29 Mart 2009 yerel seçimine, BBP lideriyle üç arkadaşının, bir gazetecinin ve pilotun vefatıyla sonuçlanan trajik helikopter kazasının hüzünlü gölgesi düştü.
Kaza herkesi derinden sarstı. Devletin bütün imkânlarıyla ve binlerce kişinin katılımıyla yapılan arama çalışmaları netice vermezken, kaza olur olmaz yerini doğru tahmin edip yetkililere bildirdikleri halde, ya engellenen ya da dikkate alınmayan köylü ve korucuların, olayın üzerinden 47 saat geçtikten sonra, yine sonucu tayin eden keşfe imza atan kişiler olmaları çok ilginç.
Bu süreçte, cevap bekleyen birçok soru var.
Ama şimdi, Yazıcıoğlu ile yol arkadaşlarını rahmet dilekleriyle berzah âlemine uğurlama vakti. Hayatta iken nev-î şahsına münhasır kişiliği ile medyanın gündem vitrininde pek gözükmeyen BBP lideri, başına gelen kaza ve bu vesileyle tekrar tekrar dikkatlere sunulan ibretli ve anlamlı mesajlarıyla bütün Türkiye’yi birleştirdi.
Milliyetçiliği dindarlaştırarak itidal çizgisine çekmeye çalışan Yazıcıoğlu’na ve birlikte can verdiği arkadaşlarına Allah rahmet eylesin diyor, ailelerine ve BBP camiasına sabır diliyoruz.
Tabiî, bu arada hayat da devam ediyor. Bugün seçim var. Seçmenler sandık başına gidip tercihlerini yaparak, yerel yöneticilerini belirleyecekler. Muhtarlar, belediye başkanları, mahalle, belediye, il genel meclisi üyeleri seçilecek.
Yerel seçimin mahalle boyutu halkı daha çok ilgilendirmesi gerektiği halde, çeşitli sebeplerle pek üzerinde durulmuyor. Oysa demokrasinin aileden başlayıp mahalle ölçeğinde devam eden bir silsile içinde kökleşmesi açısından muhtar ve ihtiyar heyeti seçimleri daha önemli olmalı.
Senelerdir “mahalle baskısı”nın konuşulduğu bir ülkede mahalle seçimlerinin öylesine geçiştirilmesi, mevcut yapılanmadaki aksaklık ve sorunlardan birini daha gözler önüne sermekte.
Muhtarın, maktu ücreti karşılığı ikametgâh ilmühaberiyle nüfus cüzdanı örneği çıkarmaktan başka işi olmayan bir çeşit “seçilmiş memur” gibi görülmesi, bu yapılanmanın sonucu.
(e-devlet sisteminin yaygınlaşmasına paralel olarak muhtarların bu işlevleri de, hızlanan bir süreç içerisinde giderek uygulamadan kalkıyor.)
Aslında muhtar ve birlikte çalışacağı heyet, yerel sorunların halkla birlikte çözümünü arayıp, sıkı bir mahalle dayanışmasıyla ortak projeler üretmeye yönelik geniş bir vizyona sahip olmalı.
Muhtarlık, belediyenin mahalle ölçeğindeki bir alt ünitesi olarak işlev görüp hizmet vermeli.
Ama henüz o noktanın çok uzaklarındayız.
Gerçi ikamet ettiğimiz Fatih ilçesinde, Eminönü ile birleştikten sonra, asırlardır kullanılan tarihî isimleri kaldırması yönüyle hâlâ tartışılan bir kararla bazı mahallelerin birleştirilmesine bağlı olarak, muhtar seçiminde de daha önce görmediğimiz bir hareket ve canlılık yaşanıyor.
Mevcut muhtarlar, bu birleştirme kararıyla komşu mahalleleri de kapsamına alan daha geniş bir alanın muhtarlığına seçilebilmek için yarışıyor ve heyecanlı kampanyalar yürütüyorlar.
Seçimin bilhassa büyükşehir belediyeleri eksenli olarak götürülen ve medyada da o yönüyle nazara verilen, ancak bu yapılırken sanki bir genel seçim yapılıyormuş havası estirilen ciheti için söylenebilecek şey ise her halde şu olmalı:
Bugünkü seçim, siyaseti kilitleyen 22 Temmuz denklemini değiştirip, yeni demokratik alternatiflere kapıyı aralama sinyali verebilir mi?
Seçime birkaç gün kala yayınlanan anketlere bakılırsa, pek öyle bir işaret gözükmüyor. Ama bu anketlerden birini yapanlardan Tarhan Erdem’in bir TV kanalındaki haber bülteninde söylediği “Ulaştığımız sonuçlar büyükşehir belediyelerinin ortalamasını yansıtıyor” sözü, Anadolu’daki oy dağılımının farklı bir tablo ortaya çıkarabilme ihtimalini ifade ediyor olabilir mi?
Bilemiyoruz. Göreceğiz. Temennîmiz, manipülasyonların değil, sağduyunun hakim olması.
Son sözümüz: Hayırlısı olsun...
29.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|