Türkiye’de siyaset, sloganlar üzerinde yapılıyor. Ülkenin içinde bulunduğu vâhim ekonomik krizi, sıfırları attığı Türk Lirası yerine artık kuruşlarla tuvalete gidilmesiyle izâh eden ve yüzde yirmilerle iki milyonu aşan işsizliğe değinmeyen Başbakan, alttan alta hükümetin anlaştığı “IMF’ye rest”le seçmeni selâmlıyor; hâlâ “Davos çıkışı”nın siyasî rantını topluyor…
IMF ile anlaşmanın seçmen nezdindeki tepkisinden çekinen siyasî iktidar, bir yandan “IMF’nin baskısına gelmediği” havasını yayıyor; diğer yandan bizzat ekonomiden sorumlu Bakan’ın ikrarıyla yapılan anlaşmaların seçim sonrasına ertelenebileceği dile getiriliyor.
Böylece sanki IMF’ye hiçbir tâviz verilmediği ve “teslimiyet içinde olunmadığı” intibâı verdiriliyor. Oysa öyle olsa, hükümet çoktan IMF ile varılan mutâbakatı ilân eder, halka karşı “IMF’ye karşı dik durduk” mesajını verirdi. Seçim propagandasında bu vaziyet açıkça sırıtıyor…
Diğer yandan “Davos çıkışı”nın seçim meydanlarında istimali gırla gidiyor. Ne var ki son Gazze saldırısı öncesi kendi ifadesiyle “Erdoğan’ı çok tatmin eden” İsrail Başbakanı Olmert ile Suriye Devlet Başkanı Esad arasındaki “arabuluculuk”la İsrail-Suriye barışı ve ortak açıklamasının fiyaskoyla sonuçlandığı, daha yeni yeni açıklanıyor. Erdoğan’ın İsrail’in Gazze’ye saldırısını duyduğu an, daha iki gün önce saatlerce başbaşa görüştüğü Olmert için, “Beni sırtımdan bıçakladı, İsrail bunun bedelini ödeyecek” dediği belirtiliyor.
Ne var ki çoğu çocuk ve kadın bin dört yüz sivili katleden, beş binin üzerinde Filistinliyi yaralayan, okulları, hastaneleri, camileri, evleri, sokakları bombalayan İsrail, “bedel ödemek” bir tarafa, daha da küstahlaşıp “stratejik ortağı” Türkiye’ye saygısızlığa devam ediyor…
SUİKASTÇI LİVNİ’NİN ZAFERİ
Mİ “DAVOS’UN BAŞARISI”?
Başbakan’ın seçim kürsülerinde “İsrail’de seçimler yapıldı, Davos yerini buldu” müjdesini (!) verdiği sırada İsrail’deki seçimlerden zaferle çıkan ve Gazze saldırısında bütün Filistinlileri imhayı plânının başına koyan Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin, birçok İsrail Başbakanı ve bakanı gibi Mossad’ın suikast timi Bayonet (Süngü) isimli örgütün üyesi olduğu İsrail gazetelerinde kendi ağzından duyuruluyor…
İsrail Yediot Ahranot gazetesine verdiği röportajda daha 22 yaşında iken Paris’in en popüler bölgesinde bu “gizli görevi” yaptığını söyleyen Livni, “İsrail için yapıyorsanız öldürmek ve suikast düzenlemek yasaldır” diye konuşuyor.
Hiç yüksünmeden çeşitli Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde düzenlenen ve başta Filistin Kurtuluş Örgütünün Paris temsilcisi olmak üzere 20’den fazla Filistinlinin katledildiği operasyonlarda görev yaptığını açıklıyor. Dönemin Başbakanı Golda Meir’in tâlimatıyla “suikast timi”ndeki diğer İsrailli ajanlarla birlikte bombalama eylemleri ve suikastlar yaptığını sıkılmadan belirtiyor.
Ve şu garâbete bakınız ki Başbakan Erdoğan, Livni’nin birinci parti olduğu İsrail seçimlerini “Davos çıkışının zaferi” olarak duyuruyor!
Aslında İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi’nin Davos’a ilişkin Türkiye Başbakanı’na “Aynaya bak!” deyip, “Türkiye Ermenilere tarihin en büyük katliâmını yaptı; aynı politika bugün Kürtlere de uygulanıyor” zırvasına karşı her iki ülkeden yükselen “sonuçsuz tepkiler”, bir başka açıdan da dikkat çekici…
Gazze saldırısı ve Peres’in Davos’taki saygısızlığına karşı bile “yanlış anlaşılır” ve “İsrail’le ilişkilere zarar verir” mülâhazasıyla İsrail’in Ankara Büyükelçisini çağırmayan Dışişleri Bakanlığı, ilk kez İsrail Büyükelçisini çağırıp “protesto notası” verdi. “Davos krizi”ni “Önemli olan Türkiye’nin millî menfaatleridir” diye geçiştiren Genelkurmay Başkanlığı ilk defa İsrailli komutanın sözlerinin “talihsiz ve kabul edilemez bir beyân” olduğunu bildirdi. Yine Gazze saldırısı boyunca ve “Davos tartışması” sonrası hükûmetin İsrail’le “stratejik ilişkileri”nin daha da derinleştirilerek sürdürüleceğini söyleyen Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü Cemil Çiçek, ilk olarak İsrail’i kınadı…
İSRAİL, SAYGISIZLIĞA
DEVAM EDİYOR…
Ancak bütün bunlara mukabil, İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı’nın “hakareti”nden dolayı, bir tek İsrail ordu sözcüsü bunun “komutanın şahsî görüşleri” olduğunu açıkladı.
Türkiye’nin “izâhât” istemesine rağmen İsrail hükûmetinden ve resmî makamlarından “özür beyânı” bir yana en basit bir “izâhât” dahi iletilmedi. Tıpkı iki yıl önce Suriye’deki tesisleri bombalayan İsrail savaş uçaklarının dönüşte yakıt tanklarını Gaziantep ve Hatay sınırında Türkiye toprakları üzerine atmasında olduğu gibi, Ankara’nın “izâhat istemesi”ne rağmen Telaviv’den en ufak bir açıklama gelmedi. Dahası İsrail Dışişlerinden bir yetkili “Bunu not ettik” diyerek aba altından sopa göstermeye kalkıştı…
Kısacası İsrail’in Peres’in Davos’ta Erdoğan’a köpürmesiyle açığa çıkan Türkiye’ye saygısızlığı sürüyor. Aslında bu sözde kalan akıbetsiz atışmalar, AKP hükûmeti döneminde İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin derinliğini su yüzüne çıkarıyor.
Bu durum, son olaylar üzerinde İsrail basınında da iyice açığa çıkıyor. Haaretz gazetesi, “iki ülke arasındaki yakın askerî bağlar”ı nazara veriyor. Bunun hissî çıkışlarla bozulmamasını öneriyor. Yedioth Ahranot, “yoğun ticarî ilişkiler”i gündeme getirip, İsrail hükûmetine özellikle “tarım ve kimyasal, sanayi ve savunma ihracatının etkilenmemesi” tavsiyesinde bulunuyor.
Keza İsrail Jarusalem Post ise, “İsrail hiçbir zaman protesto kayda geçirmek amacıyla Türk büyükelçisini çağırmadı. İki ülke arasındaki askerî iki ülke için önemlidir” diye yazıp, “İsrail, Türkiye’ye en çok silâh satan ülkelerden biridir, Türkiye’de İsrail’e eğitim uçuşları için Türk hava sahasını kullanmasına izin veriyor” hatırlatıyor.
Ve bütün bunlara karşı, İsrail’in “şımarıkça” tavrına karşı Ankara’nın “kuru kınamalar”la kalıp hiçbir diplomatik ve etkin yaptırıma girişmemesi, savunma işbirliğin, askerî anlaşmaların ve silâh ihâlelerinin yürürlükte kalması, işin aslındaki soruları sorduruyor.
İşin aslı şu: İsrail neden Türkiye’den vazgeçemiyor ve AKP hükûmeti, Türkiye’yi kendisi gibi “soykırım yapmak”la suçlayan bunca saygısızlığa rağmen niçin İsrail’e karşı hiçbir diplomatik tavır alamıyor, bir tek ihâleyi askıya almıyor, alamıyor?..
18.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|