EĞİTİMİN AMACI ‘İNSAN’ YETİŞTİRMEK OLMALI
Eğitim konusunda sorulması ve cevabının bulunması gereken birçok soru vardır. Bu soruların cevabını bulmak için eğitime birçok açıdan bakmak gerekmektedir. Sorulması gereken soruların başında, eğitimi niteliksel mi geliştirmemiz gerekir yoksa niceliksel mi?
Bu sorunun cevabını bulduğumuzda, eğitimin sorunlarının bir kısmını çözmüş olacağız. Eğitim; toplumun kalkınması, gelişmesi ve olumlu yönde değişmesi için şarttır. Her toplum, bütün bireylerini belli seviyede eğitimden geçirmeyi arzu etmektedir.
Bireylerinin eğitim seviyesi yüksek toplumlar genellikle kalkınmış toplumlardır. Bu sebeple tüm bireylerin eğitimi ve eğitim seviyelerinin yükseltilmesi genel amaç olarak görülmektedir. Tüm bireylerin eğitimden geçirilmesi niceliksel anlamda eğitimi ön plana çıkarmaktadır. Nicelik yönünden eğitim elbette bu anlamda önemlidir. Ancak tüm bireylerin belli seviyede eğitim alması, toplumun sosyal ve ekonomik anlamda gelişmesi için yeterli değildir. Okula devam etmek ve ilköğretim, ortaöğretim hatta üniversiteyi bitirmek yetmiyor. Eğitimin bütün kademelerinde nitelikli eğitim almak gerekiyor. Eğitimin niteliği derken, belli bir mesleği edinme algısı yanlışlığına düşmemek lazım.
Eğitim, elbette belli yetenekleri ortaya çıkarma ve belli bir meslek kazandırma özelliğine sahip olabilir ancak en önemlisi, insan yetiştirme gibi bir görevi icra etmektedir. Eğitimin niteliği bu anlamda öne çıkmaktadır. Niteliği belirleyen bir başka husus ise, çocuğun hangi yaşta, hangi eğitim kademesinden geçmesi gerektiğidir. Yine çocuklara ne tür bir eğitim verilmesi gerektiğinin bilinmesi ve buna uygun eğitim uygulanması, niteliği belirleyen husustur.
Verilecek eğitimin niteliği ile ilgili olarak Fransız yazar, düşünür ve filozof J.J. Rousseau, Emile adlı yapıtında, “Çocuğun daha duygu dünyası gelişmeden, zihin dünyasına çok ağır programlar yüklüyoruz… Size, ben bir çocuk teslim ediyorum. Bu çocuk doktor olsun, hâkim olsun, papaz olsun diye değil, adam, yani insan olsun diye teslim ediyorum” diyor.1
Gerçekten de eğitim sistemimiz, çocukları ilköğretimden başlayarak üniversiteye kadar ciddi bir bilgi yükleme operasyonuna tabi tutmaktadır. Bu yaklaşım, eğitim sisteminin niteliğini de ortaya koymaktadır. Çağımızın eğitimle ilgili yeni yaklaşımları, eğitimin ezbercilikten uzak ve öğrenci merkezli olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Öyle ise eğitimde hem nitelik önemli hem de nicelik. Bireyleri eğitimden geçirmek tüm toplumların çabasıdır. Bunun için eğitim sistemleri vardır. Bizim eğitim sistemimiz de bu anlayış içerisinde olmalıdır. İdeal bir eğitim sisteminde olması gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Eğitim sistemimiz;
l Öğretmeye değil, öğrenmeye,
l Bilmeye değil, yapmaya,
l Ezberlemeye değil, araştırmaya,
l Şekle değil, işe ve mesleğe,
l Gereksiz ayrıntılara değil, temel anahtar kavramlar kazandırmaya,
l Tüketiciliğe değil, üreticiliğe, tutumlu olmaya ve tasarrufa,
l Teslimiyetçiliğe değil, eleştirici, bağımsız ve hür bir dimağa; medeni cesaret sahibi olmaya,
l Mevcutla yetinmeye ve genellikle kabullenmeye değil, düşünmeye, geliştirmeye ve özendirmeye,
l Akademik ve genel eğitime değil, mesleki ve teknik eğitime,
l Elemeye, silmeye, sistemin dışına atmaya değil, yeteneğe göre seçen, değerlendiren, yönlendirmeye ağırlık veren bir yaklaşım içinde olmalıdır2.
