Türkiye tam bir “santaj”la karşı karşıya. Başbakan seçim meydanlarında “Davos yerini buldu” ve “arabuluculuk” efsâneleriyle halkı avutadursun, Yahudi lobisi Türkiye’ye karşı yine “Ermeni soykırımı” şantajında…
Davos sonrası Türkiye’ye “kepazelik” isnadı küstahlığında bulunan Amerika’daki Yahudi lobisi, yeni Amerikan Başkanı Barack Obama’ya seçim öncesinde Ermeni diasporasına verdiği sözü tutma baskısı yapıyor. Kimi “yerli” İsrail muhiplerinin, daha şimdiden bu defa “soykırım tasarısı”nın Amerikan Kongresinde gündeme alınacağını haber verip, Türkiye’nin bu şantaja boyun eğmesini salık vermeleri, Yahudi lobisinin İsrail adına “tehdidi hissetirme” taktiğinin bir parçası…
Öylesine ki Gazze katliamı vahşetini kınadığı için neredeyse Ankara’nın Telaviv’den özür dilemesine kadar işi vardırmaktalar. İsrail’in binlerce çocuğu öldürmesini, “meşru savunma hakkı” olarak lanseye uğraşmaktalar. İsrail’deki öfkenin Washington’a yansıması için İsrail ordusunda çalışmış yeni Amerikan kabinesindekileri tahrik etmekteler.
YENİDEN “SOYKIRIM” SİNYALLERİ…
Gerçi Çankaya Köşkü’nden yapılan açıklamaya göre, Obama’nın Cumhurbaşkanı Gül’le yaklaşık yarım saat süren telefon görüşmesinde de, Türkiye’nin “stratejik ortaklığı”nın önemine vurgu yapıldığı belirtildi. Obama’nın Erdoğan ve Gül’le özellikle Türkiye’nin NATO bünyesinde destek vererek asker gönderdiği Afganistan ve son krizde Rusya’ya kafa tutarak Güney Osetya’ya giren Gürcistan’a desteği kastedilerek Kafkasya’da çok önemli görevleri yaptığını takdir ettiği bildirildi
Ne var ki İsrail konusunun hiç gündeme gelmediği diyaloglarda, “Türkiye’nin hassasiyetlerinin her zaman anlayışla karşılanacağı” genel ifâdesiyle geçiştirilmesi, özellikle “Ermeni soykırımı” iddiası ve Kıbrıs meselesinde Beyaz Saray’ın Türkiye’nin hassasiyetlerini nazara almayacağı tedirginliğini gideremedi.
Dünden bugüne olup bitenler, çiçeği burnunda Obama yönetiminin İsrail’in çıkarlarını önceleyip Yahudi lobisinin şantaj stratejisini nazara alacağı sıkıntısını arttırmakta; Türkiye’yi gözden çıkaran bir politika izlediği izlenimini verdirmekte.
Başta İncirlik olmak üzere havaalanlarını ve limanlarını, iki milyona yakın Iraklıyı katleden Amerikan askerlerinin personel, her türlü silâh ve mühimmatın nakil ve dağıtımına açan Türkiye’nin hiçbir hassasiyeti nazara alınmadığı Amerikalılarca da itiraf edilmekte.
Özetle Bush yönetimi Türkiye’ye karşı hep dalavere ve aldatma içinde oldu. Hep iki yüzlü politikaların içinde oldu…
Bu yüzden Ankara, Washington’un “vaadleri”ne güvenmiyor; yönetim değişse de endişe devam ediyor. Nitekim yeni Amerikan yönetiminin de Türkiye’ye karşı kırılgan ve soğukluk içinde olduğu gözleniyor. Rusya’nın Gürcistan’a girmesini ve Hindistan’daki Mumbai saldırısını derhal kınayan Obama’nın Gazze saldırısı hakkında suskun kalması, hatta Beyaz Saray’ın “İsrail’in kendini savunma hakkı” nakaratını tekrarlaması, İsrail’in Türkiye’ye pervâsızlığını tek kelimeyle ikaz etmemesi, kırılganlığın ilk belirtileri olmakta.
