Faturasını büyük ölçüde fakir ve dar gelirli olanların ödediği ‘küresel kriz’in patlamasına sebep olanlar hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyor. Dünyanın içine sürüklendiği krizde, büyük şirketlerin yöneticilerinin payı olduğu gibi, IMF gibi uluslar arası kuruluşların da payı vardır.
Türkiye’nin IMF ile olan ilişkisi de ayrıca tartışılmaya değer. Yıllardan beri IMF’in ‘reçete’leriyle hareket edildiği halde, bir türlü düzlüğe çıkamamış olmamız tesadüf müdür? Garip olan bir nokta da, bütün dünyada IMF’in politikaları cesaretle eleştirilirken ülkemizde bunu yapmak neredeyse ayıplanıyor...
Şükür ki, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) sunduğu reçetelere itiraz sesleri eskisinden daha gür çıkıyor. Hem de itiraz eden isimler göz ardı edilebilecek isimler değil. En başta Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, IMF’in politikalarına, bilhassa da Türkiye ile olan ilişkisine itiraz edenlerin başında geliyor.
Nobel ödüllü ekonomist Stiglitz, mevcut küresel şartlara uygun bir IMF anlaşması konusunda uzlaşılamaması halinde, stand-by yapmamanın daha iyi bir seçenek olabileceğini hatırlatmış. Stiglitz’in dikkat çektiği bir nokta daha var. Ona göre “IMF küresel krizi tahmin edemediği gibi bu krizden çıkılmasının yollarını da bilmez!” (Yeni Asya, 7 Şubat 2009)
Türkiye bir dönem için IMF’siz yola devam edeceğini açıklamıştı. Son günlerde ise yeniden IMF ile anlaşma yolları aranıyor. Muhtemelen önümüzdeki günlerde bu anlaşma yapılacak, çünkü gelen sinyaller o merkezde. Umalım ki Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz’in tahmini doğru çıkmasın ve IMF ‘reçete’si krize çare olsun.
Dünya ülkeleri IMF’in tavsiyelerini dikkate almıyorsa, Türkiye niçin alsın?
IMF’in geçmiş yıllardaki kırık notları bir yana, son aylarda iyice hissedilen ‘küresel kriz’i tahmin edememesi kabahat olarak yetmez mi? “Hayır, IMF krizi öngördü. Ama tavsiyelerini dikkate alan olmadı” diyen var mı? O halde, krizden çıkış için başkalarının reçetelerine ihtiyaç duyulmamalı.
Stiglitz’in dikkat çektiği bir nokta daha var: Mevcut küresel şartlara uygun bir IMF anlaşması konusunda uzlaşılamaması halinde, stand-by yapmamanın daha iyi bir seçenek olabileceği unutulmasın.
Aslında krize nasıl sürüklendiğimiz ve çıkış yolları da bellidir. Mühim olan ‘doğru’ kararları cesaretle uygulamaktan geçiyor. Bütün uzmanlar, krizin çıkış sebebi olarak ‘hayâl ekonomisi’ uygulanmasını gösteriyorlar. Bu sistem bütün dünyada tıkandı. O halde ‘reel/geçrek ekonomi’ye dönmek zorundayız. Bunun birinci adımı da rantiyeyi değil ‘şantiye’yi teşvikten geçiyor. İmkânlar ölçüsünde şantiyeler desteklenir ve teşvik edilirse kısa sürede bu krizleri aşabiliriz.
Bunca yıl ‘şantiye’de çalışanlar bedel ödedi. Bundan sonraki bedelleri bari ‘rantiyeciler’ ödesin. IMF ile görüşmeler devam ederken bu noktaların da altının çizilmesinde fayda var. IMF ‘hem suçlu, hem güçlü’ pozisyonundan çıkmalı ve bütün dünyadan özür dilemeli. Belki bu yolla yeniden güven tazeleyebilir.
14.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|