"Gerçekten" haber verir 14 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kazım GÜLEÇYÜZ

ANAP’tan AKP’ye



28 Şubat, hedef aldığı Refahyol hükümetini çekilmek zorunda bıraktıktan sonra, ANAP’ın başını çektiği Anasol-M koalisyonunu iş başına getirdi. Bu hükümetin ikinci ortağı DSP, tamamlayıcı payandası da DYP’den koparılanların kurduğu DTP idi. (PKK ile irtibatlı olmakla suçlanan Demokratik Toplum Partisi değil, o dönemde Cindoruk’un başkanlığını yaptığı Demokrat Türkiye Partisi.)

Bu yamalı bohça hükümeti, imam hatiplerin orta kısımlarını kapatıp diğer meslek liselerinin de canına okuyan sekiz yıl kesintisiz eğitim kanunu çıkarıp başörtüsü yasağını daha ileri boyutlara taşıdıktan sonra fazla ayakta kalamadı.

Sonra Ecevit’in azınlık hükümeti iktidar oldu ve 18 Nisan 1999 seçimine bu hükümetle gidildi.

Apo’nun Amerika tarafından paketlenerek Türkiye’ye teslimiyle oluşan siyasî rant DSP’ye yaradı ve Ecevit’in partisi seçimden birinci çıktı.

Ve 18 Nisan seçimi, 28 Şubat gölgesinde yapılan ilk seçim olarak, DSP-MHP-ANAP koalisyonunu iktidara getirdi. Bu hükümetin görevi de diğer 28 Şubat kararlarını hayata geçirmekti.

Nitekim başörtüsü yasağının imam hatiplerle ilâhiyatlara taşınması bu dönemde gerçekleşti.

“İrtica” ile suçlanan dindar memurların devletten tamamen tasfiye edilmesi için hazırlanan kanunları Meclisten geçirmek için de defalarca teşebbüste bulunuldu, ancak sonuç alınamadı.

Bu dönemin ilginç bir özelliği de siyasette AB faktörünün ağırlığını hissettirmeye başlamasıydı. Bu durumun ortaya çıkardığı netice, demokratikleşmeyi öngören AB süreci ile 28 Şubat dayatmaları arasına sıkışan bir Türkiye tablosu idi.

Sonuçta bu tablo da fazla devam edemedi ve iş başındaki koalisyon normal seçim tarihine bir buçuk sene varken erken seçim kararı aldı.

3 Kasım 2002 seçimine bu kararla gidildi.

28 Şubat baskısının iyice ağırlaştığı bir ortamda yapılan 1999 seçimi, kapatılan RP’nin yerine kurulan FP ile Refahyol’daki ortağı DYP’yi geriletirken CHP’yi ilk defa Meclis dışında bıraktı; Anasol-D'nin ortaklarından ANAP ve DTP’ye de pek yaramadı, hattâ DTP tamamen silindi.

3 Kasım seçimi ise, 28 Şubat depreminin artçı şokunun yaşandığı bir seçim oldu. 28 Şubat dayatmalarına payanda olmaya soyunarak hem demokrasiye büyük zarar veren, hem de ekonomide cumhuriyet tarihinin küçülme rekorunu kırdıran koalisyon partileri ağır bir hezimete uğrarken, diğer bazı partiler de karambole gitti.

Buna karşılık, 28 Şubat’ın bir numaralı gerekçesi olarak gösterilen partiden ayrılan kadroların kurduğu AKP’nin önü alabildiğine açıldı.

28 Şubat olmasaydı AKP ortaya çıkar mıydı?

Bu açıdan bakıldığında, AKP’yi ANAP’a benzetmek mümkün. ANAP nasıl 12 Eylül ürünü bir parti olarak öne sürüldüyse, AKP’nin de 28 Şubat müdahalesinden doğan—görünüşte—farklı bir ANAP versiyonu olduğu söylenebilir.

ANAP, ihtilâlin sivil uzantısı olarak tek başına iktidar olduğu sekiz yıl boyunca 12 Eylül düzenini devam ettirdi. Ve 28 Şubat’a da payandalık yaparak ömrünün son demlerini tamamladı.

Görünüşte 28 Şubat’a tepki olarak ortaya çıkan AKP'nin altı yılı aşkın iktidarında da 28 Şubat icraatları yer yer daha da koyulaştırılıp yaygınlaştırılarak sürdürdüldü. 12 Eylül düzeninin temellerinde de kayda değer bir değişiklik yapılamadı.

Yapılan kısmî değişiklikler ise AB sürecinin gereği olarak gerçekleşti. Ama müzakere tarihi aldığımız 17 Aralık 2004’ten bu yana orada da yaprak kıpırdamıyor. 28 Şubat’ın yeni bir hamlesi olan 27 Nisan sürecinde yapılan 22 Temmuz seçimlerinden çıkan sonuç, Köşke Gül’ün seçilmesi ve AKP’nin kapatma dâvâsından kılpayı ile sıyırması dahi bu tabloyu değiştirmedi.

Kapatılmayan, ama kapatılmaktan beter bir vaziyette sürekli bir baskı altına alınan iktidar partisinin durumu, demokrasinin önünü tıkıyor.

Bu gidiş böyle devam ederse, AKP’yi bekleyen âkıbet de ANAP’ın düştüğü halden farklı olmaz.

14.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.02.2009) - Darbeler ve demokratlar

  (12.02.2009) - Seçim ve CHP

  (11.02.2009) - Seçime doğru AKP

  (10.02.2009) - Filistin ne yapmalı?

  (08.02.2009) - ABD’de Nur hizmeti

  (07.02.2009) - Hamas ne yapıyor?

  (06.02.2009) - İttihad-ı İslâm

  (05.02.2009) - Osmanlı misyonu

  (04.02.2009) - Ümitler ve çelişkiler

  (03.02.2009) - Davos'un ardından

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır