"Gerçekten" haber verir 02 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

S. Bahattin YAŞAR

Dergâh’ta bir sabah namazı ve insan libası giymiş melekler



Şu gençlerin yaptığına bir bakın!

Sabah namazları gündemlerdeki hak ettiği yeri tutmaya devam ediyor. Yaşananlar gündeme gelmeye başladıkça, her caminin sabah namazlarının da farklı bir güzelliğinin olduğunu anlamaya başlıyoruz.

Bizim, ‘Pazar Sohbeti’mizin müdavimlerinden olan 20’li yaşlarda bulunan Kasım, Mehmet, Yusuf ve Gökhan; ‘Hocam daha bilmediğiniz çok muhteşem namazlar var.’ dediler. Ben de, hemen onların yaşadıkları güzellikleri temaşa noktasında, ‘nasıl yani?’ diyerek onların yaşadıklarını meraka başladım. Konunun sırlarını gizemli bir şekilde muhafaza ederek, ‘Hocam anlatılmaz, ancak yaşanır’ dediler. Bu sefer merakımız bir kat daha arttı. ‘Nasıl öğrenebiliriz?’ deyince, başladılar ufaktan ufaktan bizimle paylaşmaya. Dört genç kafa kafaya vermişler ve bir karara varmışlar. Efendim haftada iki, üç günün sabah namazını Balıklı Göl, Dergâh Camii’nde kılalım demişler. Ve uygulama başlamış. Birbirinden farklı semtlerdeki arkadaşları en uzak semtte oturan Mehmet, sabah saat 05.00’de toplamaya başlıyor. Derken saat 06.00 civarında namaza yetişiyorlar.

Tabiî bütün programı anlatmadılar. ‘Hocam programın kalan bölümleri gelenler yaşıyorlar. Bunlar anlatılmıyor. Çünkü her anlatan kendine göre yorumladığı için, aynı hissedişler olmayabilir. Belki de anlatan, yaşanacak duygulara gölge düşürebilir. Gelip kendiniz yaşamalısınız.’ dediler. Bu gençler bir garip. Ahirzaman evliyaları böyle gençler olsa gerek.

Tamam, Salı sabahı

sizinle birlikteyim

Böyle konulara ilgi duyduğum için, karar verdik. Beni Salı sabahı bulunduğum mekândan alacaklar ve Hazreti İbrahim mekânı Dergâh’ta sabah namazı kılacağız. Gerçekten büyük heyecan duyuyordum. Karşılaşacağım tefekkür malzemelerini merakla bekliyordum. Öğrencilerin geleceği saatten evvel uyandım. Abdestimi alıp hazırlandım. Gençler, tam geleceğiz dedikleri saatte geldiler. İçimden, ‘harika gençler’ dedim. Dakika bir, puan bir… Çünkü zamanlama harika. Sonra, diğer arkadaşları toplamaya başladık.

Polisler, ‘gençler,

camiye mi’ diye soruyorlar

Gittiğimiz mahallelerde oldukça sakin bir görüntü hakimdi. Kimsecikler yoktu piyasada. Aracımızda Yusuf’u beklerken, saat 05.30 civarında polis aracı yanımıza yaklaştı. Gençler, kendi aralarında, ‘bizimkiler geliyor’ dediler. Tabiî ben neyi kastettiklerini tam olarak anlamıyordum. Polis aracı kendi araçlarının camını, gençler de kendi araçlarının camını açtılar. Polisler, ‘Camiye mi?’ dediler. Gençler de çok rahat bir şekilde, ‘Evet’ dediler. Böylece anlaştılar ve polisler selâmlaşarak uzaklaştı. Meğer daha önce de gençler bu saatlerde sabah namazına birbirlerini aldıkları için, artık aracın plâkası ‘camiye giden gençler’ kayıtlarına geçmiş. Bu gerçekten harika bir kayıt. Yani gençlerin sabah namazlarına gidişlerine polisler bile şahit. Evet, dakikalar arttıkça gençlerin puanları artıyordu. Bin puan daha…

Sabah namazı saatinde

Dergâh bir harika

Aslında insan yaşadığı mekânın, gecesini, gündüzünü, hatta gece ve gündüzünün de farklı saatlerini görmeli. Kesinlikle her saatin apayrı bir görüntüsü ve o görüntülerin de ayrı tadı var. Bu görüntülerle göz rızkını arttırırken, kulaklar da o saatteki kuş cıvıltılarıyla adeta coşuyor.

Saat 5.45 sularında Dergâh Camii’ne girdiğimizde, yüzlerce insanın o saatte camiyi doldurmuş olduklarını gördük. Gençler, ‘Hocam, nedense bu gün az insan gelmiş, normalde çok kalabalık oluyor.’ dediler. Doğrusu, Dergâh bu ilgiyi fazlasıyla hak etmiyor değil.

Nur Medreselerinde kalan onlarca bay-bayan gençler başlarındaki ağabey veya ablalarıyla gelmişler sabah namazına. Kesinlikle yaşamayınca düşünülemeyecek muhteşem manzaralardı bunlar. Gençler haklıydı, yaşamalısınız dediklerinde.

Namaz öncesi, huşu içerisinde zikirler çekiliyor. Sonra imam efendi sabah namazını kıldırıyor. Ve yine akabinde tatlı mı tatlı bir zikir faslı yer alıyor. Ama bu yaşananların sabah namazında olması apayrı bir ayrıcalık katıyor.

Sabah namazını eda ettikten sonra, bu zamanın ve mekânın tadına alışık olduğu anlaşılan, Zerrin ve Göçebeler dostlarla kucaklaşıyoruz.

Bu saatte, buralarda, ‘insan

suretinde melekler’ geziyor

Şimdi namaz sonrası program başlıyor. Cami avlusunda Hazret-i İbrahim'in (as) mağarasında bir yudum su alıyoruz. Sonra avlunun diğer ucunda, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin vefatında defnedildiği, yıkık mezarına uğrayıp, Fatihalar gönderiyoruz. Sonra gençlerle birlikte, o dingin saatte, bir güzel Balıklı Göl gezintisi yapıyoruz. Camiden çıkanlar bu gezintiye alışıklar. İnsan suretinde melekler olarak gözümüzde canlanıyor bu namazlı mübarekler.

Tabiî programın kalan bölümünde, sabah çorbası var. O saatte camiden çıkan cemaatten esnaf olanlar, dükkânlarını açıyorlar. Çarşıda, hayat koşuşturmacası erken başlıyor. Böyle olunca çorbacılar çoktan açılmış.

Sonra yol boyunca taburelere oturup günün ilk çaylarını yudumlayan insanların arasına biz de karışıyoruz. Bu çaylar da yaşanınca anlaşılır cinsten.

Böylece Dergâh’ta bir sabah namazı programımız sona eriyordu. Ama tadı damağımızda kalmıştı. Gençlere kocamaaaan bir teşekkürle, başka bir programda buluşmak dileğiyle ayrılıyorduk. ‘Her gün, böyle başlamalı’ diyordum içimden. Ne mutlu ki, böyle bir gençliğimiz var artık. Gözümüz geride kalmayacak, yüz sene sonra geleceği müjdelenen, kahraman gençler, böyle ruh taşıyan gençler olsa gerek.

Yaşadıklarımızın en ödenebilir ücreti, ‘binlerce şükür’ olsa gerek.

Binlerce şükür.

02.03.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.02.2009) - 40. yıl muhasebesi

  (14.02.2009) - Yaramaz öğrenci yoktur; ne işe yaradığını bilmeyen eğitimci vardır

  (07.02.2009) - Müjdeler, lâyık olanlar içindir

  (05.02.2009) - Dünya şimdi Gazze dersini okuyor

  (24.01.2009) - Umumîleşen ibadet ihmalleri, umumî tehlike sinyalleridir

  (18.01.2009) - Terapi saati

  (10.01.2009) - Kaş çatma, gülümse; ağlatma, güldür

  (03.01.2009) - Zaman, fiile vesiledir

  (28.12.2008) - Ulaşılamamış değil, ulaşılmak için uğraşılmamış insan vardır

  (20.12.2008) - Mü’min ve münafıkı ayırt eden namaz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır