Uzun, ama bir okuyun!
Taraf, 17 Aralık 2003’te yapılmış (resmen kaydedilip not haline gelmiş, emekli olunca eve götürülmüş) bir yüz yüze görüşme yayınladı. Görüşme “karargâh”ta. Ev sahipleri, ikisi de Ergenekon tutuklusu Jandarma İstihbarat Başkanı General Levent Ersöz ile Jandarma İstihbarat Teknik Takip Başkanı Albay Atilla Uğur. “Misafir”; gazete, TV, dijital platform, cep telefonu operatörü, banka... büyük holding sahibi Mehmet Emin Karamehmet!
İLK SONUÇLAR
İkinci birinciye çok bağlıdır ya, “İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı” adına kitapçık olmuş “görüşme” nin tamamı uzun. Çok sohbet var.
(Kendimce) bazı notlar vereyim:
1. Görüşmenin; AB ile tarih randevusuna tam bir yıl kala, Kıbrıs seçimlerinden hemen önce, Irak işgalinden hemen sonra, kimi darbe tasavvuru gündemdeyken yapıldığı hatırlanmalı.
2. Lakin, uzun görüşme buna uygun çok derin ve geniş tahliller içermiyor.
3. Görüşme uzun süre; Karamehmet’in “business problemleri”ni dinleme, “milli sermaye”ye arka çıkma, “devlet yanındaki grup”la ilişkileri aynen sürdürme cihetinde.
4. Askeri konulara, istihbarata, müdahaleye, “derin devlet”e , “milli bir şey” dedikleri “milli sermaye”ye, dinlemeye dair ihtisasları bir yana, Jandarma İstihbarat’tan iki komutanın sözlerindeki mütevazı bilgi seviyesi ile gazete haberi ve tevatüre dayanma oranının yüksekliği şaşırtıcı!
5. “Hür teşebbüs”ün güzide bir mensubunun gel deyince gitmesi, uzun uzun dert anlatması, sözler vermesi, bir alay soru, rica, siteme maruz kalması ise “liberal ekonomi ve serbest piyasa” açısından ders verici.
6. Görüşmeye yansıdığı kadar, medyada milliyetçilik, ulusalcılık çiziktirirken Kürt özerk bölgesinde ABD gölgesinde süratle “business” yapılması hakikaten müteşebbislik.
7. Jandarma Genel Komutanı’nın önceki koalisyon sırasında, AKP iktidarda değilken de gruba destek olduğu, “Geçen sene komutanım yardım etti”den belli. Yardım belli değil. Ama bir Jandarma Genel Komutanı (Orgeneral Eruygur) büyük bir ticaret, sanayi, finans, medya ve iletişim grubuna “nasıl bir yardım”da bulunabilir ki! Cebinden hisse alıp kredi verecek değil. Hükümetten bir rica, bir talep mi, bilemedik!
8. İktidarların kimi sermayeden yana ağırlık koyup kayırdığını biliyoruz zaten; önce de, şimdi de. Ama “sermayeye yardım”, yoksul askerlerin koşuşturduğu “Jandarma sorumluluk bölgesi”ne giriyor mu? Hangi yetkiyle? Hangi hakla? Hangi yüzle? Millet parasıyla alınmış devlet silahında bulunan güçle mi!
9. Aktarılan doğruysa, Jandarma İstihbarat, ABD bankasının adını hep “City Bank” yazıyor. “Kent Bank”ın İngilizce adı (bir şekilde) dil ucunda değilse, onun adı Citibank!
10. Karamehmet şikâyetinden anlıyoruz ki, küresel ekonomi palavraları ardında, ABD açıkça baskı yapıyor bizim şirketlere de. Ticareti, yatırımı engelliyor. Jandarma İstihbarat Komutanı yorumu: “Onlar da kendileri satmak istiyorlardır.”
11. İşadamı, yeni başbakanın tavır alıp pek yüz vermediğinden yakınıyor sık sık. Ama ısrarlı sorulara rağmen “Açıkça hiç baskı yapmıyorlar” diyor.