“Davos tartışması” sonrasında Amerika’daki Yahudi lobisinin özellikle İsrail basını ve uluslararası Yahudi sermayesi elindeki medyayla birlikte sürdürdüğü Türkiye’yi karalama kampanyasının etkisinde kaldığı sinyalini vermekte.
MERHAMETSİZ CANAVARA
“DİŞ KİRASI” MI?
İkili görüşmlerde övülse de, tıpkı Annapolis’te olduğu gibi uluslararası zeminlerde Türkiye göz göre göre devre dışı bırakılmakta. Sınır kapılarını kapatıp yardımların geçişini engellemekle Gazze’yi İsrail’in amansız ve vicdansız ambargosuna bırakan Mısır öne çıkarılmakta. Obama’nın Yardımcısı Joe Biden’in, Münih’te yapılan 45. Münih Güvenlik Konferansı’nda Gazze konusunda tıpkı İsrail gibi Türkiye’yi teğet geçip bölge “barışı” için Mısır’la işbirilğine vurgu yapmasındaki kasıt bu idi.
Keza Türkiye’nin tezinin aksine Biden’in, Filistin halkının irâdesiyle seçilen Hamas’ı “terör örtgütü” olarak itham edip “Hamas’ın değil, Abbas yönetiminin güçlendirilmesi için çaba harcayacağız” demesi de bu anlama geliyor.
Belli ki Yahudi lobisinin propagandasıyla başta Ermeni diasporasına yakınlığıyla ve “soykırım iddiası”nı desteklemesiyle bilinen Biden olmak üzere Amerikan yönetimi ve Kongresi etki altında bırakılmış. Bundandır ki “yerli” yandaş işbirlikçi liberallerden dıştaki İsrail bağlılarına kadar birçok mahfilde “Ermeni soykırımı” korkusu yaydırılıyor. 24 Nisan öncesi açık açık şantaj ve tehdit stratejisi tatbik ediliyor…
Ve tam bu esnada İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi’den Başbakan Erdoğan’a “Aynaya bak!” saygısızlığıyla başlayan ve Türkiye’yi suçlayan “Ermeni soykırımı” iftirası, “Kürtlerin öldürülmesi” bühtanı ve “Kıbrıs’ın işgal edildiği” yalanı geliyor. Dışişleri’nin nota verip “izâhât istemesi”ne rağmen, bizzat Dışişleri Bakanı Babacan’ın ifâdesiyle, “İsrail tarafından henüz hiçbir tatmin edici cevabın gelmediği” belirtiliyor.
Yine İsrail gazetesi Haaretz’in itirafıyla, “ülken için adam öldürmek meşrudur” diyen (eski) Mossad ajanı Livni’nin başında bulunduğu İsrail Dışişleri Bakanlığı, “Ermeni kartı”nı oynayarak 1915 Ermeni olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına destek vermekle Yahudi lobisi üzerinden Türkiye’yi cezâlandırmak için kullanma tehdidinde bulunuyor.
Peki Ankara, İsrail’in ve Yahudi lobisinin bu “Ermeni aşkı”na karşı ne yapıyor ve ne yapacak? Babacan’ın söylediği gibi, hâlâ “önümüzdeki günlerde İsrail’den daha detaylı ve kapsamlı bir açıklama olsa iyi olur diye düşünüyoruz” beklentisi içinde mi olacak?
AKP hükümeti, “soykırım iddiası”na karşı Türkiye’yi köşeye sıkıştırma şantajında bulunan başta Başbakan Erdoğan’a “cesâret madalyası” takan Yahudi kuruluşlarından ADL’nin başını çektiği Amerika’yı ve Avrupa’yı kışkırtan siyonist mahfillere, ABD’deki Yahudi lobi şirketlerine yine milyonlarca dolar aktaracak mı?
Dişinin kirasını isteyen merhametsiz canavarın şantajına gelip, “diş kirası”nı da ödeyerek yine merhamet mi dileyecek?..
Çok yazık…
19.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|