Bütün dünya krizle yatıp krizle kalkıyor. Bazı dev firmalar iflâslarını açıklarken, bir sanayi dalı var ki şimdilik işlerinde bir aksama görünmüyor. Başta Amerika’dakiler olmak üzere silâh üreten firmalar ekonomik krizi fırsata dönüştürmek üzere.
Belki diğer ülkeler için durum farklı, ama hadiseye Türkiye penceresinden bakılınca böyle olduğu söylenebilir. Gazetelerde yer alan haberler doğru ise, krizle çalkalanan ülkemiz toplamda 2 milyar dolara yakın para ile (1.8 milyar dolar) yeni ‘savaş uçakları’ almış. (Yeni Şafak, 12 Mart 2009)
Türkiye’nin silâha ayırdığı paranın TBMM’de bile gündeme gelemediği, gelmesini istemenin bile iyi karşılanmadığı malûm. “Niçin bu kadar silâh alınıyor, gerçekten ihtiyaç mı, daha uygun fiyata alternatif silâhları almak mümkün değil mi?” gibi soruları gündeme taşıyanlar en son söylenmesi gereken sözlerle susturulur. “Vatan, millet menfaati, devlet sırrı” gibi sözler sarfedilmek suretiyle hesap vermekten kaçınılır.
Elbette Türkiye’nin ne ölçüde silâhlanmaya para ayırması gerektiği konusu bir uzmanlık işidir. İşin ehli olanlar bu konuda konuşmalı ve varsa yanlışlar, ilân ve ifade edilmelidir. Ancak ‘sade vatandaş’ olarak her halde şu kadarını da söylemeye ve sormaya hakkımız vardır: “Yaşanan ekonomik kriz sebebiyle her konuda tasarrufa teşvik edilirken silâhlanma konusunda da bir tasarruf gerekmez mi? Varsayalım ki bu siparişler kriz öncesi verildi. Peki kriz patlak verince yeniden bir değerlendirme yapıp bu miktarı düşürmek gerekmez miydi? Anlaşmalarda böyle ‘acil durum’lar için uygun maddeler yok muydu ya da olması gerekmez miydi?”
Bu ve benzeri soruların makul cevapları verilmesi gerekir. Böyle soruları gündeme taşıyanlara karşılık; “Siz verginizi verin, gerisini karıştırmayın. Uslu vatandaş olun! Hatta, yeni silâhlar için daha fazla para lâzım. Bunun için biraz daha çalışın ve daha fazla vergi verin” demek mi gerekir?
Bir öğretmen ahbabımız, uzun yaz tatilleri sebebiyle kendisine “Bu hayatta öğretmen olmak vardı! Biz çalışalım, sen aylarca tatil yap! Bu adalet mi?” diye takılan komşularına şöyle seslenirdi: “Çok çalışın, devlete çok vergi verin ki devlet hem maaşımızı zamanında, hem de zamlı ödesin!”
Bu sözler vatandaş arasında ‘şaka’ olarak belki bir anlam kazanabilir, ama Türkiye’yi ‘idare edenler’in de bu anlayışla hadiseye yaklaşması doğru olmaz.
Hem krizin derin yaralarını sarmaya çalışıyoruz, hem de PKK hariç ‘savaş’tığımız bir ‘düşman’ yok. Son yıllarda komşularımızla aramızdaki ‘düşman’lık nisbeten sona erdiğine göre bunca parayı silâha ayırmakla doğru mu yapıyoruz? Türkiye’de ve dünyada ‘barış’ı esas alan bir anlayış, böyle bir kriz ortamında milyar dolarları silâha yatırır mı?
Ülkemizin hesapsız harcayabileceği tek kuruşu yoktur. O halde silâhlanma dahil her türlü harcama bir değil, bin defa hesaplanarak yapılmalıdır. Krizin, silâh tüccarlarını alt etmesi belki de en faydalı netice olur!
14.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|