12. Jandarma, yabancı sermaye karşısında tedirgin. Olabilir. Asıl şaşırtıcı olan, bankacılık ustası Karamehmet’in o tarihte, yabancı bankaların Türkiye’ye yakında başlayacak akınını asla görememesi. “Gelmezler” diyor. Oysa sonra ordunun bankası OYAK bile yabancılara satıldı.
13. Bu madde Albay Uğur’a rağmen uğursuzluk olmasın... daha vahim olanlara geçeyim.
BUNLAR DA OLUYOR
A) Medyada da faaliyet gösteren büyük holding sahibi, destek ve yardım için, gazete ve TV yayınları üstüne Jandarma’ya açık söz veriyor.
B) Alışılmış olacak ki, Jandarma da medyacı büyük işadamından taleplerde bulunuyor; Genel Komutan’ın (tatlı sert) sitemiyle.
C) Anlaşılıyor ki “dinlemelerden sorumlu” Albay Uğur ile Patron’un “tanışıklığı” iki yıldır: “Mehmet Beş bazı konuları gelip bize anlatmışlardı. Genel Komutanımız müdahil oldu. Bize, ‘Milli sermaye için lütfen konuya eğilin’ diye talebi olmuştu. Biz de Genel Komutanımız ile eski hükümet döneminde çalışmalar yaptık”
D) O dönem Karamehmet Grubu ile Medya Grup Başkanı Tuncay Özkan’ın yolları ayrılmış. (Yolların birleşmesi, önceki hükümetin son döneminde, banka sıkıntıları sırasında, grubun gazeteciyi Doğan Grubu’ndan yüksek meblağ ile transferiyle birleşmişti. Özellikle “Liberal ANAP” lideri Yılmaz kardeşlere yakın diye!)
E) “Genel Komutanın isteği” diye, ısrarla uzun uzun, Özkan’ın yeniden gruba dönüşü için bastırıyor Jandarma Genel Komutanlığı.
F) Karamehmet bir kez “Tuncay Bey’e çok baskı geldi” diyor, sonra birkaç kez kendilerine baskı yapılmadığını söylüyor ve esas sebebi açıklıyor: “Tuncay Bey gruba maliyetinin biraz indirilmesini istemedi”.
G) “Maliyet” şöyle: “Onun maliyeti, vergiler dahil, YILDA 9 MİLYON DOLAR, daha önce 7 milyon dolardı.”
Medya Grubu Başkanı bir gazetecinin bir gruba “maliyeti” bu yani! Aylık brüt 750 bin dolar! Vergi ve SSK primini düşünce neti... bilmiyorum.
(30 yıldır gazeteciyim. Aç, açıkta kalmadığım gibi, Türkiye koşullarında iyi maaş aldım. Çok meşhur (ve çok iyi gazeteci) olmadığım için “en yüksek maaşlar, primler” değil tabii! Karşılığında da gazetecilikten başka bir şey vermedim. Böyle bir miktarı ise konuşulurken bile duymadım. Bir medya patronu işadamı bu “maliyet”i neden karşılar, bilemedim! Nasıl bir gazetecilik aklı ve emeği böyle bir para hak eder, kavrayamadım!)
H) Esas acı şu: Çok yazdığım için, subaylar da, ama özellikle “alttakiler”in, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşların, çalışanın, emeklinin, işten çıkarılanın maaşını, şartlarını, ıstırabını bildiğim için şuna hayret ediyorum:
Binlerce alttaki, zor durumdaki askerin maaşları, hakları, maruz kaldıkları maddi, manevi haksızlıklar için ne yaptıklarını gerçekten merak ettiğim “Komutanlar”, “yıllık maliyeti brüt 9 milyon dolar” olan gazetecinin yeniden işe alınması için bastırıyor! Bu da ulusalcılık oluyor!
