Bugün, 28 Şubat ‘post modern darbe’sinin 12. yıl dönümü. Hatırlanacağı üzere “28 Şubat süreci”ni savunanlar, yaptıkları her konuşmada bu sürecin “1000 yıl devam edeceğini” iftiharla ilân ediyorlardı. 28 Şubat 1997’deki meşhur MGK kararlarının üzerinden 12 yıl geçtiğine göre geriye 988 yıl kalmış demektir!
28 Şubat süreci hakkında binlerce değerlendirme ve açıklama yapıldı. Başta yıl dönümleri olmak üzere çeşitli tarihlerde bu süreçle ilgili yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Hâliyle yeni ve çarpıcı değerlendirmeler yapılmaya da devam ediyor.
Diğer ihtilâl ve darbelerde olduğu gibi 28 Şubat’ın da en büyük hatası, milleti devre dışı bırakarak yol bulmaya çalışmasıdır. Zaten ihtilâlcilerin ayırt edici özelliği, ‘millete rağmen’ iş yapmakla övünmeleridir. Ne milletin giyimiyle ne de milletin seçtikleriyle anlaşabilir, uzlaşabilir ve onları içlerine sindirebilirler. 28 Şubat’ta yapılan da tam budur.
28 Şubat’ta ne olmuştur? Belli bir azınlık, kendilerine emanet edilen ‘bürokratik yetki’yi kötüye kullanmış ve hükümeti devirmek için dayatmalarda bulunmuştur. Neticede de hükümet istifa etmek durumunda kalmıştır. Elbette işin o noktaya ulaşmasında siyasetçilerin de kabahati olabilir. Ama bu “28 Şubat 1000 yıl sürecek” diyenleri hiçbir surette haklı çıkarmaz, çıkaramaz.
28 Şubat 1997 tarihinden bu yana devam eden yanlış bir tartışma daha var. O da “28 Şubat olmasaydı ihtilâl olurdu, olacaktı” şeklindeki kabuldür. Maalesef böyle bir ihtimâl her zaman olabilir. Fakat asıl olan, böyle durumlarda nasıl tavır alınması gerektiğidir. Ne yani, ihtilâl ihtimâli var diye ihtilâl günlerini aratacak haksızlığa, kanunsuzluğa, keyfiliğe ses çıkarılmasın mı? Hür ve demokrat düşünceli olan her kademedeki insana düşen, böyle zamanlarda ‘haklı’dan yana tavır almaktır. “İhtilâl olacaktı, biz bunu ihtilâlcilerle ‘uzlaşarak’ engelledik ve ‘post-modern darbe’ye çevirdik” bahanesini kabul etmek mümkün değil.
İyi bir muhasebe yapılsa, 28 Şubat sürecinin en az 12 Eylül ihtilâli kadar ülkemize zarar verdiği anlaşılır. Belki de daha fazla zarar vermiştir, çünkü açık ‘ihtilâl’i millet bilir ve ona göre tavır alır. Münafıkane, gizli, örtülü ‘ihtilâli’ ise anlamakta zorlanır, karşı durmakta şüpheye düşebilir. 28 Şubat süreci tam da bunu yapmış ve ihtilâl yapmadan ihtilâl yapmıştan daha fazla hak ve hürriyetleri geri götürmüş, milyonlarca mağdur insan meydana getirmiştir.
Meselâ, 12 Eylül 1980 ihtilâlinden bir kaç yıl sonra seçimler yapıldı ve iktidara gelen hükümetler iyi kötü ihtilâl tortularını temizlemeye çalıştı. 28 Şubat süreci ise münafıkane iş gördüğü için sonraki iktidarlar onunla hesaplaşmayı hep ertelemek durumunda kaldı. Nitekim, “Ergenekon soruşturması” da dikkate alınınca 28 Şubat sürecinin nasıl bir planla sahneye konulduğu daha iyi anlaşılır.
“28 Şubat 1000 yıl sürecek” diyenler bugün de aynı sözleri gönül huzuruyla söyleyebilir mi? Belki söyleyenler olur, ama milletimiz o sözlere itibar etmedi ve etmeyecek İnşallah. Bütün ihtilâlciler gibi 28 Şubat post-modern darbeciler ve onların destekçileri de millet nezdinde mahkûm edilmiştir. İşte asıl 1000 yıl sürecek olan bu mahkûmiyettir!
28.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|