Yeni Asya’nın temel misyonu, iman hakikatlerini “matbuât diliyle” yaymak ve dindarlar başta olmak üzere herkesin hak ile hürriyetlerini müdafaadır. Askerî, ilmî, fikrî, idarî, siyasî bütün istibdat çeşitlerine karşıdır. Bu duruş ve tutumunu asla şartlara göre takınmamıştır. Hele darbelere karşı verdiği mücadele bir destandır. Siyasî zikzakları olmaması bir iftihar tablosudur!
Meselâ, Türkiye, AB’ye 1980’li yıllarda girecekti. 12 Eylül darbe-i münafıkanesi bunu engelledi. Bugün hepimizin şikâyetçi olduğu Anayasa, YÖK vs. sivil örgütlerin üstünden geçti, hak ve hukuku paletlerin altına aldı…
Darbenin mantığı nedir? Onu da tecrübeli bir ağızdan dinleyelim: “Sorunlar arttığında, ülke uçurumun kenarına geldiğinde sesler yükselir, ‘kurtaralım’ diye. Bu ses, genelde askerden gelir ve asker el koyar. Devlet görev yapamaz hâle geldiğinde, devlete el koyan askerdir. Derin devlet odur. Zaten başka devlet kalmaz o zaman. Birini kaldırıp kendisini getirir.” (S. Demirel)
Şimdi Ergenekon hakkında bir ilim adamımızdan bilgi alalım: “Ergenekon, silâhlarıyla Alevî önderlerine suikast düzenleyip, Ermeni önderlerine suikast düzenleyip, sonra buna karşılık başkalarına suikastler düzenleyip, ‘Asker gelse de şu işleri düzeltse’ mantığını çıkarmaya çalışan bir örgüt. Elindeki araçları iktidarı ele geçirmek üzere kullanan bir terör örgütü. Elindeki araçları devlet içinden temin eden bir terör örgütü. Bu ülkenin korunması için, bu ülkenin hukuk kuralları içinde ülkeyi koruması için, para verilen, yetki verilen bir kurumun içerisinden bir örgüt çıkıyor.”1
Demek ki, anarşiyi, terörü, derin güçler, derin devlet, yani Ergenekon çıkarıp azdırıyormuş. Sonra, “Aman asker gelsin bizi kurtarsın!” zemini oluşturuluyor!
Bir darbenin ülkeye maliyeti, 20, 30, 40 yıl geriye götürmek. Başörtüsü dahil bütün yasaklar, baskılar, ilim ve fikir adamlarının kaçması, üniversitelerdeki arbede vs. Bunlar da rakamlara sığmayan mânevî tahribatlar…
Şimdi esas başlığımızdaki meseleye dönelim…
12 Eylül 1980 darbe-i münafıkanesinin millete zorla kabul ettirdiği 1982 Anayasasına, “Darbecilere ve anayasaya evet!” diyen hacılar, hocalar, efendiler, 28 Şubat’ta olduğu gibi, 12 Eylül’de darbecilerden yana tavır alan, derin devleti, askerleri, darbecileri, bir anlamda Ergenekoncuları öven hacılar, hocalar, efendiler 12 Eylül Anayasası’na da “Evet” oyu verin çağrısı yapıyorlardı…
Darbecileri, yasakçıları, müstebit Anayasayı elleri patlayıncaya kadar alkışlayan hacılar, hocalar, efendiler!
Alkışlarınızla oluşan kamuoyunu arkalarına alıp darbe yapan diktatörler, derin güçler sizin eseriniz…
Şimdi hangi yüzle ülkeyi kurtarma ve insanlara doğruyu gösterme iddiasında bulunuyorlar?
Hayatları, özellikle siyasî-içtimaî düşünceleri ve yaklaşımları zikzaklar ve isabetsizliklerle dolu olanların sözlerinin, iddialarının ne kıymet-i harbiyesi olur!
Bir şartla belki kulak verilebilir: 1982 Anayası, darbeler dahil istibdada karşı gelenlerden özür dilemek…
Yoksa bunu itiraf edecek çapta bir yüreğe sahip değiller mi?
Dipnot:
1- Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Vatan, 11.02.2009
28.03.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|