Yüzyıllarca Habsburg Hanedanı tarafından yönetilen Avusturya, demokrasinin vazgeçilmezliğini iliklerine kadar hisseden bir ülke olarak, demokrasi konusunda oldukça hassas görünüyor. Demokrasiyi anayasasıyla koruyor, demokrasi karşıtı söylem ve eylemleri anayasasıyla yargılıyor.
Avusturya’da yaşayan Müslümanlar olarak, biz de bu hassasiyeti saygıyla karşılıyor, demokrasi karşıtlarının karşısında olduğumuzu alenen ifade etmek istiyoruz. Hem de Avusturya devletinin ve kamuoyunun baskısından ve yaptırımından korkarak değil, demokratik yönetim biçiminin, dünyadaki mevcut sistemler içinde en iyisi olduğuna yürekten inanarak beyan ediyoruz.
Buna rağmen, demokrasi söz konusu olunca, neden hâlâ Müslümanlara şüpheli bakılıyor? Üstelik bu ülkede yaşayan 500 bine yakın Müslüman nüfusun yarıdan fazlası Avusturya vatandaşı olmuştur. Vatandaşlığa kabul edilirken zaten belli alanlarda; tarihî, coğrafî, siyasî ve kültürel konularda imtihana tâbi tutulmuşlardır. Hem de zaman içerisinde, bu ülkenin değerlerine ve kanunlarına saygılı olduklarını ispat etmişlerdir.
Şimdi İslâm din dersi öğretmenlerinin bu kadar mercek altına alınması, ders kitaplarının bu kadar irdelenmesi, haftalardır basında tartışılır olması, ülkedeki Müslüman nüfusu üzmüştür. Yıllardır bu öğretmenler görev başında, yıllardır bu kitaplar okutulmaktadır. Yaklaşık bir buçuk sene önce İslâm dersi öğretmenlerinin bir anket sorularına verdikleri cevapların bekletilip bekletilip bugünlerde bir gazetede yayınlanmış olması merak konusu olmuştur. Acaba geçen sene Ocak ayında, Hz. Muhammed’e (asm) hakaret eden Avusturyalı bir milletvekilinin, bir yıllık mahkeme sürecinden sonra, geçen ay cezaya çarptırılmış olmasının, bugünkü manzarada bir rolü var mı, bilmiyoruz. Bilinen birşey var ki, o milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılarak yargılanması ve cezalandırılması, hukukun ve demokrasinin bir zaferi olmuştur. Şimdi aksi istikamette bir çalışma ile bu demokrasi zaferine gölge düşürülmesine müsaade edilmemeli.
Sözü fazla uzatmadan, o ankette Avusturya medyasını bilhassa kızdıran sonuca bakalım:
Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 22’si demokrasinin İslâmiyetle bağdaşmadığını işaretlemiş.
Haydaa... Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı!
Bu konuda Avusturya çok uzağa gitmesin. Türkiye’ye baksın. Bu konuda, AB adayı olan ve yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türkiye, bütün İslâm ülkelerine örnek olmaya namzettir. Türkiye’nin bu alandaki yönelişi, daha imparatorluk döneminde, 1876’da meşrutiyetle başlamıştır. Hele İslâm âlimi Bediüzzaman var ki, bundan tam yüz sene önce hürriyeti, meşrutiyeti, cumhuriyeti ve demokratlığı hakiki mânâsıyla hem anlatmış, hem yaşamıştır. Hatta bu konuda, Avusturya’nın ve bütün dünyanın ondan alacağı dersler vardır ki, dünya bugün onu anlamaya, onu tanımaya çalışıyor. Hem 1918 Rusya esaretinden dönüşte Viyana’nın misafiri olmuştur.
Şimdi Avusturya’ya yakışan odur ki, bir anketle açığa vurulan farklı düşünceleri, anayasal bir tehdit olarak görmesin.
Hem bardağın dolu tarafı dururken boş tarafına neden bakılıyor?
Yüzde 22’ye karşı yüzde 78’in İslâmın demokrasiye bakışını olumlu bulması niye gözden kaçırılıyor?
19.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|