Türkçe’ye giren “uydurukça” kelimelerin dilimizi bozduğu bir vakıa. Osmanlıcadan gelen güzel kelimelerin değişik mülâhazalarla “zamana uydurmak” adı altında anlamı bozulmuştur. Bir de bunun üstüne çocuklar ve gençlerin bilgisayarda kullandığı kelimeler de eklenince dilimiz iyice bozuldu.
Bu bozulma, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i de kızdırmış olacak ki, geçtiğimiz günlerde adeta patladı. Türk Dil Kurumunun, “sargın eğitim” kavramını eleştirirken, ”Bunu tek kelime ile saçma buluyorum. Sempozyum yerine, ‘bilgi şöleni’ diyorlar. ‘Verem bilgi şöleni’ olmaz. Şölen dediğimizde akla, eğlence gelir. Gayr-ı ciddî olmayalım” diye çıkıştı. Çelik şu şikâyetinde de haklı: “Türkçemizi de komik durumlara düşürmeyelim.”
Bir de bunun yanında, “göstergeç, yazdırgaç, oturgaç, bildirgeç” ya da trene “çok tekerlekli götürgeç” gibi kelimelerin Türkçeye girdiğini düşünürsek Çelik'in sinirlenmesini daha iyi anlayabiliriz.
KONSERİN MESAJI NEYDİ?
Piyanist Fazıl Say’ın “İslâmcılar güç kazandı. Türkiye’yi terk edebilirim” sözü çok tartışılmıştı. Say ismi son günlerde de Ergenekon soruşturması çerçevesinde evi aranan ve CD koleksiyonuna el konulan Sabih Kanadoğlu ile gündeme geldi. Kanadoğlu’nun evinde bulunan CD’lerin de arama kapsamında götürüldüğünü öğrenen ünlü piyanist, büyük jest yaparak son 10 yılda bestelediği eserlerden oluşan DVD setlerini imzaladıktan sonra Kanadoğlu’na göndermişti.
Kanadoğlu da jeste jestle karşılık vererek Say’ın Ankara’daki konserine gitmiş. Buraya kadar normal. Ancak, Say’ın konserine katılanları yan yana koyunca “Verilmek istenen bir mesaj mı vardı?” diye düşünüyor insan. Görevi devrettikten sonra görünmeyen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da konseri izlemişler. Bu görüntü bize “ilginç” geldi. Sizce de ilginç değil mi?
10 EMİR!
Mahallî seçimlere birçok şey alet ediliyor. Çarşaf, Kur’ân kursları derken CHP, Tevrat’ı da rakibine cevap vermek aracı olarak kullandı.
Tayyip Erdoğan, Davos’ta Tevrat’ın 10 emrinden 6. emri olan “Öldürmeyeceksiniz”i hatırlatmıştı. CHP’li Hakkı Süha Okay da, Başbakan’a bu 10 emirden 8, 9 ve 10. emirleri hatırlattı. “Çalmayacaksın,” “Yalan söylemeyeceksin,” “Başkasının hakkına el atmayacaksın…” diyerek sıraladı. Tabiî arada fark var. Erdoğan Yahudi olan birisine Tevrat’ı hatırlatıyor. Okay ise, Müslüman olan birine Kur’ân-ı Kerim’den bir şeyler hatırlatması gerekirken, Tevrat’tan hatırlatmalar da bulunuyor!
BAYKAL BAŞBAKAN OLURSA…
29 Mart’taki seçimler birçok parlak fikrinde sergilenmesine, yeni kabiliyetlerin ortaya çıkmasına vesile oluyor! AKP, “Türkiye Bu Işıkla Aydınlanıyor. Bırakın Işık Açık Kalsın” isimli bir kitapçık çıkarmış. Bu kitapçıkta, “Baykal, Başbakan olursa” başlığı altındaki metni kim hazırlamışsa kabiliyetli olduğu muhakkak.
Bakın Baykal başbakan olursa Türkiye’de neler olurmuş: “Seçim sistemi değiştirilir. İnönü döneminin ‘açık oy/gizli tasnif’ uygulaması yeniden başlar. Açık oy/gizli tasnif ile toplum ikiye bölünür, CHP’ye oy verenler ‘vatandaş’, vermeyenler ‘ahali’ olarak fişlenir. Çok partili sistemden tek partili sisteme geçilir. Minarelerde Türkçe ezan okutulur, camilerdeki halılar kaldırılıp yerine sıralar konulur. Ekmekler karneye bağlanır. Karneler nüfus cüzdanına iliştirilir. Vatandaş statüsü dışındakilere otomobil yasaklanır, eşekler kıymete biner…”
Buraya yazılanların çoğunda haklılık payı var. Bakalım CHP de bir kitapçık hazırlayacak mı?
YOL VE DÂVÂ DOĞRUYSA…
Adalet Partisinin, 48. kuruluş yıl dönümü DP’nin düzenlediği programlarla kutlandı.
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, kutlama programı dolayısıyla, 17 yıl boyunca parti genel başkanlığı yapan Süleyman Demirel’i Güniz Sokaktaki evinde ziyaret edip “manevî destek” istemiş.
Demirel’in cevabı çok manidar: “Siyasî hareketler günlük değildir. Mühim olan sabır ve inattır. Yol doğruysa, dâvâ doğruysa, endişe etmeyin, başarıya ulaşır…”
Demirel’in bu sözünden destek alan DP’nin genç genel başkanı Soylu, büyük moralle oradan ayrıldı…
15.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|