İnsan sevdiği şeyi dostları ile paylaşmak ister. Nur Talebeleri de öyle yaptılar. Paylaştılar. Hem de cömertçe... Acı çektiler, zehirlendiler, işlerinden oldular, horlandılar, dışlandılar, yanlış anlaşıldılar, yok edilmeye çalışıldılar. Ama yılmadılar, kızmadılar...
Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmıştı. Bir ses ve bir nefes duyuldu. Kokusu Asr-ı Saadet’ten geliyordu. Sûreten medenî olanlara sesleniyordu o. “İman insanı insanı eder” diyordu. O Bediüzzamandı, o garibüzzamandı, o Said Nursî idi.
Doğduğu zaman en kargaşalı zamandı. “Ne yapayım acele ettim, kışta geldim. Sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz” diyordu. O, zamanın sesi oldu. Çağın nefesi oldu. Her insan ondan bir şey aldı. Ecdadımızı temsil ediyordu. En yetkili ve etkili olanlara da sesini duyurmuştu. Kimseden korkmadı, kimseye eğilmedi, kimseye bükülmedi. Hakkı söyledi, hakikati anlattı. Zindanları bile eğitim mekânları haline getirdi. Ülkeyi ve insanlarımızı canından çok seviyordu. Lûgatinde bedduâya yer yoktu. Ölümünden sonra da sesi yine gür çıktı. Mezarına bile tahammül edemediler. Ama o sevdiklerinin kalbinde taht kurdu. Kıyamete kadar da sesi ve sözü devam edecektir.
Kim kazandı, kim kaybetti? Ona azap çektirenler kaybetti. Ruhu şâd olsun. Vefatının kırk dokuzuncu yılında onu rahmetle yâd ediyoruz.
26.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|