Kâinatta muazzam bir hareket ve faaliyet vardır. Her şey gece gündüz demeden hummalı bir şekilde çalışır; hedefe, zirveye, kemâle doğru tırmanırlar. Sonunda bütün bu gayretler nefis envâ-ı çeşit ürünler ortaya koyar.
“Hayat harekâtla kemâlâtını bulur; beliyyât vasıtasıyla terakkì eder”1 diyen Bediüzzaman da insan için hareket ve faaliyetin gerekliliğini dile getirir.
Evet, insan da çalışmak zorundadır. Hareket, gayret ve faaliyet içinde olmazsa yerinde sayar.
Yöneldiği işte de mükemmeli yakalamak için o işte fanî olması gerekir. Bunu da Bediüzzaman, “İnsan hangi şeye teveccüh ederse, onun ile bağlanır ve onda fânî olur”2 cümlesiyle dile getirir.
Maksat güzeli, mükemmeli, faydalıyı yakalamaktır. Bunun için çalışmaktan başka yol yoktur. Eğer mükemmeli yakalama, çalışma şevk ve gayreti olmazsa geri kalmak kaçınılmaz olur.
Bu anlayış Asr-ı Saadetten itibaren yüzyıllarca Müslümanları zirvelerde dolaştırmıştır. Bunun en önemli sebebi Müslümanların ibadet duygusuyla çalışmalarıdır. Bu sûretle asırlarca maddeten ve mânen insanlığa rehberlik etmişlerdir.
Eskiden Müslümanlar zengin, dışındakiler de fakirdi. Bugün ise durum tam tersine dönmüştür. Bunun sebepleri nelerdir? Böyle bir soru Bediüzzaman’a sorulduğunda bunu iki sebebe bağlamıştı:
Birincisi: “İnsan için çalışmaktan başka birşey yoktur”3 meâlindeki ferman-ı Rabbanîyle beslenen çalışma meylinin ve “Çalışıp kazanan Allah’ın sevgili kuludur” şeklindeki kazanma şevkinin bazı telkinlerle sönmesi.
Oysa bu zamanda i’lâ-yı kelimetullah, yani Allah’ın adını, dinini yüceltme maddeten terakkiye bağlıdır; bu bilinmemektedir.
Dünya âhiretin tarlası olduğu halde kıymeti takdir edilmemektedir.
Kurûn-u vusta ve kurûn-u uhrânın ilcaatı tefrik edilememekte, yani orta çağla çağımız arasındaki farklar fark edilememektedir.
Bu geri kalışın daha başka sebepleri de vardı. Bunun üzerinde de İnşaallah bir sonraki makalemizde duralım.
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 49.
2- İşârâtü’l-İ’caz, s. 76.
3- Necm Sûresi: 39.
26.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|