Bediüzzaman, 90-100 yıl öncesinden, yüzlerce teknolojik, fennî keşfin yanında, yüzlerce ictimaî ve siyasî değişimleri öngörmüş ve takip edilmesi gereken stratejileri çizmiştir. Meselâ bunlardan birisi “Avrupa bir İslâm devletine, Osmanlı devleti de bir Avrupa devletine hamiledir. Bir gün gelip doğuracaklardır” 1 şeklinde gayet vecizane ifade edilmiştir.
Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti ile aynen bir Avrupa devleti doğurdu. Avrupa’daki İslâm devletinin doğum sancıları da başlamış gibi gözüküyor! Avrupa’da bin (1000) kilise, mescide dönüşmüş. Kimi yerlerde minareler yükselmiş, kimi minarelerden ise ezan bile okunuyor! Faiz sıfırlanmaya çalışılıyor. İngiltere’de şeriat kanunları uygulanıyor. İsveç ve Norveç’te fuhuş yasaklandı... İslâmiyet, ders kitabı olarak Alman okullarına girdi. Dindarlara ise, dini anlamaları ve yaşamaları için fevkalâde kolaylıklar gösteriliyor.
Müslümanlığa en büyük ilgi ise Almanlar’dan. İslâmiyeti seçen milletler arasında başı Almanlar çekiyor. Dinler arasında ise, en fazla Hristiyanlar Müslümanlığı tercih ediyor. Evlilik sebebiyle Müslümanlığı seçenlere bakıldığında ise, kadınların erkeklere oranla daha fazla dinlerini değiştirerek, Müslüman oldukları gözleniyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son verilerine göre, ihtida edenler, yani başka bir dinden çıkıp Müslüman olanlar arasında Almanlar başı çekiyor. Yabancı uyruklular içinde Almanları, Rus, İngiliz ve Fransızlar izliyor. Dinlere bakıldığında ise, kendi dinini bırakarak Müslümanlığı seçenler arasında Hristiyanlar başı çekiyor. Ateistler, Hindular ve Musevîler de Müslümanlığı tercih edenler arasında yer alıyor. Sayısal olarak bakıldığında ise, toplam 572 kişi kendi dinini bırakarak Müslümanlığı seçti. Eski dinlerine göre, 490 kişi Hristiyanlıktan, 64 kişi diğer dinlerden, 5 kişi Musevilerden, 4 kişi ise Hindulardan Müslümanlığa geçiş yapmış. Yezidi ve Ateistler arasında da Müslümanlığı tercih edenler bulunuyor.
Bediüzzaman bu hakikati nerede ise bir asır sene önce keşfetmiş ve eserlerinde birkaç yerde tekrarlayarak nazara vermiştir:
“Şimdi Avrupa’da Kur’ân’a ve İslâmiyete karşı gösterilen hüsn-ü alâka ve bilhassa bahtiyar Alman milletinde fevc fevc İslâmiyeti kabul etmek gibi hâdiseler…”2
“Hem Berlin’de Almanlar Zülfikar’ı aldıkları vakit, bir gazetelerinde alkışlayarak ilân etmişler.”3
“Bu fırtınalı ve ilhadlı asırda, biri gizli Alman, üçü aşikâr devletlerin, beşerin bu asırda Kur’ân’a şiddet-i ihtiyacını hissetmesi ve bilfiil kabul etmesi büyük bir hadise-i Kur’âniyedir. Değil üç devlet, belki yalnız on meşhur adam, on filozof dahi, birden, uzak memleketlerde Kur’ân’ı tasdik etmesi, bizlere ve âlem-i İslâma büyük bir müjde ve avam-ı ehl-i imana büyük bir kuvve-i maneviye temin eder.”4
“Risâle-i Nur Avrupa, Amerika ve Afrika’da da hüsn-ü teveccühe mazhar olmuş; başta bahtiyar Almanya ve Finlandiya olmak üzere, birçok memleketlerde okunmaya başlanmıştır. Bu cümleden olmak üzere, Almanya’da, Berlin Teknik Üniversite Mescidine Risâle-i Nur Külliyatı konulmuş ve Şarkiyat Üniversitesi İlâhiyat bölümünde Risâle-i Nur hakkında konferans tertip edilmiştir. Almanya’daki İslâmî fütûhâtta Risâle-i Nur’un büyük rolü olmuştur.”5
“Amerika’da, Avrupa’da, husûsan Almanya’da taharrî eden cereyanlar meydana gelmiş; eğer idrak edebilirler ve görebilirlerse, işte Risâle-i Nur Külliyatı. Nitekim bu hakîkatin idrâk edilmeye başlandığını gösteren emâreler bahtiyar Alman milleti içinde görülmektedir.”6
“Elbette, nev-î beşer bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddî ve mânevî bir kıyamet başlarında kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere’nin Kur’ân’ın kabulüne çalışan meşhur hatipleri ve Din-i Hakkı arayan Amerika’nın çok ehemmiyetli cemiyeti gibi, ruy-i zeminin kıt'aları ve hükûmetleri, Kur’ân-ı Mû'cizü’l-Beyan’ı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü, bu hakikat noktasında kat'iyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olmaz ve hiçbir şey bu mû'cize-i ekberin yerini tutamaz.”7
Ki, İslâm’ı seçenlerin arasında yapılan araştırmaya göre, bunların İslâm’ı tercih etmelerinde öncelikli sebebin ‘araştırma-inceleme’ olduğu görülüyor. Bu gerçek de, Bediüzzaman’ı doğruluyor. Geçmiş dönemlerde İslâmiyetin yayılmasına engel olan sekiz engelden beşini söyle sıralar:
“Birinci, İkinci, Üçüncü Maniler: Ecnebîlerin cehli ve o zamanda vahşetleri ve dinlerine taassuplarıdır. Bu üç mani, marifet ve medeniyetin mehasini ile kırıldı, dağılmaya başlıyor.
“Dördüncü, Beşinci Maniler: Papazların, rûhanî reislerin riyasetleri ve tahakkümleri; ve ecnebîlerin körü körüne onları taklit etmeleridir. Bu iki mani dahi fikr-i hürriyet ve meyl-i taharrî-i hakîkat nev-î beşerde başlamasıyla zeval bulmaya başlıyor.”8
Dipnotlar:
1- Sözler, Konferans, s. 709; Tarihçe-i Hayat, s. 82., 2- Sözler, s. 709., 3- Emirdağ Lâhikası, s. 296., 4- Emirdağ Lâhikası, s. 194., 5- Tarihçe-i Hayat, s. 614., 6- Tarihçe-i Hayat, s. 603., 7- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9., 8- Tarihçe-i Hayat, s. 81.
14.03.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|