Zaten ne “maliyet”i duyunca “oha” diyorlar, ne de taleplerinden utanıp sıkılıyorlar! Çünkü “Hassas Genel Komutanın bu konuda rahatlaması lazım” diyor Ersöz.
Manzaradan utanmak hassasiyete girmiyor muhtemelen!
I) Büyük kuşku ise, Ergenekon’un ne yanına düşerseniz düşün, “telefonunuzun rehin düşme, teslim alınma, hukuksuz dinlenme” kuşkusu. Büyük rezalet kokusu. Albay Uğur, “cep telefonu operatörü yayıncı kuruluş” için diyor ki: “Komutanım buradayken belirteyim. İlişkilerimiz çok güzel devam ediyor. Bunun için teşekkür ediyorum. Aşağıdaki arkadaşlarla da gayet iyi ilişki içerisindeyiz.”
Hişt! Ne yapıyorlar öyle, “o aşağıdaki arkadaşlar”!
Umur Talu, Sabah, 11.2.2009
|
12.02.2009
|
|
Türk ordusunu nereye götürmeye çalışıyorsunuz paşam?
Dün Taraf Gazetesi’nde Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı’nda yapıldığı söylenen çok ilginç bir konuşma yayınlandı...
Konuşmanın, daha önce de görüşmelerini banda alan Ergenekon tutuklusu Tuğgeneral Levent Ersöz tarafından gizlice kayda alındığı söyleniyor... Ersöz şu anda tutuklu olarak içerde... Keza görüşmedeki albay da Ergenekon’dan tutuklu...
Konuşmalara konu olan, işine iadesi istenen gazeteci de tutuklu...
Tutuklu olan, hapiste bulunan, cevap hakkı doğru düzgün bulunmayan insanlara soru sormam...
Onları hangi nedenle içerde olurlarsa olsunlar “bu günlerinde daha fazla sıkıştırma hakkını” kendimde görmem... Linç kültürü, insanların “hayvani” kalmış, barbarlaşmış duygularına hitap eder... Linç olabilecek hiçbir şeyin kıyısından geçmem...
***
Ama müsade ederse, şu anda tutuklu olmayan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur Paşa’ya bazı sorularım olacak?.. Zaten esas konuşmaların niteliğinden esas sorulara muhatap olacak kişi de odur...
Bu konuşma “eğer gerçekse, eğer gerçekten eski Jandarma Genel Komutanı’nın duygu, düşünce davranış ve eylemlerini yansıtıyorsa, durum felakettir...”
Jandarma Genel Komutanı adına konuştuğunu söyleyen Ersöz, Komutan’ın, Gazeteci Tuncay Özkan’ın Show, Akşam grubuna geri dönmesi için, ısrarcı olduğunu söylüyor Çukurova grubunun patronuna serzenişte bulunuyor, “size yardım etmiş kişiye, vefasızlık göstermekten” söz ediyor, “çok üzüldüğünü belirterek mutlaka kendisiyle yeniden görüşerek işi tatlıya bağlamasını” arzuluyor...
***
Taraf Gazetesi’ni zaman zaman eleştirebilirsiniz “Asker düşmanlığı” yapıyor gerekçesiyle...
İktidar yanlısı gazeteleri eleştirebiliriz, “İktidarın üzerine hiç gitmeyip, yolsuzlukları es geçip, sadece bir Ergenekon tutturmuşlar gidiyorlar” diye... Ama bu konuşma eğer yapılmışsa, paşa herhalde benim şu sorularımı cevaplayacaktır...
Ne de olsa ben ne laiklik karşıtı faaliyetlerden sabıkalıyım, ne de yandaş yandaş yolsuzluk örtbas etmekteyim...
O zaman şöyle sorayım dönemin Jandarma Genel Komutanı Eruygur Paşa’ya;
***
ERUYGUR PAŞA’YA 10 SORU...
1) Paşam, size ne ve sizi niye ilgilendirmekte, Show TV’nin ve Akşam’ın başına kimin geleceği, ya da oradan kimin gideceği ve yeniden telkinle getirileceği konusu...
2) Siz o tarihlerde Jandarma Genel Komutanı’ydınız...
Hani diyorum Genelkurmay Başkanı da değilsiniz ki ordu adına konuşasınız... Hani öyle bir tavır yine hukuki olmayabilir de şimdiki daha bir abes...
Jandarma’nın görev alanıyla, bir medya kurulunun görev alanları arasında nasıl bir irtibat vardır Paşam?..
***
3) O tarihlerde zat-ı alinizin “Ay Işığı, Sarı Kız, Kadife Eldiven, Demir Yumruk, Altın Vuruş Kabili darbe çalışmalarında” bulunduğu günlüklerdeki ifadelerden, konuşmalardan, belgelerden, yazılan çizilen haberlerden iddia edilmekte...
4) Bir şeyi merak etmekteyim...
Sizin bu eylemlerinizden o günlerde ordunun en tepesindeki Komutan’ın haberi var mıydı?..
5) Bütün belgeler, eylemler, haberler, bu hareketlerin Genelkurmay Başkanı’nın onayı olmadan yapıldığını söylüyor...
Hatta o günlerin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün bunlardan haberdar olunca, sizinle bir görüşme yaptığı iddia ediliyor...
Durum böyleyse, meselenin diğer vahim boyutlarını geçtik, sadece ordunun emir komuta zinciri açısından bakılsa bile, durumun bir “Komuta’ya itaatsizlik” anlamına geldiği doğru değil midir?..
***
6) Show TV’nin ve Akşam Gazetesi’nin Atatürk’çü çizgisinde hiçbir zaman bir sapma olmadı...
Ayrıca sapma olsaydı da ne olacaktı ne olurdu onu merak ederim...
O ayrı bir bir konu...
Ama 7 yıl görev yaptığım Show Tv dönemi milletten garantili ve tasdiklidir ki tartışmasız Atatürk’çüdür, kesinkez ve bu satırların sahibi kadar tescillenmiş biçimde laiktir, Cumhuriyet’in kendisi kadar Cumhuriyetçi’dir...
Olsa olsa tek farkla ki belki sizin anlayışınızdan epeyce fazla demokratiktir... Geçmişinde böyle bir sorunu olmayan bir grubu, şimdi niye “çok özel bulduğunuz bir kişiye emanet etmek” istemektesiniz acaba?..
Bunun değişik isimlerde sarı kızlar, kadife falan eldivenler altın vuruşlarla bir ilgisi bunmakta mıdır?..
Öyle ya Show TV’de ve Akşam Gazetesi’nde illa ki birilerinin olmasını istemek için, başka bir niyet gerekmez mi?..
***
7) Ersöz sizin adınıza medya patronuna diyor ki;
“Gazeteci size programda ücretsiz çalışırım demiş... Komutanımız söyledi telafisi olabilir diye... Kendisinin söylemesine rağmen hiçe saydınız... Konu tamamıyle özel burada kalacağına inandığımız için...”
Niye bu konuyla ısrar derecesinde ilgilisiniz?..
Bunun Türk Silahlı Kuvvetler’in hangi pozisyonuyla ilintisi olabilir?..
8) Burada sorumlu gazeteciden öteye, bu konuşma sizin adınıza yapılmışsa siz olmuyor musunuz?..
Jandarma Genel Komutanlığı’nın benim bilmediğim bir görevi mi var?..
Siz Genelkurmay Başkanı’na bağlı değil misiniz?..
Komutanınız Genelkurmay Başkanı değil mi?..
***
9) Paşam eğer bu konuşma gerçek değilse hemen yalanlayınız... “Mahkeme devam ediyor konuşamam” demeyiniz...
Bu yalansa hemen yalanlayınız...
Size zararı çok büyük olacak bu açıklamayı yalanlamayı düşünüyor musunuz?..
10) Paşam eğer bunlar doğruysa siz Türk Ordusu’nu nereye götürmek istiyordunuz?..
Reha Muhtar, Vatan, 11.2.2009
|
12.02.2009
|