Kimi çevreler, mihraklar, bilhassa “ifsat, zındıka ve dinsizlik komiteleri”, çağımızın en hakperest, en hürriyetçi, en vatanperver, en demokrat, en nazik ve nazenin bir meslek ve meşrebi olan Nur hareketini başka şekillerde gösterip zihinleri bulandırmak isterler. Nur talebeliğinin bazı özelliklerini dün saydık. Bugün de kaldığımız yerden devam ediyoruz:
n Hürriyetçi olmak, Risâle-i Nur’un temel meslek ve meşrebidir. Çünkü hürriyet, herkesin mutluluk sebebidir. Bütün şevkleri ve ulvî duyguları uyandırır. İnsanlığı güdülmekten, yani hayvanlıktan kurtarır; tam insan yapar.1
Ayrıca, bu dünya imtihan meydanı. İmtihan için hür irade gerekli. Rabbimiz herkesi inancında hür bırakmış. Ahrarları/hürriyetçileri/ demokratları desteklemek, imtihan sırrının da gereği ve imanın özelliğinin siyasete yansımasıdır.
Bediüzzaman, bizzat kendisini aradan çıkararak hakikati uygulamaya geçirir: Benimle hakikat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam hangi risâleyi açsa, benimle değil, hâdim-i Kur’ân olan Üstadıyla görüşür ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir.2
n Risâle-i Nur dairesine giren bir zâtın en önemli vazifesi, onun yayılmasına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, “Risâle-i Nur Talebesi” ünvanını alır.3 Ki, yazmak ve yazdırmak, Bediüzzaman daha hayatta iken matbaada “basmak ve bastırmaya” dönüşmüş. Temel gayesi bunun dışında olan, yani asıl hedef olarak siyasî ikbal, iktidar peşinde olanlar Nur talebesi olamazlar!
n Nur talebesinin hocası, kişiler, hatta Üstad değil, Risâle-i Nur’dur. Zira, Risâle-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes yetenekleri ölçüsünde kendi kendine istifade eder.4
Yani, Risâle-i Nur dairesinde “hocalık, şeyhlik!” gibi makamlar yoktur. Bu hizmette yer alanlar 100 yaşında ve dünya çapında âlim de olsa ünvanı, “Nur talebesi”dir. Hocalık ünvanı ve gereğiyle hareket edenler Nur talebesi olamazlar!
n Bediüzzaman’ın talebelerine verdiği en son ders, Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin bel kemiğini oluşturan müsbet (olumlu, pozitif) hareket etmektir. Menfî (olumsuz, negatif, radikal) hareket değildir. Dolayısıyla, Allah’ın rızasını düşünerek sırf iman hizmetini yapmaktır. Nur talebeleri asayişi, emniyeti, güveni muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde, her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mukabeleye mükelleftir.5
Bediüzzaman’a göre, “siyasî yolla hizmeti esas almak” menfî harekettir. Çünkü, siyasî mücadele, yalanı, aldatmayı, yalan propagandayı ve siyasî muhaliflerini melek dahi olsa lânetlemeyi netice verir.
Müsbet hareket, Allah’ın emrine uygun nezaket ve nezahetle hareket etmek; şiddet, tahrip ve tecavüzden uzak kalmak; yapıcı, ölçülü, dengeli, âdil ve hakperest hareket tarzıdır. Bir anlamda da, olumsuz bir durum karşısında; gücü yetmediğinde; itaat etmek değil; sivil itaatsizliktir.
Özetlersek; Nur talebesinin vazifesi; her hâl ve şartta, Kur’ân hakikatlerinin çağımızdaki en parlak yansıması olan Risâle-i Nur’u okumak, anlamaya çalışmak; yaşamak; meslek ve meşrebine sadakat, sebat ve metanetle bağlanmaktır. Eğer Risâle-i Nur’u baştan aşağı ezberlese; fakat meslek ve meşrebine uymasa bir anlam ifade etmez.
Zira, bilmek ayrı, uygulamak ayrıdır. Amel etmek de ihlâssız ise, yine sonuçsuzdur. Kurtuluş, yalnız ihlâs ile, yani, sırf Allah rızasını, hoşnutluğunu gözeterek hizmet etmektir.
Yoksa siyasî ikbal aramak, iktidara gelmek için uğraşmak değildir!
Dipnotlar:
1- Beyanat ve Tenvirler, s. 47.
2- Kastamonu Lâhikası, s. 24.
3- Kastamonu Lâhikası, s. 23.
4- Sözler, s. 723.
5- Emirdağ Lâhikası, s. 455.
07.03.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|