Hem çok renkli, hem de çok çelişkili bir ülkede yaşadığımız herkesin bildiği bir konu. Böyle olduğu için siyasetimiz de, siyasetçimiz de farklı. Tabiî ki farklı olan sadece siyasetçilerimiz de değil. Yeri geldiğinde ekonomistlerimiz de, ‘uzman’larımız da farklı olduklarını ortaya koyabiliyor.
Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu tarifte de ihtilâflar oluyor. Bazıları, tarif için de olsa “Türkiye Müslüman bir ülkedir” denilmesinden rahatsız oluyor. Hatta geçmişte bu konu en üst seviyede polemik konusu dahi yapılmış ve “Türkiye İslâm ülkesi değildir” diyenler olmuştu.
Elbette isim ve resimlerin değişmesiyle hakikatler değişmez. Türkiye’de yaşayanların neredeyse tamamı kendisini “Müslüman” olarak tarif eder ve mümkün olduğu kadar da Müslümanlığın ve İslâmın gereklerini yerine getirmeye çalışır. Bu gerekleri yerine getiremeyenler de yerine getirmek istediklerini ifade ederler. Böyle bir ülkeyi tarif ederken “İslâm ülkesi” denilmesi niçin bazılarını rahatsız eder, o da ayrı bir mesele.
Türkiye üzerine görüş beyan eden bazı siyasiler, ülkemizin diğer İslâm ülkelerinden farkını anlatırken “Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olup da seküler, demokratik, laik ve çağdaş bir cumhuriyet idaresine sahip olan sadece Türkiye vardır” derler. Bu tesbit bilhassa son yıllarda sıkça kullanılan bir slogan hâlini almıştır. Ancak bu tarif Türkiye’yi anlamak ve anlatmak için yeterli midir?
Bu tesbitle acaba şu mu anlatılmak isteniyor: “Türkiye, İslâm ülkeleri arasında en huzurlu, halkı en mutlu, yönetenler ile yönetilenler uyum içinde bir ülkedir.”
Anlatılmak istenen bu ise, bu tesbitin doğru olmadığı ortada. Türkiye’nin laikliği de, demokratlığı da tartışma götürecek nisbettedir. Anayasasında ve kanunlarında bu yazar, ama acaba bu konudaki uygulamalar dünya şartlarındaki gibi midir? Milletin seçtiklerinin ortalama her 10 yılda bir darbelerle alaşağı edildiği bir ülke ‘tam demokrat’ kabul edilebilir mi? Camilerinden ‘vergi hutbesi’ okunan bir ülke dünya şartlarında ‘laik ülke’ olarak kabul edilebilir mi?
Aslında şu soruya doğru-dürüst bir cevap lâzım: “Yaşayanların büyük çoğunluğu Müslüman olduğu halde, ‘İslâmın icaplarını’ yerine getirmekte sıkıntı çeken ve bunu her fırsatta ifade ettiği halde de bu şikâyetleri dikkate alınmayan, üstelik yöneticilerinin de Müslüman olduğu Türkiye’den başka bir İslâm ülkesi var mı?”
Hiç kimse, “Türkiye’de İslâmın icaplarını yerine getirmekte sıkıntı mı var? 70 bin cami açık, Kur’ân kursları da açık” demesin!
Bu konuda yaşanan sıkıntılar ‘bir’ değil, ‘bin’ dir! En çarpıcı olanı da, üstelik kanunsuz bir şekilde devam ettirilen başörtüsü yasağıdır. “Ne olacak, o kadarcık yasak da bir şey mi? Başlarını açıp okusunlar, hem bu konuda ‘fetva veren hoca’lar da var” diyenler olsa da bu konu Türkiye’nin halletmesi gereken konuların başında gelir.
Hayatî soru şudur: “Yaşayanların büyük çoğunluğu Müslüman olduğu hâlde, ‘İslâmın icaplarını’ yerine getirmekte sıkıntı çekilen ve bunu her fırsatta ifade ettiği hâlde de bu şikâyetleri dikkate alınmayan, üstelik yöneticilerinin de Müslüman olduğu ülke hangisidir?”
06.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|