Abdulbasır Şeker: “Risâle-i Nûr’da zerrelerin vahdaniyete elli beş lisanla şehâdet ettikleri beyan edilir. Bu ne demektir? Elli beş lisan nedir?”
Bediüzzaman’a göre, âlem büyük bir kitaptır. Bu büyük kitabın her birimi, bütün yazılarıyla, fasıllarıyla, sayfalarıyla, satırlarıyla, cümleleriyle, harfleriyle, Allah’ın varlığına ve birliğine şehâdet etmektedir.
Kâinât da büyük bir insan hükmündedir. Bu büyük insan bütün âzâsıyla, cevherleriyle, hücreleriyle, zerreleriyle, vasıflarıyla, sıfatlarıyla, halleriyle Allah’ın varlığına ve birliğine delâlet etmektedir.
Yani bu kâinât bütün nev'îleriyle “Allah’tan başka ilâh yoktur” dediği gibi; bütün cinsleriyle, “O’ndan başka Yaratıcı yoktur” demekte; bütün birimleriyle, “O’ndan başka Yapıcı yoktur” diye bağırmakta; bütün küçük bireyleriyle “O’ndan başka Tedbîr Edici yoktur” diye kulakları çınlatmakta; bütün küçük bireylerin parçalarıyla “O’ndan başka Terbiye Edici yoktur” diye bildirmekte; bütün küçük parçaların hücreleriyle “O’ndan başka Tasarruf Edici yoktur” diye seslenmekte; bütün hücrelerin atomlarıyla “O’ndan başka Yaratıcı yoktur” diye ilân etmekte; bütün atomların tarlası hükmünde olan hadsiz esîr deniziyle “Allah’tan başka ilâh yoktur” diye kâinâtı çınlatmaktadır.1
Üstad Saîd Nursî Hazretleri, bu kâinâtın her bir nev'înden Allah’ın varlığına ve birliğine işâret hükmünde elli beş “lisân”, yani “sıfat” keşfeder. Varlıkların mazhar oldukları sıfatlar dikkatle incelendiğinde her bir sıfatın farklı bir dil hükmünde gâyet net bir üslûp ile bize Allah’ın varlığını ve birliğini bildirdiği gâyet açık bir şekilde anlaşılır.
Bizi Allah’ın varlığına ve birliğine götüren diller şunlardır:
1- Kâinâtta görünen baş döndürücü düzenlemeler.
2- Canlı cansız her şeyin mükemmel bir düzen içinde disipline ediliyor olması.
3- Sayısız varlıkların sonsuz denge ve âhenk içinde halden hale dönüşmeleri.
4- Her şeyde kendini gösteren göz kamaştırıcı intizam.
5- Varlıkların birbiri peşi sıra âhenkli biçimde varlık sahasına çıkmaları.
6- Gökyüzü sayfasının güneş ve yıldızlarla yazılması.
7- Bal arısı ve karınca gibi bütün küçük sayfaların hücrelerle ve zerrelerle yazılması.
8- Makro-plânda güneş ve yıldızlarla, mikro-plânda hücreler ve zerrelerin âhenkte, harekette ve düzende birbirine benzemesi.
9- Bulut ve yeryüzü gibi cansız ve birbirine muhâlif şeylerde bile gözüken birbirinin ihtiyacına cevap verme, birbirinin yardımına koşma sıfatları.
10- Güneşten çok uzak olsalar da bütün gezegenlerin güneşe veya birbirlerine dayanmaları.
11- Yıldızlar gibi muhteşem eserlerin teşkilâtta birbirine benzemeleri.
12- Yeryüzünün birbirine benzeyen çiçekleri ve canlılarındaki münâsebet ve uyum.
13- Her bir varlığın Bârî isminin tecellîsiyle vücûda gelmesi.
14- Her bir varlığın Musavvir isminin tecellîsiyle şeklinin fevkalâde güzel olması.
15- Her bir varlığın Rezzâk isminin tecellîsiyle eksiksiz gıdâlanması.
16- Her bir varlığın Şâfî isminin tecellîsiyle hastalıklardan şifâ bulması.
17- Güneş sistemi gibi büyük sistemlerle, bal arısının gözleri gibi küçük sistemler arasındaki hârika irtibat ve uyum.
18- Zerreler arasındaki câzibenin, güneş ve yıldızlar arasındaki câzibeye kardeş olması.
19- Her parçanın lâyık mevkiîne konulmasında görülen eksiksiz âhenk.
20- Her ferdin, kendisini diğer bütün fertlerden ayıran özel kişiliği.
21- Her ferde, sırf kendisi için husûsî karakter tayin edilmesi.
22- Kâinâttaki bütün atomların bir elden çıktığını gösteren dayanışma ve denge.
23- Görünen sebeplerin pek basit, gayet sınırlı, fakir, cansız, şuursuz ve irâdesiz olmasına rağmen, peşine takılan meyvelerde görülen harika nakışlar, güzel ziynetler ve eşsiz san'atlar.
Dipnot:
1- Mesnevî-i Nûriye, s. 48
28.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|