"Gerçekten" haber verir 03 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

M. Latif SALİHOĞLU

Davos, seçimlere tahvil edilmesin



Davos Zirvesinde coşan duygular, patlama noktasına gelen hisler bir derece yatıştıysa eğer, olup bitenleri de îtidal ve akl–ı selim ölçüleri içinde artık değerlendirmeye başlayabiliriz demektir.

Siyasî ve sosyal meselelerde, sebepten sonuca değil, tersine sonuçtan sebebe doğru gidilerek sağlıklı tahliller, analizler yapılabilir.

Başbakan Erdoğan'ın ısrarla ve kerratla "Benim tepkim ve kızgınlığım Sayın Peres'e değil, moderatöre yöneliktir" demesine rağmen, insanlarımızın çoğu onun bu sert çıkışını saldırgan İsrail devletine ve bu devletin Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e karşı sergilemiş olduğu kahramanca bir tavır şeklinde algıladı, ya da öyle algılamak istedi.

Sergilenen bu tablo ve algılama biçimi, acaba ne derece doğru ve sağlıklı?

Mevut hay–huydan kurtulup, bunu da mutlaka düşünmek, tahlik etmek lâzım diye düşünüyoruz.

Evet, harice karşı, her halükârda merdane çıkışını takdir ettiğimiz Başbakan Erdoğan'ın bu tavrını, iç siyasî gelişmelere tahvil edilmesi sebebiyle, yine de bir sorgulamadan geçirmek gerekir diye düşünüyoruz.

Bir: Başbakan Erdoğan, Şimon Peres'e cevabının ve moderatöre tepkisinin hemen ardından yaptığı basın toplantısından şu ana kadar çizmiş olduğu tablonun içini özellikle şu argümanlarla doldurmaya çalıştı, durdu:

a) Benim kızgınlığım İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e yönelik değildir.

b) Anti semitizmi (Yahudi karşıtlığını) bir insanlık suçu olarak addederim.

c) Yahudi düşmanlığını yapan kimse, karşısında ilk önce beni bulur.

d) Türkiye–İsrail ilişkilerinde herhangi bir değişiklik söz konusu değil.

İki: Başbakan Erdoğan, İsrail'in saldırganlığını, Gazze'de yaptığı insanlık dışı katliâmı, Peres'in yüzüne karşı keskin ifadelerle dile getirdi. İyi de yaptı.

Ne var ki, o keskin sözler, sadece söylenmekten ibaret kaldı. O sözlerin fiiliyat sahasında henüz hiçbir ağırlığı görünmüyor. En ufak bir yaptırım gücü dahi olmayan bu sözlerin, İsrail'e nasıl bir ders etkisi yapacağı da kat'iyyen bilinmiyor.

Ancak, bazılarının hiç aklına gelmese dahi, yine de şu İsrail'e çıkışmanın ne anlama geldiğini çok önemli bir mukayese ile nazara vermek durumundayız.

Bakınız, İsrail'in Türkiye hükümetini adeta hiçe sayarak yapmış olduğu son Gazze saldırısında, binden fazla mâsum insanı vahşice katletti. Haliyle, Türkiye Başbakanı da ânî bir atraksiyonla üç–dört Ortadoğu ülkesini ziyaret etti, bazı görüşmelerde bulundu ve fakat bunun katliâmı durdurmada hemen hiçbir etkisi olmadı. Zalim İsrail, yine yaptı yapacağını.

Başbakan, İsrail'in yapmış olduğu bu densizliğin rövanşını Davos'ta almaya çalıştı. Bu yaptığıyla dış dünyada değil, fakat iç politikada çok önemli bir başarı sağlamış oldu. İşte görüyoruz; ortalık toz dumana büründü.

İşte, tam bu noktada şu soruyu sormaya kendimizi mecbur biliyor ve mes'ul hissediyoruz: Başbakan Erdoğan, binden fazla mâsumun canına mal olan Gazze saldırısı karşısında göstermiş olduğu haklı tepkinin bir benzerini, altı senedir neden koca Irak'ın işgali ve oradaki (buna Afganistan'ı da dahil edebilirsiniz) bin misli daha büyük zulüm ve katilâmlar karşısında göstermedi?

Sonradan geri adım atmak sûteriyle muammalı bir reaksiyona dönüşen şu "Felluce'de katliâm yapıldı" sözünün dışında, acaba başka herhangi bir tepkisine şahit olundu mu?

Evet, Erdoğan'ın son altı yıllık başbakanlığı döneminde, ne yazık ki Irak'ta bir milyondan fazla insan katledildi? Kezâ, buradaki mal kaybı da yine Gazze'dekinin en az bin katı kadardır.

Peki, Gazze'dekiler insan da, Irak'takiler insan değil mi? Filistin'dekiler mazlûm da, Irak'takiler mazlum değil mi? Bu ülkeleri işgal edip katliâm üstüne katliâm yapanlar da zalim değil mi? Keza, her iki ülkenin insanları da bizim din kardeşlerimiz ve üstelik eski eyâlet mensuplarımız değil mi?

O halde, neden birisi için hamasi ve öfkeli bir sahibiyet tavrı da, diğeri için tam bir sükût ve suskunluk hali?

Üstelik, yüz binlerce mâsumun katli karşısında tam altı senedir süren sükût orucu yetmezmiş gibi, üstüne üstlük bir de Meclis'ten işgalciler için tezkere kolaylığı sağlanmaya çalışıldı.

Ne garip, ne tuhaf bir durum değil mi?

Bu vesileyle, şunu da belirtmek durumundayız ki: Türkiye, gerçekte İsrail–ABD patentli radikal Hamas'la kendini özdeşleştirmekten şiddetle kaçınmalı. Zira, Hamas'ın örgütünün yöntemlerine göre, silâh ve siyaset atbaşı gider. Üstelik, bu silâhlar, sadece İsrail'e karşı değil, dahildeki El–Fetih gibi Filistinlilere karşı da kullanılabiliyor.

Ne yazık ki, "Mitralyöze karşı mavzer" gibi duran bu silâhlar, İsrail'e karşı bir çeşit dâvetiye vazifesi görmekte. Her an için zaten saldırıya hazır ve hevesli olan İsrail'i dürtmeye yaramakta. Dolayısıyla Hamas'ın şiddet içeren bu metodu, İsrail için bir velinimet halini almakta.

Hâsılı, mevcut hükümetin iç politik manevraları gibi, dış dünyaya yönelik diplomatik tavırları da değişkenliğe açık olmakla birlikte, içinde bir dizi soru işaretlerini barındıran muammalı bir mahiyete bürünmüş görünüyor. Haydi hayırlısı bakalım.

NOT: Ahrar–Demokrat Çizginin 144 Yıllık Serüveni dizisi, aralıklı şekilde devam edecek. M.L.S.

03.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.02.2009) - Yeni Osmanlılar/Ahrarlar

  (31.01.2009) - Tenkitçilerin mantığı

  (29.01.2009) - Latife Hanım ve gizli Lozan görüşmesi

  (28.01.2009) - Üniversiteli gençlerle...

  (26.01.2009) - İstiklâl kahramanı, istiskal edildi

  (24.01.2009) - Buzdağı (aysberg)

  (22.01.2009) - Toptancılık tarafgirliktir

  (21.01.2009) - Merkezde bilek güreşi

  (20.01.2009) - Dünyada yeni dönem

  (19.01.2009) - İsrail'in zulmü, insanlığı uyandırdı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır