Nur talebelerine selâm verenler, dostluk kuranlar tutuklanıyor, mahkemelere çıkarılıyor, Risâle-i Nur’lara el konuyordu. Gazeteler bu haberleri ballandıra ballandıra ve mübalâğa ederek veriyordu. Nur talebelerinin beraatini, Risâle-i Nur’ların iade edildiği gibi meseleleri ise gündeme getirmiyorlardı.
1967’de haftalık İttihad gazetesi çıkarılmıştı. 1970’lerde günlük gazete ihtiyacını en iyi kavrayanlardan birisi de Zübeyir Gündüzalp’ti. “Lahana yaprağı kadar da olsa!”, ehl-i imana, Risâle-i Nur’a, Nur talebelerine yapılan haksız hücumlara cevap vermek, cemaat arası geniş çaplı bir haberleşme, yani lâhika olması için Yeni Asya’nın günlük olarak çıkmasına önayak oldu.
Gündüzalp, Mehmet Kutlular’ı da yönetici olarak başına getirdi. Kabiliyetli kardeşleri de gazeteye yönlendiri-yordu. Bunlardan birisi dershanede kalan ve vakıf olarak hizmetini devam ettirmek isteyen Selahaddin Şafak idi. Zübeyir Ağabey, bir keresinde Şafak’a “Kutlular ve Fırıncı Ağabeyler gazeteye gitmeni, orada istihdam olmanı istiyorlar, ne dersin?” diye sormuş, o da “Siz ne derseniz...” deyince Zübeyir Ağabey:
“Kardeşim, gazetede büyük bir hizmet var. Sen de bu işi yapabilirsin. Bizim orada kendi adamımız yok. Sen şimdi git, kaydını Gazetecilik Yüksek Okulu’na yaptır ve gazetede çalışmaya başla. Bu ağabeylerimize yardımcı ol. Allah yardımcın olsun”1 demişti.
Yeni Asya kâra yönelik bir yayın organı değil; hizmet vasıtasıydı. Yayın politikasını da bu düşünce üzerine oturtmuştu. Günümüzde bu yapı gazetelerin, holdinglerin bir yan kuruluşu, halkla ilişkiler fonksiyonunu ifade eden bölümleri hâline gelmiştir.2
Arkasında, değil holding, büyük bir şirket, küçük bir ticarî işletme dahi yok. Sırf okuyucularının himmet ve gayreti ile ayakta. Zındıka ve komite istibdadıyla birleşerek demokrasiyi kesintiye uğratan 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin suratlarına kırbaç gibi inen Yeni Asya’nın ne devletten, ne devlete sırtını dayamış özel ve tüzel kişilerden, ne hariçten ve ne de dahilden bir tek kuruş almaması, onun Risâle-i Nur’a ve Bediüzzaman’a sadakatinin bir göstergesi değil mi?
“Şimdi, binler tahribatçıya mukabil, Risâle-i Nur gibi bir tamircinin bu derece mukavemeti ve tesiratı pek harikadır. Eğer bu iki mütekabil kuvvetler bir seviyede olsaydı, onun tamirinde mû’cizevârî muvaffakiyet ve fütuhat görülecekti.”3
Yeni Asya, tarihi boyunca çok badireler atlattı; inkırazlara, kapatmalara, toplatmalara, darbelere maruz kaldı; kadroları dağıtıldı, gücü zayıflatıldı. Yeni Asya olarak başladı, kapatıldı Yeni Nesil oldu, kapatıldı Tasvir oldu, kapatıldı tekrar Yeni Asya olarak çıkmaya karar verdi…
Zira Yeni Asya, müstebit sistem ve rejimle, deccalizmle savaşmaktadır. Tabuların yıkılmasında büyük hizmetleri olan Yeni Asya, asla insan hak ve hürriyetlerinden, inandığı değerlerden taviz veremez. Çünkü, sebeb-i vücuduna aykırıdır. Onun vazifesi, deccalizmle, ifsat komiteleriyle, müstebitlerle mücadele etmektir.
İstikrarlı bir çizgide, zikzaklar çizmeden, baskı ve inkırazlara aldırmadan, gerçekleri olduğu gibi ifade ederek tabular üzerine gittiği ehl-i insaf herkes tarafından takdir ediliyor.
Dipnotlar:
1- İbrahim Kaygusuz, Nurun Sadık Kahramanı/Zübeyir Gündüzalp, s. 365.; 2- Dr. Vedat Demir, Yeni Asya, Osman Gökmen, 24 Temmuz.; 3- Kastamonu Lâhikası, s. 110-111.
21.02.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|