Nur Talebelerinin özelliklerini sıralamaya devam ediyoruz:
Herkese, özellikle ehl-i hizmete İlâhî adalet ölçüleriyle muâmele etmek ile muhabbet ve hürmet etmek.1 Yani, sevapları ve iyi tarafları fazla ise, onu iyi kabul etmek, dışlamamak…
İnsaflı olmak. Yani, “Mesleğim haktır,” yahut “daha güzeldir” diyebilmek. Yoksa başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini îma eden “Hak yalnız benim mesleğimdir” veyahut “Güzel benim meşrebimdir” dememek.
Cemaat zamanı olduğunu, ferdin çok zayıf kaldığını bilmek ve şahs-ı maneviye sarılmak.
Hakkı, batılın hücumlarından kurtarmak için gayret etmek.
Nur mesleği tahrip ve tecavüz değil, müdâfaa ve tamir etmektir.2
Cemaatin en önemli özelliklerinden birisi de istişaredir. Dolayısıyla şahsî fikirler ve tasavvurlardan uzak kalmak; meşveret kararlarına uymak.
Müsbet hareketle tesanüdün bozulmaması için dikkat etmek.3 Tesanüdü bozarak cemaatin tadını kaçırmamak.4
Hayat, birlik ve ittihadın neticesidir. Müslümanlarla kaynaşarak ittihat için çalışmak.5 Bilhassa mânevî fırtınalara karşı dayanışmaya, ittihada önem vermek.6
Hürriyet imanın özelliği olduğundan hürriyetçi olup, demokratlara yardımcı olmanın imanın bir özelliğine endirekt hizmet olduğunu bilmek.
Kimden olursa, kime karşı yapılırsa yapılsın şiddete, zulme, istibdada, haksızlığa karşı gelmek. Müstebitleri/diktatörleri asla alkışlamamak.
Hem kendi, hem de başkaların hakkını/hukukunu aramakla mükellef olduğunu bilmek.
Kur’ân ve hadîsçe haber verilen, her tarafı kasıp kavuran deccalizm, süfyanizm ve ifsat komitelerinin fitnelerine karşı uyanık olmak. Onlara siyasetle değil, ancak imân ve Kur’ân nurlarıyla mukabele edilebileceğinin şuurunda olmak.7
Şeytandan ve “fasık siyasetdaşını melek; dindar muhalifini şeytan görme” gibi dehşetli ve lânetlenmiş siyasî anlayıştan Allah’a sığınmak.
Hakkın hatırını yüksek tutmak; hiçbir hatıra fedâ etmemek.8
Müfsitlere/bozgunculara aldanmamak.
Dünyaya, enaniyete ait her şeyi feda etmek; nefsi susturmak.9
Başkalarını dalâletle suçlamak yerine, yardımcı olmak.10
Çaresi bulunan şeyde acizlik gösterip bahanelere; çaresi bulunmayacak meselelerde de cezaya sarılmamak.
Ümit ve korku dengesini korumak ve asla ümitsizliğe düşmemek. Gelişmenin birinci düşmanının ümitsizlik olduğunu bilmek.
Bediüzzaman’ın “herbiriniz herbirisine birer tesellici ve ahlâkta ve sabırda birer nümune-i imtisal ve tesanüd ve taltifte birer şefkatli kardeş ve ders müzakeresinde birer zekî muhatap ve mucib ve güzel seciyelerin in’ikâsında birer ayna olmanız”11 ifadelerinde işaret ettiği mânâları yaşamak.
İslâmın yüzde doksan dokuzu iman, ibadet, ahlâk; yüzde biri siyasettir. Dolayısıyla hizmetlerde bu değer sırasını dikkate almak. (İlgi alanı ile etki alanını karıştırmamak.)
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 354.; 2- Kastamonu Lâhikası, s. 48.; 3- Kastamonu Lâhikası, s. 172.; 4- Barla Lâhikası, s. 87.; 5- Barla Lâhikası, s. 87.; 6- Kastamonu Lâhikası, s. 172.; 7- Tarihçe-i Hayatı, s. 131.; 8- Münâzarât, s. 49.; 9- Kastamonu Lâhikası, s. 181.; 10- Muhakemat, s. 32.; 11- Şuâlar, s. 272.
11.03.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|