Eğitim bir süreçtir ve bu sürecin en üst kademesi ise üniversite eğitimidir. Üniversite eğitimini diğer eğitim kurumlarından ayıran en önemli özellik, bilgi aktarımından ziyade bilgi üretim kurumu oluşudur. Ancak üniversiteler ülkemizde bilgi üretmek yerine bilgi aktaran yüksek liseler konumunda işlev görmektedir. Bu sebeple toplumdan, olması gereken değeri de görmemektedir. Yeni açılanlarla birlikte bugün sayısı 130’a ulaşan üniversitelerimiz lisans düzeyinde kitle eğitimi yapan ve üniversite diploması veren kurumlar konumundadır. Bu bakımdan da nicel yönden gelişmektedir.
Üniversitelerde öğretim elemanlarının yeterli oranda olmaması, birçok fakülte ve bölümlerde Profesör ve Doçent unvanlı öğretim üyelerinin olmayışı, üniversitelerde bilimsel üretimi ve akademik eğitimi sekteye uğratmakta, böylece yeteri kadar bilim insanı yetişmemektedir. Bundan kurtulmanın yolu, bazı üniversitelerimizi ağırlıklı olarak lisansüstü eğitim ve doktora eğitimi veren üniversiteler haline getirmekten geçmektedir. Üniversiteleri nitel yönden de geliştirmek gerekir.
Kaynatlar:
1- Açıkgöz, Hacı Mustafa, Felsefi Sadalar I, Değirmen Yayınları Sakarya 2008, S. 54., 2- Hasgür, İbrahim, Cumhuriyet Türkiyesi’nde Eğitim Politikalarının Temel Özellikleri, Türkiye I. Eğitim Felsefesi Kongresi, Van 1994, S. 210
|
HALİL ETYEMEZ
19.03.2009
|
|
Her şey küçük bir fidanla başlar
Küçük çocuk apartmanın duvarına yaslanmış, avucunda çok dikkatli tuttuğu bir şeyi arkadaşlarına gösteriyordu. Arkadaşları da aynı heyecanla çocuğun avucuna bakıyor, sevinçle konuşuyorlardı. Onları böylesine heyecanlandıranın ne olduğunu merak eden yaşlı kapıcı yanlarına giderek o da aynı heyecanı duydu. Hemen koşarak içeri gitti, bir yoğurt kabı, bir kürek ve bir sürahi suyu çocukların yanına getirdi. Çocuklar ve kapıcı büyük bir gayretle ve telaşla bir şeyler yapıyor, koşuşturuyor, yardımlaşıyor ve eğleniyorlardı. Daha sonra bütün çocuklar avuçlarında tuttukları nesnelerle evlerine dağıldılar.
Çocuklardan biri de bizim apartmanda oturuyordu. Küçük çocuk evine doğru koşarken, yanıma çağırdım. Telaşlı görünüyor, elinde canlı balık tutuyormuşçasına hemen eve gitmek istiyordu. Sonra avucunu nazikçe açtı. İçinde iki nemli mendil arasında konmuş çimlenmiş bir fasulye tanesi vardı. Bana doğru uzattı ve “bizim fasulye ağacımız” dedi. Büyük ve parlak gözleriyle öylesine içten ve masumdu ki, elinden fasulye tanesini alıp gülümsedim: “Fasulye ağacı mı? Fasulyeler ağaçta mı büyüyor?” Benim bu cahilce sorum onu güldürdü. “Tabii ağaçta büyür” dedi. “Ama biz bunu sadece kendimiz için dikmiyoruz. Kuşlarımız yuva yapsın, salıncak kuralım, gölgesinde oynayalım diye yapıyoruz. Bütün çocuklar bahçesine fasulye ağacı dikecek”
Henüz okul öncesi eğitim dönemindeki çocuğun böylesine gönüllü ve bilinçli olması bana heyecanla karışık bir mutluluk yaşattı. Küçük bir saksıya fasulye tanesini diktik. Her gün suladık, bu arada bahçeye başka ağaçlar diktik. Yeni gönüllü çocuklar bulduk: Bahçesinde salıncağa binecek, kuşların yuva yapacağı ağaçlar yetiştirmeyi hayal eden gönlü zengin çocuklar…
Çocuklarımız en çok tabiatta, arkadaşlarıyla oynayarak, dokunarak, görerek öğreniyor. Her farklı ortam onların dünyasına yeni anlamlar, yeni bakış açıları kazandırıyor. Kendine hedefler belirliyor, arkadaşlarına yardım ediyor, sorunlarla nasıl başa çıkacağı konusunda çevresine danışıyor.
Çocukları anlamak, onları hayata hazırlayabilmek için, dünyayı onların gözüyle izleyebilmek gerekir. Çünkü çocuklar, bizim fark etmediğimiz ayrıntıları görebilir, öğrenmeye karşı istekleri çok farklıdır. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin çocuklardan öğrenecekleri pek çok şey vardır. Çocuklarımızı gönüllü olma, üretme, paylaşma konularında teşvik ederken olayların olumlu yönlerini gösterebilmeliyiz. Çocukların hayalleri, umutları, beklentileri, çabaları son derece önemli ve değerlidir.
|
MUSTAFA OĞUZ
19.03.2009
|
|
Okullara ‘trafik bayrağı’ geliyor
Çocuk trafik eğitim parklarının amacı; okul öncesi çocuklar ile ilk ve ortaöğretim öğrencilerine derslerde öğrendikleri teorik trafik bilgilerini uygulama fırsatı vermek, okul dışında her an karşı karşıya kalınan trafik ortamını parklarda gerçekleştirerek trafik kurallarına uygun davranış kazandırılmasına, böylece trafik kültürünün oluşmasına ve trafik kazalarının en aza indirilmesine yardımcı olmaktır. Parklardaki uygulamalar sırasında trafik eğitim personeli tarafından: Genel trafik kuralları, yayaların, sürücülerin ve bisiklet sürücülerinin sorumlulukları ve uyması gereken kurallar, trafik işaret, cihaz ve levhalarının önemi ve öğretilmesi, trafik düzeni ile ilgili genel bilgiler verilir ve öğrencilerin daha önceki trafik bilgilerinin tekrar yoluyla geliştirilmesi sağlanır. Uygulamalı eğitimin çocuk trafik eğitim parkında ve araç-gereçleri kullanarak yaptırılması esastır.
İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er imzasıyla valiliklere ‘’Trafik Okulu Projesi’’ konulu yazı gönderildi. Yazıda, ‘’Öğrencilerde güvenli trafik bilinci oluşturulması, trafik kurallarına duyarlı, insan haklarına saygılı bireyler yetiştirilmesi, okulların güvenli trafik eğitimi açısından belirli ölçütler esas alınarak değerlendirilmesi, okullarda güvenli trafik eğitiminin teşvik edilmesi ve bu konuda okullar arasında rekabet oluşturulması’’ amacıyla geçen yıl ‘’Trafik Okulu Projesi’’nin uygulamaya konulduğu kaydedildi. Projeye katılarak duyarlılık gösteren okulların, belli ölçütlerle değerlendirilerek ‘’Trafik Okulu’’ bayrağı ve ‘’Trafik Okulu’’ sertifikası ile ödüllendirilmesine karar verildiği belirtilen yazıda, bu çerçevede hazırlanan ‘’Okul geçidi görevlileri ile ilgili faaliyetler’’, ‘’Trafik eğitimine yönelik eğitici materyaller’’, ‘’Trafik eğitiminde işbirliği’’, ‘’Trafik eğitimi etkinlikleri’’, ‘’Okul yönetiminin görev ve sorumlulukları’’ konu başlıklarının yer aldığı değerlendirme formuna yer verildi.
Okullar Nasıl Değerlendirilecek?
Değerlendirme formuna göre, okul giriş ve çıkış saatlerinde okul önünde ‘’okul geçidi görevlilerinin’’ bulunup bulunmadığı, nöbetçi öğretmenlerin öğrencilerin geliş ve gidişlerini kontrol edip etmedikleri, okulda öğrencilerin görebileceği yerlere en az beş farklı konuda trafikle ilgili afiş asılıp asılmadığı ve bu konuda bilgilendirme köşeleri, trafik işaretleri, panolar bulunup bulunmadığı, öğrencilerin görebilecekleri şekilde acil yardım telefon numaraları olup olmadığı gibi ölçütler baz alınacak.
