14 Mayıs 1950 seçimlerinin ardından işbaşına gelen Demokrat Partinin göğüslemiş olduğu ilk hizmet, ezân–ı Muhammedî'nin aslına çevrilmesi oldu.
Başbakan Adnan Menderes'in hükümeti kurması, ancak 22 Mayıs'ta mümkün olabildi. Menderes, idarenin başına geçer geçmez derhal ezan meselesini gündeme getirdi.
Zira, din ve vicdan hürriyeti konusunda millete söz vermişti. Sözünü tuttu ve gereğini de yaptı.
O dönemin gazete ve mecmualarına (Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Ulus, Son Posta, Yeni Sabah, Zafer, Sebilürreşad...) baktığımızda, ezan meselesinin Haziran ayının ilk haftasından itibaren Meclis'in gündemine geldiğini ve tâ 17 Haziran'a kadar da üzerinde tartışılmaya devam edildiğini görmekteyiz.
17 Haziran günü ise, DP grubunun ezanın serbestiyeti hakkındaki teklifi Meclis'te kabul edilerek, büyük ve mukaddes bir hizmet îfâ edilmiş oldu.
İşte, Adnan Menderes buydu...
Öyle bazılarının yaptığı gibi, işi savsaklamaya gitmeden, meseleyi sulandırmaya bırakmadan, bin dereden su getirircesine tevillere sapmadan, inanarak söz verdiği bu meseleyi tez elden, dobraca ve merdane bir şekilde ülkenin ve Meclis'in gündemine getirerek takipçisi oldu.
Ancak, o bu hizmeti yapmaya koyulurken, konuyu istismardan ve dini siyasete âlet etmekten şiddetle kaçındığı gibi, başına gelebilecek her sıkıntıyı, önüne çıkabilecek her türlü riski göze almayı da peşinen kabullenmişti.
Nitekim, Cumhurbaşkanı Bayar'ın ezan meselesine farklı baktığını ve işi ağırdan almaya çalıştığını fark ettiği anda, istifasını sunmaktan da çekinmedi.
Neyse ki, Bayar yeni bir hükümet buhranı ve siyasî çalkantıyı göze almaya cesaret edemedi de, tehlike ucuz atlatılmış oldu.
KÂNUN TEKLİFİ
Aralarında Kayseri mubusu emekli general İsmail Berkok, Adana mebusu Arif Nihat Asya ve Üstad Bediüzzaman'ın sadık dostu Afyon mebusu Gazi Yiğitbaşı'nın da bulunduğu 12 DP'li milletvekilinin hazırlamış olduğu kànun teklifinin özeti şöyledir:
"Anayasanın 2. Maddesinde mündemiç 'lâiklik' kelimesinin mânâsı, devlet işlerine dinin, din işlerine de devletin karışmaması şeklinde tefsir ve kabul edilmekte; kànunlarda ayrıca 'Âsayiş ve âdâba aykırı bulunmamak üzere, her türlü dinî vecibenin yapılması serbesttir' denilmektedir.
"Memleketimizde azınlıkta bulunan Musevî ve İsevî vatandaşların dinî itikat ve âmel şekilleri de tamamen serbest bırakılmıştır.
"Bu toprağın hakikî evlâtları ve sahibi bulunan Müslüman Türk vatandaşların din ve vicdan hürriyetlerine, amel ve ibadet şekillerine de müdahale edilmemek iktiza edeceğine ve partimiz programının 14. Maddesinde ise, aynen şöyle denilmektedir: 'Partimiz, lâikliğin din aleyhtarları şeklinde yanlış tefsirini reddeder. Din hürriyetini, aynen diğer hürriyetler gibi insanlığın mukaddes haklarından tanır.' Buna sebeple, müvekkillerimiz ve seçmenlerimiz olan Müslüman Türk vatandaşların ısrarlı ve haklı isteklerine istinaden, ilgili ceza kànunu metninde yer alan 'Arapça ezan ve kametin okunmasını' yasaklayıcı ibarelerin kaldırılması hususunda hazırladığımız kànun teklifini yüksek Meclis'e arz ederiz."
CHP GRUBU DA İKNA OLDU
Bu kànun teklifi Meclis'in gündemine getirileceği esnada, iktidarla muhalefet mensupları arasında ciddî bir diyalog trafiği yaşanır.
Özellikle Başbakan Menderes'in arzusu şu yöndeydi: Ezan gibi dinî bir meselenin siyasî istismar konusu olmaması için, Meclis'teki bütün partilerin ve mebusların mutabık kalması ve müştereklik içinde hareket etmesi daha münasip düşer.
Menderes'in, ezan meselesini siyasî istismar konusu haline getirmek istemediği şeklindeki düşünce ve kanaati, anamuhalefetteki Halk Partisi cephesinde de müsbet ve akis uyandırdı.
Nitekim, bu konuyu iki gün müddetle parti grubunda görüşüp tartışan anamuhalefet, hazırlanan kànun tasarısının aleyhinde bulunmaktan adım adım kaçınmayı tercih etti.
Ezanın Meclis genel kurulunda görüşüldüğü 17 Haziran günü ise, CHP sözcüleri, aldıkları grup kararı gereğince tasarının aleyhinde konuşmayacaklarını ve lehte oy kullanacaklarını ifade ettiler. (18 Haziran 1950 tarihli Yeni Sabah ve Son Posta gazeteleri.)
Böylelikle, 1932'den beri okunması yasaklanan Muhammedî ezan, 18 yıllık yasağın ardından yeniden hürriyetine kavuştu ve serbestçe okunmaya başlandı.
Demokrat Parti, bu ezan serbestiyetinin ardından, 1928'den beri yasaklanmış olan Kur'ân'ın serbestçe okunması ve imam hatip okullarının açılması yolunda da ciddî ve esaslı adımlar atmaya yöneldi.
28.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|