"Gerçekten" haber verir 19 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Atike ÖZER

Hayata 'körebe' kalmayalım!



G

üzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” diyen zâtın talebeleri olmaya çalışıyoruz. O hep güzeldi. Hayatını muazzam zorluklarla yaşamış olmasına rağmen hiç şikâyetçi olmadı. Herkesin herşeye rağmen hayatından lezzet almasını isterdi. Bütün ömrünü bu uğurda fedâ etti. Kendisini, dünyasını, hatta âhiretini feda etti. Zindandaydı ama mutluydu. Sürgündeydi ama yine mutluydu.

Bediüzzaman’ın mutluluğunun sırrı bu tek cümlede gizliydi: “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.”

Allah’ın bize verdiği hayat nimetini, biz insanlar ne kadar lezzet alarak yaşıyoruz?

Baktığımız herşeyde, yaşadığımız her olayda ne kadar güzellik görüyorsak o kadar lezzet alıyoruz demektir.

Yoksa hayatı görmeden mi yaşıyoruz? Yani bir körebe gibi!

Çoğumuz körebe oyununu mutlaka oynamışızdır. Biliyorsunuz; gözlerimizi bağlarlar ve diğer oyuncular kendilerini yakalamamızı isterler. Gözlerimiz kapalıyken kollarımızı boşluğa salarız. Adımlarımızı da bilmediğimiz bir yokluğa, karanlığa atarız.

Adeta boşuna koştururuz. Korkularımız vardır. Düşecek miyim? Bir yere çarpacak mıyım diye? Ve hep tedirgin, kaygılıyızdır. Körebe oyunu böyle sürer gider.

Hayat oyununda eğer gözleri kapalı gibi yaşamaya kalkarsak körebeden farkımız kalmaz ve bize verilen bu canlı, renkli, muhteşem hayatı, karanlıklar içinde sönük yaşarız. Lezzet alamadan, sıkıntı içinde, kaygılı ve endişeli...

Hani bunlara halk arasında bakar kör denir. Bunlar hiç birşeyin farkında olmadan, duyarsız ilgisiz, umursamaz araştırmaz, soruşturmaz bir hayat biçimindedirler. Bu tip insanların hayatları karanlıktır, hiç birşeyden mutlu olmazlar. Korku içindediler. Telâşlı, mutsuz, kıskanç ve doyumsuz.

İşte hayatı ‘körebe’ gibi değil de ‘görebilen’ gibi yaşamamızı, Üstadımıza ve eserlerine borçluyuz. Dolayısıyla lütf-u İlâhiye...

Güzel görebildiğimiz takdirde düşüncelerimiz güzelleşecektir. Güzel düşüncelerimizle yaşadığımız hayattan lezzet almaya başlayacağız.

Üstadımız bir ömrünü adliye koridorlarında, soğuk hapishane odalarında, kervan geçmeyen dağlarda sürgünde yaşadı...

Tüm varlığı bir sepet eşyadan ibaretti. Verdikleri zehirli gıdalardan bedeni hep hasta ve yorgundu. Ama ruhu ve gönlü bir okyanus kadar engindi. İlâhî kelâmdan aldığı feyzle gönlü öyle geniş, öyle engindi ki düşmanlarını bile affetti. Onlara hakkını helâl etti. Kimseye kızmadı. Kimseden korkmadı. Kaygı ve endişe yaşamadı... Zira o, olaylara hikmet penceresinden bakıyor, acz ve fakrını idrak ediyordu. Böylece düşmanlarının bile şefkata ne kadar muhtaç olduğunu anlayabiliyordu.

Ne fecî ki; yaşarken onu dar ve sınırlı mekânlara sıkıştırdılar. Onu hep susturdular ve sakladılar. Eziyet ettiler...

Ama o hep büyüdü ve çoğaldı. Birken binlere dönüştü. Dağlara sıkıştırılmışken dünyaya hükmetti. Gözlerden sakladılar ama, gönüllere taht kurdu.

İnsanlığa Üstad oldu. Yolunu kaybetmişlerin yoldaşı, kimsesizlerin sırdaşı, çaresizlilerin çaresi, dertlilerin dermanı, hastaların şifası oldu. Kâinat onunla tekrar gerçek anlamına kavuştu. Bir kere daha...

Hazreti Üstad, insanlığı önce kendinde tanıdı. Önce kendi hislerini ve duygularını okudu. Bu okumalarla insanı keşfetti. Doğru tahlillerle, bu günün insanlığının muhtaç olduğu tedaviyi sağladı.

İnsanlığın saadeti için kendini, dünyasını, rahatını hatta âhiretini terk etti.

Onun için söylenecek öyle çok şey var ki? Onu tanıyıp ve anlayanlar yıllarca onu anlattılar ve yazdılar.

Kısacık bu tariften ve tanıştırmadan sonra, o büyük ve güzel, deha zat Bediüzzaman Said Nursî ile hâlâ tanışmayanlarımız varsa acizane tavsiyem en kısa zamanda randevulaşıp tanışmanızdır.

Onunla tanışmak bize neyi mi kazandıracaktır?

Bir insan için en büyük varlık olan aczimizi ve fakrımızı fark ettirecektir!

Ve dahası, Peygamberlerin makamına lâyık olan şefkat duygumuzu çalıştıracaktır.

İnsanı, insan yapan akıl nimeti ile düşünme sanatımızı geliştirecektir. Yani tefekkür edebilmemizi sağlayacaktır.

Öyleyse bu günleri onu anma-anlama ve tanıma-tanışma günü olarak kabul edelim. Bundan sonraki hayatımızı onunla ve eserleriye meşgul olarak geçirelim. O yarınlardan hep ümitliydi. Biz de umutlarımızı kaybetmeyelim, umutlarımızı arttıralım. Öyle çok, öyle çok umudumuz olsun ki umudu olmayanlara bile bizimkiler yetsin.

“Ümitvâr olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ İslâmın olacaktır.” (Bediüzzaman)

19.02.2009

E-Posta:


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.02.2009) - Sen özelsin!

  (18.12.2008) - Dünya rahat etme yeri değildir

  (10.12.2008) - Fareler ve kriz

  (06.12.2008) - Kurb-an ve bayram

  (25.10.2008) - Her şey gitmesi gereken yolda gidiyor

  (09.10.2008) - Ana kucağından asker ocağına

  (02.10.2008) - Sevme kapasitemizi arttıralım

  (01.10.2008) - Her günümüz bayram olsun

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır