Yeni Asya Gazetesi’nin Türkiye çapındaki büro ve temsilcilikler ağı içinde İzmir’in nasıl bir yeri oldu?
40 yıllık okuyucusu olduğum gibi, 1982 yılından itibaren de 27 yıldır Yeni Asya Gazetesi İzmir Temsilciliğini yürütmekteyim. Daha önceleri Yeni Asya Gazetesi çıkmadan önce İttihad Gazetesi çıkarken İzmir’de koltuğumuzun altında Cuma’dan sonra cami çıkışında gazete sattığımız da olmuştu. Bu istikrarlı ve tavizsiz çizgide 40 küsur yıldır beraberiz. Bu uzun beraberlik içinde tahdisi nimet olarak belirtmek isterim ki 1980’li yıllarda Yeni Asya Bürosu, Bilen İşhanı 2. katta iken; cadde üzeri zemin kata taşıdık. Bunda maksadımız hiçbir yerde vitrine koyulamayan Risâle-i Nur Külliyatını vitrinimizde teşhir etmekti. Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamdü senalar olsun ki bunu gerçekleştirdik.
Ve buna ilâveten şöhreti ‘gâvur İzmir’ olarak bilinen İzmir’de, İzmir’in en büyük meydanı olan Konak Meydanında kurduğumuz 40 m2‘lik büyük güzel bir çadırda yine o yılların şiddetli baskısı altında hem Risâle-i Nur Külliyatını hem de sair eserlerimizi tanıtma ve satma imkânı bulduk. Bu satışımızı büyük hoparlörler vasıtasıyla duyuruyorduk. Orada haykıran hoparlör sesleri hâlâ kulağımdadır. (20. asırda Kur’ân-ı Kerim’in en büyük tefsiri Risâle-i Nur Külliyatı. Çocuğunuz varsa durun 1 dk Can Kardeş.) Ve o zamana kadar görünmeyen bu hizmet şekli karşısında ağabeylerimiz gözyaşlarını tutamayarak “Madem Risâle-i Nur’lar İzmir’in Konak Meydanında hoparlörle satılıyor, o halde artık ölsek de gam yemeyiz,” diye takdirlerini belirtiyorlardı. Şu anda hâlâ temsilcilik görevimizi devam ettirmekteyiz ve Türkiye’deki muhtelif temsilciliklerimizin yerine getirdikleri bu şerefli vazifede, bu şerefli hizmette benim de kısmen katkım olduysa iftihar ederim.
Yeni Asya’yı diğer gazetelerden farklı kılan nedir?
Yeni Asya evvelâ bir dâvânın, yani Risâle-i Nur dâvâsının büyük bir naşiri olarak 40 yıldır bu hizmete devam etmektedir. Diğer gazetelerin çeşitli gaye ve maksatlarının yanında şaşmaz ölçüsünü Risâle-i Nur’dan aldığı için hadiselerin yaklaşım biçiminde daima isabetli olmuştur. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Risâle-i Nur, Kur’ân-ı Kerim’e bağlıdır, Kur’ân Arş’ı Azam’a bağlıdır” diye ifade eder. İşte böyle bir eserin naşiri olması, onu farklı kılan en büyük sebeplerden birisidir.
12 Eylül 1980 İhtilâlinden sonra gazete ihtilâlciler tarafından 470 gün kapatıldı. Diğer yayın organlarında bu kadar uzun süre kapanma yok. Yeni Asya’ya bu husûmet nedendir? Kapanma sırasında gazeteyi nasıl ulaştırdınız?
Türkiye’de malûm olduğu üzere her ihtilâlde mağdur olan ekseriyetle Müslümanlar olmuştur. Bugün her kitapçıda bulunabilen Risâle-i Nur Külliyatını okuyanlar, hapishanelerde, sürgünlerde çile doldurmuşlardır. Aslında Yeni Asya’ya gösterilen bu husûmet bu muazzam Kur’ân tefsirinin en büyük naşiri olması cihetindendir. Peki, bizi bu halde uzun zaman kapatmakla durdurabildiler mi? Hayır. Yeni Asya’yı kapattılar Yeni Nesil‘i çıkardık. Onu kapattılar Tasvir’i çıkardık. Tasvir gazetesini ilk zaman dağıtım şirketleri dağıtmadığı için biz birlikte kaldığımız talebe arkadaşlarımızla dağıtımını yapıyorduk. Diğer yayın organları diyorsunuz; o yayın organlarıyla Yeni Asya’nın mukayesesi kabil değildir.
Yeni Asya’nın 2. sahifesinde Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerinden alınan yazılar makale olarak çıkmaktadır. Bunları okuduğumuz zaman kendisinin hemen her hadiseye uygun tesbitlerinin olduğunu görüyoruz. Bu eserler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bu asrın bir vazifelisi olarak imanî, İslâmî, ahlâkî sahalarda söz sahibi olduğu gibi içtimaî ve siyasî sahalarda da söz sahibidir. Ve tesbitlerindeki isabetler zaman zaman insanı şaşırtmaktadır. Risâle-i Nur Talebeleri’nin devamlı gelişen hadiseler karşısında onların istikametli bir görüşe sahip olmaları için Risâle-i Nur’u okuyun, ondan isabetli çizgisini bulursunuz dememiş ve hadiseler karşısında devamlı lâhika mektubu neşretmiş ve talebeleri uyarmıştır. Yukarıda da yazdığımız gibi bu büyük muazzam Kur’ân Tefsirinde elbette görüşleri isabetli olacaktır.
Yeni Asya ile yaşadığınız hatıraların en ilgincini bizimle paylaşır mısınız?
Bu zaman içinde çok ilginç hadiseler meydana gelmiş olsa da bazıları zihnimizde yer etmiştir. Bunlardan birisi de “Yakın Tarih Ansiklopedisi” çıkardığımızda, İzmir’in malûm gazetelerinden Yeni Asır, kocaman harflerle manşetten “kara ansiklopedi” diye haber yapmıştı. Henüz 3. cildimiz çıktığı halde bir nev’î muhbirlik vazifesini yerine getirmiştir. Bunu ihbar kabul eden emniyet, gazete büromuza baskın düzenleyerek kitapları araştırmaya başlamış. Fakat biz ihtiyaten vitrinde bir kitaptan fazla bulundurmadığımız için kendilerine, isteyen olursa “İstanbul’dan getirtiyoruz” diye cevap verdik. Bize “çıkan 3 cildi temin edin acele istiyoruz” dediler, biz de 1 saat sonra gelin dedik. Hâlbuki kitaplar, kolilerle yeni geldiği için kendileri üzerine oturmuşlardı. Yani üzerlerine oturdukları kitapları arıyorlardı. Onlar gidince kolideki kitapları başka bir yere naklettik. Gelip kitapları aldıklarında bize “1 saat içinde nasıl İstanbul’dan getirttiniz?” diyerek—lâtife ederek—bu 3 cilt kitabı götürdüler ve daha sonra mahkemeler devam etti. Fakat biz 12 cilt çıkarmaya muvaffak olduk. O da bir dönemin mühim hadiselerindendir. Ve Yakın Tarih Ansiklopedisi yakın tarihimizde gizli kalmış, bilinmeyen birçok hadiselere ışık tutmaktadır. Yakın tarihimizde kahraman olarak bilinenlerin hain ve hain olarak bilinen nice kişilerin kahraman olduklarını Yakın Tarih Ansiklopedisi çok güzel anlatmıştır.
|