Ayrıca, çocuk trafik eğitim parklarının kullanılıp kullanılmadığı, trafik konusunda sınıflar arası bilgi yarışmaları düzenlenip düzenlenmediği, trafik kazalarıyla ilgili ilk yardım senaryoları yazılarak oynanıp oynanmadığı, trafik kulübünce etkinlikleri düzenlenip düzenlenmediği gibi konular da değerlendirilecek. Okul yönetiminin görev ve sorumlulukları da değerlendirmeye tabi tutulacak. Bu çerçevede, okul yönetiminin okul içi ve çevresinde daha güvenlik bir trafik ortamı oluşturmak için (yavaşlama kasisleri, üst geçitlerin yapılması, okul geçiş levhaları veya farklı renkte uyarıcı işaretlerin yolda konumlandırılması gibi) ilgili kurum ve kuruluşlarla eyleme dönüşmüş planları olup olmadığı, okuldaki engelliler için daha güvenli bir trafik ortamı oluşturmaya dönük çalışmalar ve okul içinde gidiş-gelişlerin sağdan olduğunu gösterir işaretlemeler bulunup bulunmadığı, okul koridorlarına veya sınıflara ilk yardım dolapları konulup konulmadığı konularına bakılacak. Okullara verilecek bayrak ve sertifikalar, 2 yıl süreyle geçerli olacak.
|
19.03.2009
|
|
Çocukluğu olmayanın gençliği de olmaz
Çocuk büyütürken evi temiz tutmak, kar hâlâ yağarken kapının önünü temizlemek gibidir (Phyllis Diller). Çocuğunuzun büyüdüğünü nereden anlarsınız? Size soru sormayı keserler ve tabii nereye gittiklerini söylemeyi de (P.J. O Rourke). Çocuklar bir şekilde evliliğin devamını sağlarlar. Ve bunun için pek çok yolları vardır. Mesela o kadar çok talepleri olur ki aileler onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken birbirlerinin hatalarını unuturlar (Richard Armour). Çocukluğu olmayanın gençliği de olmaz (Nurullah Ataç). Çocukluğunu tam yapmamış insan, kolay kolay tam bir insan olamaz (Hölderlin). İnsan torun sahibi olduktan sonra çocuklarını anlamaya başlar (Erich Köstner).
|
19.03.2009
|
|
1. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
1-3 MayIs 2009 tarihlerinde “1. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi” Çanakkale’de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Uluslararası Eğitimciler Birliği, Avrupa Eğitim Araştırmaları Birliği ve Uluslararası Nitel Araştırmalar Birliği’nin katkılarıyla düzenlenecek. 2009 Kongresinin konusu “Eğitim Araştırmalarında Güncel Sorunlar ve Yeni Yaklaşımlar”. Kongre aşağıda belirtilen programlar çerçevesinde yapılan araştırmaları içerecek: Eğitim Yönetimi, Eğitim Politikaları, Eğitim Programları ve Öğretim, Eğitim Teknolojisi, Fen Bilgisi ve Matematik Eğitimi, İlköğretim, Güzel Sanatlar Eğitimi, Okul Öncesi Eğitimi, Özel Eğitim, Öğretmen Yetiştirme, Eğitimde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Sosyal Bilimler Eğitimi, Spor Bilimleri Eğitimi, Mesleki ve Teknik Eğitim, Türkçe Eğitimi, Yabancı Diller Eğitimi, AB Eğitim Programları, Türkî Cumhuriyetleri Eğitim Programları, Eğitim Psikolojisi, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Kongrede yukarıda belirtilen alanlara yönelik yapılan araştırmaları paylaşarak çalışmaların etki alanının yaygınlaştırılması hedefleniyor. Ayrıntılı bilgi http://congress.eab.org.tr/ web adresinde bulunabilir.
|
19.03.2009
|
|
Eleştirmeden Önce…
Genç çift, mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına “Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor” demiş. Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş. Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.
Bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış “Bak” demiş kocasına “Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba?’”
“Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim” diye cevap vermiş kocası.
Hayatta da böyle değil midir? Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır. Birini eleştirmeden ve hemen yargılamaya başlamadan önce zihin durumumuza bakmak ve “iyi” olanı görmeye hazır olup olmadığımızı fark etmek güzel olandır.
|
19.03.2009
|