kuvvetlendirerek, AKP açısından durumu tersine çevirecek bir süreci başlatabilir.

Çünkü bu konular istismara gelmez.

03.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.02.2009) - Risale-i Nur ve ABD

  (31.01.2009) - AB için siyasî irade

  (30.01.2009) - İbretlik tablolar ve sonrası

  (29.01.2009) - Ergenekon ve anayasa

  (28.01.2009) - Ergenekon ve darbe

  (27.01.2009) - Ergenekon nereye?

  (25.01.2009) - Said Nursî ve ABD

  (24.01.2009) - Filistin’in üç düşmanı

  (23.01.2009) - Filistin’i unutmayalım

  (22.01.2009) - Beyaz sayfa

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır