Yeni Asya Gazetesi ile nerede ve ne zaman tanıştınız?
1975 yılında Antalya, Gazipaşa’da tanıdım. Öğretmendim. Afyon’lu olan bir imam, görev yaptığım köye gelmişti. Yeni Asya yayınları ile ilgili kitaplar vardı. Beni sohbete dâvet ettiler. Sohbette Turhan Yaman isminde birisi ‘kader bahsi’ni okuyordu. Dinlediğimde çok etkilendim. ‘Ben bu kitabı almak istiyorum’ dedim. Bana daha sonra temin edebileceklerini söylediler, ancak ben ‘Şimdi satın almak istiyorum’ dedim. Tamam dediler, 60 lira vererek aldım. Daha sonra da bir kez Fırıncı Ağabeyin dersine katıldım. Hali ve tavrından da etkilenmiştim. Ben iç dünyamda susuz kalan birisinin suya kavuşması gibi bir hâli yaşıyordum. Hizmetlerin içerisinde bulunduğumuzdan gelişmeleri de şahit olarak tanımış olduk.
Sizi Yeni Asya’ya bağlayan esas sebepler nelerdir?
Risâle-i Nur’un naşir-i efkârı diyelim. Bu asrın dersi olan Risâle-i Nur’a ayna olarak yayın yapan yayın organı bilmiyorum. Her türlü zorluğa rağmen hiç susmamış her türlü sosyal, ictimaî, manevî olarak ihtiyaç duyacağımız meseleleri bize sunarak bizi beslemiş. Beslemeye de devam ediyor. Hiç eğilmeden, bükülmeden hak bildiğini Risâle-i Nur’u yansıtmaya çalıştığı için, böyle bir gazeteyi bırakamam.
Yeni Asya’yı farklı kılan, önde gelen ayırt edici özellikleri nelerdir?
Gazete dağıtımı yaptığım için diğer yayınlardan da haberdarım. Diğer yayın organları ile kıyaslanamaz. Kaldı ki başka gazeteleri de okumaya ihtiyaç bırakmıyor. Yeni Asya ailesinde ufak tefek ihtilâflar olsa da Yeni Asya duruş itibarı ile meslek ve meşrebine sadıktır. Tavizsiz istikrar çizgisini şahıslara takılı kalmadan, hakkın hatırını hiçbir şeye feda etmez. Bu düsturunu her zaman muhafaza etmiştir. Fikir ayrılıkları da bizi etkilemez, baki hakikatler fani şahıslara bina edilmez ve edilmemiştir.
Yeni Asya’nın size ve ailenize kazandırdığı en önemli değerler neler olmuştur?
İmanî meselelerde kararsızdım. Hangi yoldan gideyim diye sürekli arayış içinde idim. İslâmiyete her hal ve şartta taraftardım. Ancak şüphelerle doluydum. Dengeli hareket edeceğim, beni tatmin edecek neşriyat bilmiyordum. Kendimi boşlukta hissediyordum. Risâle-i Nurları okumaya başladığımda, gazeteyi takip ettiğimde aradığımı bulmuş gibiydim. Çünkü “Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı, / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı” mısralarıyla da tezahür eden bir hizmet tarzı rehber edinilmiştir.
Öğretmenlik mesleğim boyunca çok istifade etmişimdir. Adeta tanımadan önceki hâlim çok yavandır. Eğitimci olarak sorumluluğumun farkına varmayı, yaklaşım tarzımı ve başarılarımı Yeni Asya’ya borçluyum. Özellikle de 1980 yılından itibaren Can Kardeş dergisinden çok istifade ettiğimi vurgulamak isterim.
Annemin, babamın, akraba ve dostlarımın değerinin farkına vardım. Tanımadan önceki halimle kıyaslanamaz. Her şeyin çıkar ilişkisine dayandığı, tahammül ve sabrın olmadığı bir yaşantı ile kıyaslayamam. Ayrıca bütün yaklaşımımız Risâle-i Nur tarzında olmalıdır ki Yeni Asya’yı takip ediyoruz. Her şeyimizin Allah hesabına daim olması için duâ ediyorum.
Yeni Asya ile ilgili yaşadığınız hatıraların en ilgincini bizimle paylaşır mısınız?
1- Cumhuriyet gazetesi okuyucusu bir akrabam vardı. Beni hizmetten men etmek için planlar kuruyordu. İstiyordu ki onun gibi Cumhuriyet gazetesi okuyayım. Dini bilgisi vardı, ancak tahribat için kullanıyordu. Beni zor durumda bırakıp teslim olmamı bekliyordu bunun için emek sarf ediyordu.
Bir gün soru cevap şeklinde tartışıyorduk, en son “Madem her şey maddiyâtla ölçülmez, o zaman maaş alma yemek yeme” dedi. Ben de kendisine ölmüş bir adama yemek yedirmek onu diriltmez ise, yani ölümü öldürüp kabir kapısını kapatma çaresi varsa dediğin doğru dedim. İpler o zaman koptu. Bir daha görüşmedik. İfade etmek istediğim, farkında değiliz ancak istihdam ediliyoruz. Şer de boş durmuyor, çalışıyor.
2- Okulda müdürlük yapıyordum. Adanalı bir müfettiş gelmiş, faaliyetler hakkında bilgi alıyordu. Dindar gibi konuşup fikrimizi almak istiyordu. Evrim teorisini kabul ediyordu. Bense kabul etmiyordum. “Sizin gibi düşünenler fazla kalmadı” diyordu. İlk teftişte orta rapor verdi. Yapacak bir şey yoktu ancak biz vazifemizi yapıyorduk. Sık sık rahatsız ediyor. Yine bir gün gelerek öğretim metodumun uygun olmadığını, yöntemimi değiştirmemi söyledi. Ben de yöntemimle daha iyi sonuç aldığımı, yıl sonundaki başarımla değerlendirirsiniz dedim.
Beni şikâyet etti. İhtar da alım. Millî Eğitim Müdürlüğünden sürekli takip ediliyordum. Müfettiş peşimi bırakmıyordu. Hiç ummadığım bir zamanda Ramazan ayı ve Cuma günü müdür odama geldi. Sigarasını yaktı. Maksadı beni tahrik etmekti.
Kendisine "Demokratik hakkınız, tutmayabilirsiniz, şahsî fikriniz" dedim. Cuma vakti de geldi. "Cumaya gidiyorum uygunsa siz de gelin" dedim. "Sen git, ben beklerim” dedi.
Yine başka bir gün geldi çocukları okuttu, hepsi güzelce okudu. Müzik dersine girdi hepsi çok iyiydi, ben de şaşırmıştım. Hep açığımı yakalamaya çalışıyordu. Sıkıştırıldıkça daha iyi neticeler alınıyordu. Son söz olarak da bana, ‘söylendiği gibi olmadığımı, aksine çok memnun olduğunu’ ifade ederek gitti.
O yıl, yılın öğretmeni seçilmiştim.
3- Gazeteyi dağıtıyor ve tahsilâtı yapıyoruz. Bazen ödeme sıkıntıları, ulaşım sıkıntısı yaşıyoruz. Ancak hiç hesaba katmadığımız şekilde Allah yardımımıza koşuyor, imdadımıza birilerini koşturuyor, çalıştırıyor. Burada şahsî kemâlatımızın olmadığını çok kez de istihdam edildiğimizi müşahade ediyoruz.
|