Türkiye’nin ciddî bir anayasa problemi olduğu, son dönemlerde “yargı-siyaset-ordu” üçgeninde yaşanan büyük tartışmalarda kendini göstermişti. Anayasa Mahkemesi’nin 367, başörtüsü ve kapatma dâvâsıyla ilgili verdiği kararlar mevcut anayasayı hukuk devleti normları açısından tartışmaya açarken iktidarın “yeni anayasa” çalışmalarını başlatmasının da önünü açmıştı. Ne yazık ki iktidar, toplumun büyük bir çoğunluğunun desteğine rağmen çağdaş ve demokratik bir anayasa beklentisine bir türlü cevap veremedi. Yeni anayasa sözleri, şimdilerde bir seçim arefesinde olan Türkiye’de seçim malzemesi olmaktan öteye geçemese de, demokratlık imtihanında defalarca sınıfta kalanlar için bir önem ifade etmese de, “demokrat Türkiye” özlemi içinde olanları heyecanlandırmaktadır. Yüz elli yıllık bir tarihi arkaplana sahip olan bu heyecan, demokrat bir anayasaya sahip oluncaya kadar devam edecektir.
Türk modernleşmesinin de temel dinamiklerinden biri olarak tarihî bir derinliğe sahip olan anayasa geleneği bizde çoğu kez totaliter ve devletçi zihniyete kurban edilmiştir. Bugüne kadar hazırlanan anayasaların birey karşısında devletin ya da devletçi geleneğin yanında yer alması meselenin özünü teşkil etmektedir. Bu, mevcut anayasamızın da temel çıkmazlarından biridir. Bu bağlamda, modern toplumlara yakışan ve özgürlükçü demokrasinin ilkelerini benimseyen bir anayasanın nasıl hayata geçirileceği önem kazanmaktadır. Bu sebeple, anayasamızda var olan devletçi-statükocu yaklaşımların bireyin hak ve özgürlükleri lehine nasıl sonuçlandırılacağı, yeni anayasa çalışmalarında cevap bekleyen temel sorulardan biri olmalıdır.
Nasıl bir anayasa arzuluyoruz? Seçim sonrası yeni anayasa sözü verenler, bir kez olsun sözlerini tutabilme alicenaplığını gösterebileceklerse, bu arzunun muhtevasını da göz önünde bulundurmalıdırlar. Bir ülkenin çağdaş bir demokrasiye sahip olabilmesi için anayasal yönetim geleneğine uygun, insan haklarına saygılı, temel hak ve özgürlükleri koruma altına alan bir anayasaya sahip olması gerektiği herkes tarafından kabul edilmektedir. Bu anayasa demokrat bir anayasadır ve özetle şu özellikleri içinde taşımalıdır:
1- Demokrat anayasa; otoriter yapıların, anayasayı temel hak ve özgürlükleri sınırlayıcı bir şekilde kendi anlayışlarına göre yorumlama ve uygulamasına imkân vermeyen anayasadır.
2- Açıktır ki bir ülkede “anayasa” adı verilen bir metnin bulunması o ülkede çağdaş bir demokrasinin ve anayasal yönetim geleneğinin hakim olduğu anlamına gelmemektedir. Demokrat anayasa, bu çelişkiyi ortadan kaldıran ve halkına güven veren anayasadır.
3- Demokrat anayasa; anayasa mahkemesi vb. yapıların, Batı’da olduğu gibi demokratik düzeni ve geleceğini güvence altına almak için sadece denetleyici bir “üst kurul” olarak çalışmasına imkân veren anayasadır.
4- Demokrat anayasa, bu tür yapıların içinde olanların keyfiliklerine, keyfi yorumlarına izin vermeyen, “cebr-i keyfî-i küfrîye kanun namını vermek” isteyenlerin önüne geçen, böylesine keyfiliklerin demokratik düzen aleyhine kullanılmasına izin tanımayan anayasadır.
5- Demokrat anayasa; darbe rejimlerini bizzat anayasa ile koruma altına alarak darbeyi ve darbecileri meşrulaştırmayan anayasadır.
6- Demokrat anayasa, toplum mühendislerinin toplumu dönüştürme ve yeni bir toplum inşa etme aracı olmayan, tabulara ve ideolojilere yaslanmayan, 28 Şubatlara izin vermeyen anayasadır.
7- Demokrat anayasa, inançları güvence altına alan, inananlara inançlarından ötürü tavır koymayan anayasadır. Kur’ân’ın asırlar öncesindeki “senin dinin sana, benim dinim bana” ilkesini yirmi birinci yüzyıla taşıyabilen anayasadır.
8- Bunlarla birlikte değerlendirildiğinde demokrat anayasa, Bediüzzaman’ın 1907’lerden biri ipuçlarını bize sunduğu anayasadır. Bu anayasa, hukuk önünde eşitlik ilkesini benimseyen, temel hak ve hürriyetleri garanti altına alan, hakikî adalete ve fazilete dayanan, vicdanı zedeleyen fıtrat dışı kanunlar düzeyinden ziyade gerçeklik düzeyine işaret eden bir anayasadır.
03.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|