AKP 29 Mart yerel seçimlerine Erdoğan’ın “Davos resti”yle beş buçuk yıl önceki çuval olayını kullanarak, evvelce yaptığı enerji zamlarının bir kısmını geri alarak ve kömür yardımlarına beyaz eşyayı da ilâve ederek hazırlanırken muhalefet partileri ne durumda?
Anamuhalefet konumundaki CHP’den başlarsak: Bu parti bir koldan bazı AKP’li başkanları “yolsuzluk” suçlamalarıyla yıpratmaya çalışırken, diğer koldan çarşaf ve Kur’ân kursu “açılım”larıyla oy tabanını genişletmeye çabalıyor.
Gündeme bu konularla gelen CHP’nin, adayları seçildiği takdirde icraat olarak ne yapacağına dair mesajları ise kesinlikle mâkes bulmuyor.
CHP bundan önce girdiği seçimleri “Atatürkçülük, laiklik mücadelesi”nin arenaları olarak nitelemiş ve yine bu çeşit ideolojik söylemlerle girdiği 18 Nisan 1999 seçimde, tarihinde ilk kez baraja takılmak suretiyle Meclis dışında kalmıştı.
Bundan ders aldığı için mi bilinmez, bu defa farklı ve üstelik o çizgisiyle çelişen bir stratejiyi uygulamaya koymuş görünüyor. Çarşaf ve ardından Kur’ân kursu “açılım”ları bunun işareti.
Gerçi her iki “açılım”da da vazgeçilmez ilkenin “Atatürkçülük” olduğunu, “Araştırdık, rozet taktığımız çarşaflıların evlerinde Atatürk resminin asılı durduğunu tesbit ettik” ve “Mahalle evlerinde açacağımız Kur’ân kurslarında Atatürk’ü seven çocuklar yetiştireceğiz” beyanlarıyla ilân ederek, asıl maksatlarını açığa vurdular.
Ardından, CHP’li yaptıkları çarşaflıların bir kısmı aldatıldıklarını ifade ile rozetleri iade etti.
Ayrıca, rozet takmak için kucak açılan çarşaflı ve tesettürlülerin üniversiteye o kıyafetle girmeleri konusunda “Orada dur” kaydı konuldu.
Kur’ân kursu bahsinde ise, söz konusu kursların verileceği mahalle evlerinde “talep olursa içki servisi” de yapacaklarını söylemeleri, o cenahtaki “açılım”ı da daha doğmadan öldürdü.
İçki servisi eşliğinde Kur’ân eğitimi!
Bu garabet ve çelişkilerin getirdiği “inandırıcılık” problemi sebebiyle olmalı, CHP’nin söz konusu “açılım”larının halkta, hattâ kendi tabanında ne ölçüde mâkes bulduğunu tesbit etmek için yapılan anketler, parti yönetimini pek memnun etmeyecek sonuçlar ortaya koyuyor.
Dahası, bu “açılım”lar laikçi kanat tarafından “Atatürkçülük ve laikliğe ihanet” olarak karşılanıp, giderek şiddetlenen tepkilere konu oluyor.
Böylece CHP de Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma durumuna sürükleniyor
Haddizatında CHP’nin başörtüsü ve din eğitimi konularında şimdiye kadar izleyegeldiği ve halkla barışmasının önünde en önemli engellerden birini teşkil eden katı laikçi politikayı terk edip, demokrat ve inançlara saygılı bir çizgiye yönelmesi, Türkiye’de bu konular etrafında yaşanan gerilimin aşılması açısından çok önemli.
Ki, bu “açılım”ların, “Bu sorunlar dini istismar etmeden çözülmeli” işaretlerinin verildiği Anayasa Mahkemesi kararlarından kısa bir süre sonra gündeme gelmesi, burada CHP’yi de aşan bir “derin irade”nin varlığını düşündürmekte.
CHP bu iradenin siyasetteki aracı ve sözcüsü olarak söz konusu “açılım”ları yapıyor. Ancak bunların inandırıcı olabilmesi, bahsettiğimiz çelişki ve garabetlerden arındırılmalarına bağlı.
Öte yandan, bu “açılım”lar her halükârda, din eğitiminin, Kur’ân kurslarının ve başörtüsünün gündeme geldiği her yerde irtica plağını döndürmeye başlayıp “Laiklik elden gidiyor” kampanyaları açan laikçi dayatmaların hızını kesmesi açısından olumlu neticelere vesile olabilir.
Din eğitiminin insanî bir ihtiyaç olduğunu kabul ve ikrar eden, insanlar arasında kılık kıyafete dayalı bir ayrımcılık yapılamayacağını dillendirerek başörtülülere, hattâ çarşaflılara saygıyla yaklaşan bir tavırdan, tekrar eski yasakçı ve dayatmacı laikçiliğe dönülmesi kolay olmaz.
Çünkü böyle bir ters manevra, samimiyet ve inandırıcılık kuşkularını iyiden iyiye derinleştirerek, sahibinin itibarını tamamen dibe vurdurur.
12.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|