Yeni ve sivil bir anayasa hazırlanmasıyla ilgili olarak iktidar partisinin muhalefete yaptığı çağrı, beklendiği gibi gelişti ve ‘ana muhalefet’ partisi ‘red’ cevabı verdi.
‘Her iyi şeye karşı’ çıkmakla bilinen CHP, red cevabında özetle şöyle demiş: “Yoksulluk ve yolsuzluk gibi gerçek tartışma konuları örtülüyor. Dokunulmazlıklar ön şarttır.” (Radikal, 17 Şubat 2009)
İlk bakışta haklı gibi görülen bu cevap, temelde sağlam ‘delil’lere dayanmıyor. Elbette Türkiye’nin öncelikli ‘ihtiyaç sıralaması’nda yoksulluğu ve yolsuzluğu bertaraf etmek vardır ve olmalıdır. Fakat yeni ve sivil bir anayasa yapılmasını bu bahanelerle ertelemek, geciktirmek ve ötelemek mümkün ve anlaşılır değildir.
Bir şeyi unutuyoruz: Adalet mülkün temeli olduğuna göre, öncelikli olarak sivil ve demokrat bir anayasaya ihtiyacımız vardır. Ve elbette en önemlisi, böyle bir anayasanın uygulama imkânı bulmasıdır. Yoksa ‘çok güzel’ sivil bir anayasa yapıp, sonra da onu ‘raf’a koyarak bir yere varamayız. Yeni ve sivil bir anayasa hazırlansın derken, böyle bir anayasanın ve ona uygun kanunların uygulama imkânı bulması gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
12 Eylül 1980 İhtilâlinin Türkiye’ye ‘hediye’si olan mevcut anayasa gelişen ve değişen Türkiye’nin ihtiyacını karşılamıyor. Bu ihtiyacı karşılayabilmesi için, anayasanın belli maddeleri çeşitli tarihlerde ‘uzlaşma’ sağlanarak yenilendi. Yenilenen maddelerine rağmen Türkiye’nin ihtiyacını karşılayamadığı için ‘kökten değiştirilmesi’ gündemde. Şu andaki değişiklik teklifine karşı çıkan CHP’nin geçmiş tarihlerde anayasanın değiştirilmesine taraftar olduğunu hatırlamak lâzım. CHP’nin geçmiş yıllarda ‘uzman’lara hazırlatıp kamuoyuna takdim ettiği ‘anayasa taslakları’ dahi vardı.
Günümüzde bu tekliflere karşı çıkmalarını ne ile izah edebilirler? Etmeye çalışsalar dahi, ileri sürdükleri ‘bahane’ler tatmin edici olabilir mi?
Yolsuzluk, yoksulluk ve dokunulmazlık gibi konular da elbette çok önemlidir. Ancak bu konuları halletmek de yeni ve sivil bir anayasa ile daha kolay ve daha mümkündür. Bilhassa ‘dokunulmazlık’ konusu sadece milletvekili dokunulmazlığı olarak anlaşıldığı için çözüm bulunamıyor. Hepimiz biliyoruz ki, milletvekili dokunulmazlığı bu konunun sadece bir yönü ve asıl dokunulmaz olanların pozisyonu hiç gündeme gelmiyor. Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan çalışmalar esnasında da, ‘gerçek dokunulmaz ve ayrıcalıklı olanlar’ı kamuoyu görmüş olsa gerek. Ana muhalefet partisi, bunları da gündeme taşımayı düşünür mü?
Daha açık, daha şeffaf ve daha hesap sorulabilir bir yönetim için vakit kaybetmeden adımların atılması gerekiyor. Şeffaf ve hesap sorulabilir bir sistem kurulabilirse yolsuzluk da yoksulluk da sona erebilir. Yolsuzluk ve yoksulluğun, gizli ve hesap sorulamama hastalığından kaynaklandığı belli değil mi?
Ülkemizin şartlarına uygun, dünya gerçekleriyle örtüşen, sivil ve adaleti esas alan bir anayasayı ‘ihtiyaç sıralaması’nın üst basamaklarına yerleştirebilirsek sıradaki ihtiyaçlarımızı da kolaylıkla temin edebiliriz. Bu yolda adım atmakta geç kalmaktan korkalım...
19.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|